Evvet!!! Uzun bir aradan sonra en sevilen çift ile sizlerleyim. Ben yazarken bayağı bir çekindim garip bir şekilde bitirdiğim, geride bıraktığım bir hikaye olduğu için sanırım. Sanki bu bölümü yazınca Hatırladınız o güzel çifti hikayeyi bu olacakmışım gibi hissettim Umarım beğenirsiniz hatalarım varsa şimdiden affola sevgi ile kalın
🕊 Evet arkadaşlar bu bölüm sizlerden en çok bunu istiyorum
Güneş tam tepeden İnsanın içini kavurmak ister gibi duruyordu. Yaprağın bile kıpırdamadı sıcak havada evinde ya da köy kahvesinde oturan köylünün aksine Hamza var gücü ile gecesini gündüzüne katıyor elinde olan tek geçim kaynağı tarlasını çapalıyor, az öteden tarlaya geçirdiği su ile ektiğini yeşertmeye çabalıyordu.
Elindeki kalmayı usulca yere bırakıp üzeri çamurlanmış gömleğinin cebindeki sevdiğinin işlediği mendili çıkardı derin bir soluk alıp alnındaki teri silerken kararmış bağrı terli sularda kalmıştı.
Günlerin azmi ile işleyip neredeyse tüm işini halletmişti. Son kez yorgun gözler ile tarlayı kolaçan edip yapılacak işi olup olmadığına baktım düşürdüğü omuzları ile olmadığına karar kılıp evinin yolunu tutarken uğradığı çerçinin tezgahında gözüne çalınan süslenmiş kırmızı çıngırağı aldı gözüne ilişen inciler ile bezenmiş kolyesi utana sıkıla aldığı karısınaydı.
Çalışmaktan nasır olmuş eli ile tuttuğu torba ile evinin yolunu tuttu az ilerde tek katlı evini evini gördü. Gözleri bahçesinde güzeller güzeli karısını arasa da bir türlü bulamadı evin olmalıydı yüreği hala ilk günkü heyecanı ile atıyordu adımları hızlanıp bahçe kapısından girince etrafa bir göz gezdirdi bahçeye ektiği ağaçlar meyve vermeye başlamıştı. İçeriden gelen seslere kulak kesildi Minik kızı yine cıvıl cıvıldı.
Daha yeni boyadığı mavi pencereden gözüken evin içinde; güzeller güzeli karısı kucağındaki kızı ile odanın içerisine geziniyor kızına söylediği türkü ile sakinleşmesini sağlıyordu. Hamza bu güzel görüntüye tüm ömrünü verirdi. Orada ne kadar durup karısını, kızını izledi bilmiyordu Lakin dizlerinde derman kalmamıştı artık nefesini verip pencereden uzaklaştı ardından yorgun adımlarla kapıya vardı.
Elindeki naylon torbayı, elinde evirip çevirdi, ardından bir heyecan kapıyı çaldı. Kulağı içeriden gelecek sevdiğinin adım seslerindeydi. Evlerinin kapısı sürgülüydü lakin karısı, kapıyı bu vakitler sık sık bahçeye çıktığı için sürgüyü vurmazdı. Hamza kapıyı çekse açabileceğini biliyordu lakin sevdiğinin onun için attığı o adımları yüreğine bencilce bir sevinç veriyordu. Duyduğu sesler ile sakalarının arasında bir gülümseme belirdi. Açılan kapı ile güzeller güzeli gün yüzüne çıktı. Kucağındaki bebesi ile
Irazın mavi gözleri sevdiğini görünce ışıldadı, Kucağındaki kızını unutup kocasının kollarına atıldı. Hamza heybetli bedenine yasladığı küçük karısı, ve kızını kanatlarının arasına alıp sardı.Kızının mızıldanması ile ayrılan karı koca evlerine girdiler. Hamza bu yuvaya dünyaları değişmezdi. Her bir köşesinde karısının izleri vardı. Ev yapmıştı, bir zamanların izbesini.
Hamza kendini unutmuş, küçük kızını kucakladığı gibi pencere kenarındaki sedire oturmuştu. Küçük kızın mavi gözleri babasının üzerindeydi. Hamza hala daha küçük kızı incitmek korkusuyla. Sanki heybetli bedeni o küçücük yavruyu ezecek, zarar verecekti. Büyük eline erişen gülce babasının parmağını yakalayıp tutu. Bu küçük hareketi bile Hamzanın kara gözlerine. Yaşaran gözleri minik kızını izlerken farkında olmadan sakallarının arasında yol izliyordu.Gözünden akan yaş
'Kurban olsun, babası gülüne ' dedi. Gözleri yavrusundayken;
Iraz dikildiği kapı eşiğinde dev adamı izlerken, onun akıttığı göz yaşını görmüştü elbet. Nasıl bir yürek vardı bu güzel adamda! kendi yavrusuna dokunmaya kıyamıyor, gözleriyle seviyordu. O kara gözlerden akan her bir yaşa kurban olunmaz mıydı ? zamanın da Irazı da böyle sevmemiş miydi o kara gözler incitmekten korkar gibi dokunmadan uzaktan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Beyaz (Umut Serisi 2)
Roman d'amour" Hikayede +18 sahneler bulunmaktadır" Karacadağ'ın Ahrazı'nın hikayesinde geçen Zeynep ve Mustafa karakterinin hikâyesidir. Karartma gök mavisi sevinçlerini Hüzün düşürme kirpiklerine Mavi ile Beyaz'ın buluşması gibi olsun vuslatımız Sonra birşey...