Kararan havada ağır ağır yürürken, kerpiç evlerin arasında damlara serilmiş pestilin güzelim kokusu burnuna çalınırken acıktığını hissetti Hamza. Daha sonra yüreğini kaplayan özlemle içi burkuldu, bir yerlerde hala ötüşen kuşların sesi kulağını dolduruyordu.Sırtına attığı tırpanı başından çıkarıp eline sıkıştırdığı kasketi ile külhanbeyi misali yürüyordu eğri büğrü köy yollarında..
Hava düşündüğünden daha soğuktu. Adımlarını hızlandırdı. Yaralı ceylanı yuvalarındaydı ama sanki oda kendisi gibi açıkta kalmış üşüyordu.
Evinin yakınlarına gelirken aklına anası geldi. Uzaktan akrabası ile haber göndermişti anası evlendiğini duyunca ''Ben oğlumu öldü bilirim bu vakitten sonra'' diye. Hamza'nın yüreği acıyla doldu. Babasının yadigarı evi, anası, artık hiçbiri yoktu. Anası niçin kızmıştı? Kimin için silmişti yavrusunu? Oysa ne kadar severdi onu anası.
Bahçe kapısını açıp içeriye girdi. Avludaki tavukların sesi geliyordu. Maviş onlara iyi bakıyordu.Evine yaklaşırken her adımda içi huzurla doldu. Elindeki tırpanı duvara yaslayıp kapıyı çaldı. Evin içinden gelen sesler ile sakallı yüzüne belli belirsiz bir gülüş oturdu. Açılan kapı ile hasret kaldığı mavileri gördü. Koca yüreğine sığmayan sevinç ile bir an kendini unutup sarılmak istedi. Küçük bedeni kolları ile sarıp en derinde saklamak istedi. Sahi bedenine katsa olmaz mıydı küçük sevdiğini? Onun varlığı ile can bulmaz mıydı etten kemikten bedeni?
Kara gözleri meftunu olduğu güzelliğe içini yakan bir özlemle baktı. Kara saçlarında tülbenti yoktu.Saçları fırçalanmış, şelale misali omuzlarına dökülümüştü. Saçlarından yayılan mis koku burnuna çalındıkça aklını yitiriyordu. Kara gözleri ilk defa görüyor gibi gezindi yaralı ceylanın narin bedeninde. Üzerinde bileklerine kadar uzanan kahve rengi fistan, küçük ayaklarına geçirdiği çetikleri vardı.
''Sen beni öldürecen mi Maviş? Daha kaç defa diyecem üzerine yeleğini giy deye hava da esiyodu bugün. Kim bilir naslı üşüdün?''
Hamza gün boyu içine hasıl olan sıkıntının bu olduğunu düşündü. Ya hasta olursa zaten küçücüktü. Iraz'ın kendisini incelediğinden habersizdi. Iraz da ondan farklı değildi. Özlemle dolmuştu gün boyu, iş yaptıkça,bahçeye çıktığında, Zeytin'le oynarken hep gözleri kara gözlü devini aramıştı. Aç mı,çok yoruluyor mu diye düşünüp günü akşam etmişti. Fırsatını bulmuşken oda boyu göklerde yiğidinin endamını, yapılı bedenini inceliyordu. Karanlıkta bile gözünün seçtiği güçlü beden önünde durdukça tarifi olmayan duygular yüreğini eritiyordu. Aklına kocasının yorgun olduğu gelince bi telaş kapı önünden çekildi.Hamza yüzündeki gülümseme silinmeden Iraz'ın açtığı kapıdan içeriye geçti. Yuvasından gelen mis kokulari icine çekti. Küçük beden önünde yürüyüp mutfağa geçince Hamza da üzerindeki toprağa bulanmış gömleğin kollarını katlayıp hamamlığa geçti. Toz toprak içindeydi. Iraz'ın onun için hazır ettiği bir güğüm sıcak su hamamlıkta taşlığın kenarındaydı.Temiz esvapları ise hemen kapının yanında asılmıştı.Iraz bunu günler öncesinden alışkanlık etmişti. Hamza'nın döneceği vakite yakın güğüme su koyup ısıtıyor, temiz esvapları ise sabahtan yıkayıp,kurutup kapının kenarına asıyordu.
Hamza, temizlemenin verdiği rahatlamayla hamamlıktan çıktı. Karısı gocunmadan her bir işini görüyordu. Dili küs olsa da Hamza'ya olan sevgisi dillenmişti sanki.
Hamza, karısını daha fazla bekletmeden karısının hazır ettiği sofraya geçip oturdu. Karısının oturmadığını gören Hamza:
''Soframı yarım bırakma Mavişim, hayde gel otur da karnımız doysun.'' dedi.
Iraz, Hamza'nın karşına oturup sofra bezini üzerine çekti. Hamza'ya yakın olmak yüreğiniher defasında vurguna uğratırken, kocasının heybetli bedeninden yayılan sabun kokusuyla karışık teninin kokusu ile mest oldu. Farkında olmadan iç çekti sesli olarak. Hamza iştahla kaşıkladığı yemeği yutup gözlerini Iraz'a çevirdi. Göz göze geldiklerinde ikisi de ihtiyaçlarına anlam veremedi. Hamza hissettiklerinden utanıp başını eğdi. Içinden kendine küfürler savururken yaralı ceylanını ürküttüğünden korktu.
Kaçamak bakışları Iraz'ı bulduğundagenç kızın kızaran yanaklarını saklamak için başını eğdiğini gördü. O yanakları sevmek istedi. Dik tutmaya çalıştığı küçük burnu öpüp,küçük yüzünü okşamak istedi. Başını sallayıp düşüncelerinden sıyrıldı.Kaşığını daldırdığı sulu köfteyi ağzına atıp yemeğe koyuldu. Onun hareketlerini takip eden Iraz da yemeğini yiyordu.
Hamza, alışkanlık haline getirdiği konuşmalarına koyuldu. Iraz'ın onu dinlediğini bildiğinden evdeki sessizliği ancak bu şekilde bozuyor,karısıyla aklındakileri paylaşıyordu.
''Tohumlar filizlenmeye başladı. Bikaç haftaya kalmaz eyice baş verirler bu sene hasat eyi olacak.''
Kendisini dikkat ile dinleyen Iraz'a gülümseyip anlatmaya devam etti.
''Hele bi hasatı alak ilkin Rüstem Emmi'nin payını veririz kalanıyla da eksik gedik neyse onu alırız.Kışa az kaldı.Kenara ne koyarsak kâr. Hele bi de hasatta tohumda istifledik mi bizden eyisi yok.'' dedi coşkuyla.
Hamza anlattıkça Iraz'ın bazen ince kaşları kalkıyor, bazense Hamza'nın heyecan ile anlattıklarına yanaklarının altında gizlediği gamzeleri ortaya çıkarıyordu. Hamza'nın heyecanlı ve gür sesi ile şenlenirdiği sofrada Iraz sadece gülümsese bile varlık gösteriyordu.
''Hayvanlara eyi bakmışın, tavuklar yakındır kuluçkaya yatar. Bi tanede keçi almalı, tüyünü sattık mı elimiz daha fazla para görür.''
Hamza bir yandan aklındakileri dillendiriyor diğer yandan sofradaki aşı kaşıklıyordu.Bir vakit sonra sofrayı el birliği ile topladılar.
''Dur Mavişim, ben koyarım çayı. Hele sen otur, evi çekip çeviriyon bu küçük canınla zaten.''
Karısını odaya gönderip, çayı koydu. Çay olana kadar küçük mutfaktaki işleri gördü. Elinden gelse karısına hiç iş yaptırmazdı.
Yudumladıkları çayın ardından Hamza'nın iple çektiği vakte nihayet gelmişlerdi. Hamza, Iraz'dan evvel yatağa geçip gözlerini yumdu. Karısının rahat olması için ondan evvel yatağa girip uyuyormuş gibi yapıyordu. Karısı nece sonra geliyor titreyen küçük bedenini Hamza'ya yaslayıp uyuyordu. Hamza nefes alırken bile korkardı bu vakitler o küçük beden rahatsız olur diye.
Hamza gözlerini kapatmış düzene soktuğu nefesi ile Mavişini beklerken karanlık odanın içinde duyduğu sesler ile gözlerini araladı.Bir anlık düştüğü gaflet ile Iraz'ın bedeninden süzülüp yere düşen esvabı görünce, Hamza yutkunup gözlerini yummaya niyetlendi ama ne çareydi. Gözleri önünde parlayan hazinenin cazibesine kapılmıştı bir kere. Bedeninden düşen esvabın altında, beyaz dantel işlemeli içlik vardı.Dolgun göğüsleri, beyaz teni Hamza'nın aklını çelmişti. Iraz'ın eğilip yerdeki esvabı almasıyla yutkundu. Aklını yitirecekti, bedeninde hasıl olan ihtiyaç belini büküyordu. Gözlerini yumup bildiği duaları okumaya başladı. Nefsine yenilip yaralı ceylana dokunamazdı.
Içinden okuduğu dualara odaklanmaya çalışırken döşeğin diğer tarafına uzanan Iraz ile nefes verdi dudaklarının arasından. Yanındaki küçük beden hareketlenince sessiz kalıp uyuyormuş gibi yaptı.
Iraz ise yanında yorgunluktan uyuduğunu düşündüğü kara gözlü devi inceliyordu. Kokusu burnuna çalındıkça farkında olmadan daha çok yaklaşıyordu.Bedenleri birbirine değdiğinde Iraz hissettiği sıcaklık ile dudağını dişledi. Ömründe böyle hissetmemişti. Gün geçtikçe koynunda uyuduğu kocasının bedenine duyduğu istek ile ne edeceğini şaşırmıştı.Yüreği isteğine uyup kadınlık görevlerini yerine getirme taraftarıydı.Diğer tarafı ise kirliydi. En azından Iraz öyle hissediyordu.Başka bir erkeğin kirlettiği bedenden kendisi bile iğrenirken kara gözlü dev nasıl iğrenmesindi? Aynı yatağı paylaşmak istemesi bile lütuf değil miydi? Gözleri aklından geçenler ile dolsa da burnuna çalınan koku bu düşüncelere bir ket vurdu.Büyük bir istekle kokuyu ciğerlerine doldurdu. Yüreği çoktan bedenini ele geçirmişti. Kara gözlü devi onu karısı olarak kabul etmişti. Biliyordu Iraz. Onun temiz yüreği Iraz'ı temizlerdi. Hissettiği güven duygusu kötü düşünceleri gecenin karanlığına gömmüştü.
Temas eden tenleri aklını başından alıyordu. Yatakta biraz yükselip Hamza'nın kara saçlarının kokusunu içine çekti. Yüzünü gömdüğü saçlar tenine değdikçe içi hoş oluyordu. Başını aşağıya doğru yönlendirip erlere has adem elmasını buldu. Bazı bazı konuşurken de gözleri takılırdı. Hareket ettikçe içi hoş olurdu. Bayram eden ciğerleri soluduğu mis kokudan memnundu. Dudaklarını da esmer yanık teninde gezdirmek istese de uyanmasından korkup ardını döndü. Az önce yaptıkları yüzünden çırpınan yüreğinin üzerine elini koydu. Yüreğinde beliren umut onu cesurlaştırıyordu. Kara gözlü devi için her şeyi yapardı. Madem onun karısı olmuştu gereğini yapacaktı. Anlamıştı Hamza'nın hassasiyetini. Sırf onun canını yakmamak için gerekirse bir ömür dokunmazdı.
Hamza ise şoktaydı. Az önce yaşadıkları düş mü gerçek mi onu ayırt etmeye çalışıyordu.Bir yanı gerçek olduğuna inansa bir an düşünmeden sarıp içine katacaktı. Ancak biliyordu ki yaralı ceylanı korkuyordu o yüzden ya bunlar istek ile kavrulan nefsinin oyunu ise, bu ihtimal yok değildi. ''Gerçek'' dedi içindeki ses, sonuçta hissetmişti Iraz'ın varlığını,saçlarına gömdüğü başını, boynundaki dudaklarını ah bir daha o dudakları hissetse... Küçük yüreğinin sesini duymuştu. Daha ötesi var mıydı? Garip yüreği yaşadığı küçük anın mutluluğu ile dolarken uykuya yenik düştü.
*****************************************
Alnındaki teri elinin tersiyle silip soluklandı.Neredeyse öğlen olmuştu. Tarladaki işlerini bitirip Rüstem Emmi'nin yanına gelmişti. Rüstem Emmi'ye duyduğu minnet çok fazlaydı. Ne etse ödeyemezdi. Vakitlice işini görüp evinin yolunu tutacaktı.Yabani otların sardığı bakımsız bahçeyi elden geçirdi. İlkin otları yolup toprağı kazdı. Rüstem Emmi'nin ilgilenemeyeceğini bildiğinden bahçeyi ekmeyi şimdilik bıraktı.
Samanlığın ötesindeki ince uzun yalağın çeperleri incecik sık kara bir tür yosun bağlamıştı. Sular sızıyordu.Yalağın sızan kenarına, toprağı kazıp yol ekledi su doğrudan kazdığı bahçeye gidecekti. İçeride hayvanlarda olmadığından suyun ziyan olmasındansa bahçeye gitmesi daha iyiydi. Buraya da sebze ekmeyi düşündü.Fide almalıydı.İşleri bitirip geldiğinden beri ona dua eden Rüstem Emmi'nin yanına varıp demlediği çaydan içti. Ara ara utana sıkıla, üstü kapalı anlattığı sevdası ile birlikte çaylarını içtiler. İkındı ezanı okunurken Rüstem Emmi'nin yanından ayrıldı.
Köy yolunda ilerlerken aklında Iraz vardı. Nasıl bir duyguydu bu? Daha saatler geçmemişti onu görmesinin üzerinden. Nasıl da burnunda tütüyordu?
Öyle özlemişti ki onu, çağırmaklar yetmiyordu, sevgiler yetmiyordu, paylaşmak yetmiyordu.Yüreğine hasıl olan bu sevda her geçen gün daha da artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Beyaz (Umut Serisi 2)
Romance" Hikayede +18 sahneler bulunmaktadır" Karacadağ'ın Ahrazı'nın hikayesinde geçen Zeynep ve Mustafa karakterinin hikâyesidir. Karartma gök mavisi sevinçlerini Hüzün düşürme kirpiklerine Mavi ile Beyaz'ın buluşması gibi olsun vuslatımız Sonra birşey...