Yanar Sol Yanım

4.6K 360 40
                                    

Sevgili okurlarım benim için 🦋 bırakmayı unutmayın.

Duydum ki Hamza ve Iraz'ı okumak isteyen okuyucularım varmış. Onları fazla da bekletmek istemedim. Gününüze 2 yaralı yüreği katmak isteyen okuyucularım,iyi okumalar.

Hamza gözlerini kısmış uzaklara bakarken, yüzündeki acı dolu ifadeyle omuzlarını düşürmüştü. Evin etrafını dört döndü ama yoktu. Yaralı ceylanını yitirmişti. Boş evine baktı şimdi içerde odalarında uyuyor olması gerekliydi. Hamza o uyanmadan yanına sokulup küçük bedenini sarıp mis kokusunu içine çekecekti.

Ne edeceğini,nereyi arayacağını şaşırmıştı. Bahçe kapısında belki gelir diye ne kadar bekledi bilmiyordu ama geleceği yoktu. Belki de evden çıkıp köyün içinde aramalıydı. Düşüncelere dalmış bir şekilde etrafı kolaçan ederken evin ilerisindeki samanlıktan gelen miyavlama sesine kulak kesildi. Sesin olduğu tarafa doğru yürürken aklı yaralı ceylandaydı.

Kapısı aralık samanlıktan başını uzatıp baktığında içine su serpildi. Yaralı ceylanı kucağındaki kediyi seviyordu. Oturduğu samanların üzerinde gayet rahattı. Üzerindeki pazen geceliğin üzerine geçirdiği kolsuz yeleği başındaki pembe oyalı yazmasıyla Hamza'nın yüreğine sevdayı işliyordu. Az evvel ki korkusunun yerini tatlı bir tebessüm almıştı.

Aralık kapıdan bir vakit, gözlerini bir an ayırmadan karısını  izledi. Iraz izlendiğini hissetmiş gibi başını  çevirdi.Hamza'yı görünce ürkmek yerine gözlerini Hamza'ya dikti. Gözlerinde gördüğü sevgi Iraz'ın yaralarına derman oluyordu. Hamza ürkütmekten korkarak yerinde durdu.
"Daha gün yeni ağarıyo hayde eve dönelim biraz uyur dinleniriz bugün yorucu olacak." dedi Hamza biraz evvel deliye dönene o değilmiş gibi sakin bir sesle.

Hamza kucağındaki kediye bakan yaralı ceylanı görünce anlayışla gülümseyip:
" Onu da getirebilirsin." dedi.
Iraz, kucakladığı Zeytin ile birlikte Hamza'nın ardından yürüdü. Ürkek bakışlar ile önünde yürüyen Hamza'yı inceliyordu. Sabah huzursuzca kıpırdanıp uyanmıştı. İlkin bu huzursuzluğuna anlam veremese de sonrasında döşekteki boşluktan anlamıştı. Onu saran güçlü kolların yoksunluğuydu huzursuzluğun sebebi.
Kucağında huysuzlanan kediyi evin eşiğinden girince bıraktı. Kedi yerini bulmuş gibi Hamza'nın bin bir uğraşla yaptığı sedire çıkıp, oturdu.

"Köftehora bak hele daha ilk günden yeri belledi." dedi Hamza gülerek.
Hamza içindeki rahatlamayla arkasını dönüp odaya girdiğinde Iraz'ın gülüşünü göremedi. Hoş görseydi de garibin yüreği dayanır mıydı?
Hamza, odanın içindeki küçük pencereyi açıp aydınlanan güne baktı.

Bedenindeki yorgunluk onu  uyumaya zorlasa da yarı açık camdan içeri giren serin rüzgâr, kireçle boyanmış odayı, dağlardan getirdiği çiçek kokularıyla dolduruyordu ve bu koku onun uyumasına engel oluyordu. Evin içindeki küçük bedenin çıkardığı sesleri duydukça şükür ediyordu. Hala yüreğindeki korku dinmemişti. O küçük bedenin bu evde olmayacağını düşünmek Hamza'yı amansız dertlere sürgün ediyordu. Kuş cıvıltıları ile şenlenen köy güne başlamıştı. Hamza açtığı pencereyi örtü, yılanın çıyanın nereden gireceği belli olmazdı. Odadan çıkıp Iraz'ı aradı.

Iraz elindeki demliği ocaktan almış eşikten çıkacakken:
"Dur hele gülüm, ben götürürüm." dedi Hamza. O incecik bileklere kıyamadı. Iraz'ın elinden aldığı demliği Iraz'ın hazır ettiği sofraya koydu.
" Ne eyi ettin sofrayı buraya kurmakla." deyip konuşmaya devam etti Hamza, bağdaş kurarak yer sofrasına yerleşirken. Evin bahçesindeki kayısı ağacının gölgesine kurmuştu sofrayı Iraz, oturdukları sofrada fazla da bri şey yoktu. Iraz'ın sabahtan közlediği biberler, bahçede yeşeren reyhanlarla süslenmiş domates birkaç dilim köy peyniri vardı. İkisi de sanki Halil İbrahim sofrasının bereketini sofralarında bulmuşlardı.

Mavi ve Beyaz (Umut Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin