on altı

4.4K 412 250
                                    

.   . ✧ * . ✷       
·    .



"Bugün sevgilim, bugün sayende yeniden mükemmel bir güne uyanıyorum. Tenin sıcacık sarmalıyor beni, kokun üzerimde geziniyor usulca, kokularımız karışıyor...

Sonra seni inceliyorum usulca, parmak uçlarım güzelim çehrende geziniyor. Sana yeniden aşık oluyorum. Kalbine, şefkatine, neşene, güçlü oluşuna aşık oluyorum. Böyle savunmasız uyurken bile güçlü görünüşüne aşık oluyorum. Kalbim sıkışıyor, bu acıyı seviyorum.

Belime sarılmış ellerine gidiyor ellerim, usulca kavrıyor. Sıcacık oluyorum hemen. İçim titriyor, üzerimdeki etkine her an şaşırıyorum. Uzun, kemikli parmaklarını kavrıyor minik ellerim. Usulca dudaklarıma yaklaşıyor ve tüy kadar hafif bir öpücük bırakıyor onlara. Yeniden aşık oluyorum.

Eskiden yarınlara inanmadığım geliyor aklıma. Sensiz günlerimin yarınları... Şimdi o kadar gerçekçi geliyor ki bir sonraki gün, hayrete düşüyorum. Seninle her gün diğer günü getiriyor bana, yarını getiriyor, sonsuzluğumu getiriyor.

Bazen usul bir korku kaplıyor içimi, seni daha çok sevememenin korkusu... Ama kollarında uyandığım bu sabah anlıyorum yeniden, seninle yarın var Hyunjin, seninle sonsuza kadar yarın var.

Teşekkür ederim sevgilim, sevgini bana bahşettiğin için."

Hyunjin Vadideki Zambak'ın arasında bulduğu eski notu okudu sessizce. İçi titredi ve gözleri sıcaklıkla kendini belli etti. Kitabın kapağını kapattı ve eski romanı inceledi. Bu romanı Felix hediye etmişti ona, birlikte kutladıkları ikinci doğum günüydü Hyunjin'in.

"Felix, çok sevdi Henriette'yi. Henriette'de onu. Aşkları imkansız oldu. Bu bir hüzünlü aşkın hikayesi ama, Felix'in sevgisi beni derinden etikledi." Demişti. Hyunjin başta dediklerini anlamasa da kitabı okuyunca anlamıştı diğerini.

Kitabın arasında ise bu not vardı. "Bunu eve gidince oku." Demişti neşeyle. Hyunjin içinde bir şeylerin yeniden kıpırdamaya başladığını hissetti. Oturduğu yerden kıpırdamadı ve sırtını yatağının kenarın yaslayarak notu tekrar tekrar okudu.

Birkaç saat içinde işe gitmesi gerekiyordu, saat sabah çok erkendi. Notu her ne kadar bırakmak istemese de romanın arasına koydu ve ayağa kalkarak çalışma masasına yöneldi.

Kitabı masasının üzerine koyduktan sonra odasından çıktı. Jeongin şarkı söyleyerek kaselere gevrek dolduruyordu. Hyunjin kıkırdadı ve sandalyeye oturarak kardeşine baktı. "Bugün ihtişamlı kahvaltı yok mu?"

Jeongin kıkırdarken sütleri kaslere ekledi. "Her sabah ben hazırlıyorum zaten. Bununla yetinmelisin hyung. Belki yarın da sen hazırlarsın? Hm?"

Hyunjin gerinerek gözlerini kapattı. "Ben hazırlamam, ısmarlarım. Zengin bir abiyim."

Jeongin kaseleri masaya koyarak sandalyelerden birine oturdu. "Pekala, o zaman en pahalı kahvaltı yerini araştırmalıyım." Bir kaşık aldıktan sonra lokması ağzındaken kıkırdadı.

Hyunjin kardeşine oyuncu bir şekilde bakarak kasesini önüne çekti ve gevreğinden bir kaşık aldı. Klasik, basit bir kahvaltıydı ama işe yarıyordu. En sonunda Jeongin bitirince ayağa kalktı ve kasesini tezgaha koydu.

"İki hafta sonra dönemin sonu." Jeongin sesindeki heyecanı saklayarak söylediğinde Hyunjin ayağa kalktı ve lavaboya yaklaşarak ellerini yıkadı. "Hm, hızlı geldi."

Jeongin başını salladı ve dikkatle abisine bakmaya başladı. Hyunjin üzerindeki bakışları hissederken masanın üzerindeki kaseyi alarak lavaboya koydu. "Sanki bir şey söyleyecek gibisin?" Jeongin dudaklarını ısırdı ve başını salladı.

we | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin