"Anne?" Alaz'ın şakın sesiyle ona döndüm. Bu kadını hatırlıyordum. Güneş'in düğününde tanışmıştım onunla fakat adını hatırlamıyordum. Tedirgin bir gülümse belirdi dudaklarımda. Kadın sanki beni burada görmekten hoşlanmış ama aynı zamanda şaşırmış gibi bakıyordu.
"O-oğlum," diye cevap verdi. "Ben yalnızsın zannettim o yüzden gelmiştim."
İçimdeki panikle konuştum. "Alaz bey hastalanmıştı ve çok önemli bir toplandı vardı bugün. Bu yüzden bende buradaydık. Hatta sadece ben de değil, başkaları da vardı." Yalan katarsak kendimi savunmaya çalıştım. Bu kadının benim burada olmamı yanlış anlamasını istemiyordum.
Alaz'ın annesi bakışlarını aramızda gelip götürdü. "Yok canım. Zaten işten başka ne olacaktı ki," dedi hoşnut bir şekilde.
Yanaklarıma yayılan kırmızı renkle gözlerimi yere çevirdim. "Bizim zaten işimiz bitmişti ben artık gideyim," dedim utanarak. Duyulan araba sesiyle bakışlarım sesin geldiği tarafa kaydı. Siyah bir spor arabasından söylenerek inen Deren'e kaydı gözlerim. Şaşkın gözlerle oraya baktım. Arkasından inen Oğulcan'a kaydı gözlerim. Deren elin mafyasıyla mı kalmıştı dünden beri?! Sinirle Alaz'a baktım. Hem arkadaşımı zorla tutuyordu hemde elin mafyası yanında bitiyordu.
Deren beni kapının girişinde gördüğü an yanıma yaklaştı. Sinirli gözüküyordu ve onu suçlu bulmuyordum. Alaz'ın annesinin yanında durdu.
"Deren," sevinçle ona yaklaşacaktım ki bakışlarıyla beni durdurdu.
"Alaz bey, lavabonuzu kullanabilir miyim?" Sanırım Alaz'ın annesi yüzünden bu şekilde konuşmuştu.
Alaz kafasını salladı. Deren adım atarak yanımdan geçerek evin içine girmişti. "Anne, hadi sende git artık." Alaz'ın annesi kafası karışık bir şekilde bize bakıyordu. Kapının arkasından çekilerek kapıdan çıktım.
"Annengile devam söyle kızım. Yakında onlardan uğrarız inşallah. Hayırlısıyla," dedi gülümseyerek.
"Aleyküm selam," dedim yalandan gülümseyerek. Alaz, Oğulcan'a bir bakış attı. Oğulcan yanıma yaklaşmıştı. Alaz bir şey demeden kapıyı yüzümüze kapattı. Derin bir nefes alarak o şahsı görmezden geldim ve Deren'i beklemeye başladım.
"Bana hala küs müsün?" Diye konuştu. Ona sert bir bakış attıktan sonra önüme geri döndüm. Soğuk havayı burnumdan soludum. "Hadi ama ya bana hala küssün." Pişkince sırıtmaya devam etti. Derin bir nefes çekti. "Abartma bence."
"Abartma mı?! Senin yüzünden sevdiğim adamı kaybediyordum. Eralp o günden sonra ortalıktan kaybolmuştu!" Ona bakarak öfkemi dökmeye başladım. "Senin o salak kelime oyunların yüzünden!"
Bana sırıtarak baktı ve bir kaç adımlar sonra dibimde bitti. Kendimi geri çektim fakat sırtım duvara değdiğinde durdum. Oğulcan aramıza mesafe bırakmayarak yanıma yaklaştı. Kollarını duvara yaslayarak beni sıkıştırdı. Ne olduğunu anlayamadan kafasını boynuma götürdü ve derin bir nefes aldı. Şoktan çıkamadığım için onu izlemeye devam ettim. "Alaz gibi kokuyorsun," dedi kafasını geri çekerek. Yukarıya bakarak gözleri gözlerimle kesişti. "Çok aptalsın. Başına geleceklerden tek sorumlusu sensin. Ondan kurtulmuşken ona geri kaçman... çok saçma ve salakça!" Kızmıştı bana.
"B-ben ona gelmedim. Deren'in peşine-"
"Saçma açıklamalarını dinlemek istemiyorum," diye beni kesti. Baş parmağını yanağıma götürdü. "Bu güzelliğine çok yazık olacak." Gözleri dudaklarıma indi. "Tadına bakamadan Alaz'ın oldun." Baş parmağını yanağımdan sürterek dudaklarıma indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış - Berdelden sonra (Mafya)
Novela Juvenil"Sana yirmi dört saat veriyorum. Bir saat sonra zamanın başlıyor ve bu yirmi dört saat içinde beni bulup kaçırırsan, seninim! Ama bulamazsan benden vazgeçip bir daha karşıma çıkmayacaksın!" Gülmeye başladı. "Bu kadar mı?" Kafamla onayladım ve yüz if...