Hüzün ve kızgınlık. Hissedebildiğim tek duygular bunlardı. Kızgındım, çok hemde. Bir insanın bir ay içinde bu kadar değişebileceğini görmek, kalbimi acıtmıştı. Bir insanın sana ihanet etmesi çok acı bir histi ve bu kişinin yakın dostun olması bambaşka bir duygu.
Kumsal, Alaz ağanın koluna girmiş onu takip ediyordu. Üzerinde benim dün istediğim ama yırtılan zümrüt yeşili olan elbise vardı. Ama nasıl? Dün yırtılmıştı. Derin bir iç çekerek gözlerimi onlardan ayırdım ve sırtımı döndüm.
"Kumsal değil mi o?" Diye sordu Eralp. Gülümsüyordu, tabiki niye gülümsemesin ki. Kumsal'ın kimin yanında olduğunun bir fikri bile yoktu. "Kumsal, ne kadarda güzel görünüyorsun." Dedi Eralp Kumsal'a. Bizim yanımıza mi gelmişlerdi?!
Arkamı dönerek birbirinin elini tutan Alaz ağa ve Kumsal'a baktım. "Teşekkür ederim Eralp, çok naziksin," diye cevap verdi gülümseyerek ama bana bakamıyordu. Sert bakışlarımın altında kalmasına rağmen hiç dokunmuyordu ona. Arkadaşlığımız bundan mı ibaretti? Yanındaki adamda bana bakmıyordu.
"Yanındaki kim? Tanışıyormuşuz?" Diye sordu Eralp.
"Ah, hayır sanmıyorum. Tanıştırayım, Alaz Karatepe. Kendisi sevgilim olur," cümlesinin sonunda bana bakarak konuştu. Sinirim bozulmuş bir şekilde gülümsedim. "Ama belki Hazal tanıyordur. Alaz'da Mardinli."
"Tanımıyorum!" Diye cevap verdim. Alaz ağa bana bakarak sırıttı.
"Hayırlı olsun Kumsal ya! Hepimizi ayakta uyutmuşsun," dedi Deren. "Bizde senin sevgilinin olmadığını sanıyorduk."
"Daha yeni olduğu içindir," diye konuştu Alaz ağa kalın sesiyle. Elini Eralp'e uzattı, "tanıştığıma memnun oldum." Sahtekar!
"Bende, ama seni bir yerden tanıyormuş gibi geliyor," diyerek Alaz ağanın elini sıktı Eralp. Bir kere önce karşılaşmışlardı. O da Alaz ağanın neredeyse trafikte bize çarpacağı zamandı. O gün bilerek kavga çıkartmıştı. Eralp'in yüzünü unuttuğuna sevinmiştim. Alaz ağayı incelediğimde baştan sona siyah giymişti. Siyah takım elbise ve altındam siyah bir gömlek onu olduğu gibi kötü ve bazıları için yakışıklı gösteriyordu.
"Oo, Alaz sende buradasın," yanımıza yaklaşan babam kocaman bir şekilde gülümsüyordu. Alaz ağa babamla el tokuşturarak konuştu.
"Merhaba Erkem bey, nasılsınız? Uzun zaman oldu görmeyeli."
Babam ve Alaz ağa tanışıyor muydu?
"İyiyim oğlum, sen nasılsın? Bugün geleceğinden haberim yoktu," diye cevap verdi babam. "Gel buyurun bizim yanımıza oturun."
Babamın yaptığı teklifle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne yani bizimle mi oturacaklardı şimdi?
"Memnuniyetle, zaten sanırım yerimizde burasıydı," dedi. Kumsal'ın elini bırakmadan beraber boş sandalyelere yöneldiler. Alaz ağa sandalyelerinin birini geriye çekerek Kumsal'ın oturması için yer sağladı. Ne kadarda centilmen! Alaz ağada babamın ve Kumsal'ın arasına oturarak, babamla sohbet etmeye başladı. Deren'e baktığımda nefretle Kumsal'a bakıyordu.
"Baban şimdi sohbet ediyor, sonra ailemi getirip tanıştırayım," dedi Eralp. Bakışlarımı ona yöneltip güzel yüzüne baktım. Kafamı tamam anlamda salladım ve hafifçe gülümsedim. "Sonra görüşürüz, aşkım," dedi aşkımı fısıldayarak ve yanımdan ayrılarak ailesinin yanına döndü. Deren'de yerine geri giderek ailesiyle oturdu, ve şimdi ben, annem, babam, Kumsal ve Alaz ağa aynı masada oturuyorduk. Kumsal geldiğinden beri gözlerini benden kaçırmıştı, ve Alaz ağanın koluna sokularak babamla olan sohbetini dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış - Berdelden sonra (Mafya)
Novela Juvenil"Sana yirmi dört saat veriyorum. Bir saat sonra zamanın başlıyor ve bu yirmi dört saat içinde beni bulup kaçırırsan, seninim! Ama bulamazsan benden vazgeçip bir daha karşıma çıkmayacaksın!" Gülmeye başladı. "Bu kadar mı?" Kafamla onayladım ve yüz if...