Davetsiz Misafir

6.5K 346 44
                                    

Uzun süren kış ayları bitti. Köyün üzerini örten kara bulutlar gitmiş, yerini masmavi gökyüzüne bırakmıştı. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla akan derenin suları coşmuş, coşku türküleri söyleyerek akıp gidiyordu... Uykudan uyanan köylü tarlasını kolaçan edip lazım gelen işleri gece gündüz demeden yapıp kendince güzel türkülerini söylüyordu.

Üzerinden beyaz örtü kalkan evin ahalisi ise evdeki işlerini kolayladıkça Mustafa Ağa'nın köyün merkeze yakın arazide yaptırdığı okula yardıma gidiyordu. Köylünün binbir güçlükle çocuklarını gönderdiği kasabadaki okulun yolundan kurtulacaklardı artık.

Hazırladıkları akşam yemeğini hep birlikte oturdukları sofrada keyifle yeyip Zeynep'in demlediği çayı keyifle içiyorlardı. Aralarındaki muhabbet her geçen gün daha da artıyordu.
Aradan geçen bir haftanın ardından havalar iyice ısınmıştı.

Zeynep giydiği yeşil fistanın yanlarındaki cebine koyduğu evin anahtarı ile eşikten çıkarken duyduğu kıpırtı ile irkilip etrafı kolaçan etti. Adımlarını evden birkaç adım dışarı atıp seslerin geldi yöne yürüdü. Üst üste yığılmış kıştan kalma odunların dizildiği odunlukta küçük bir hareketlenme vardı. Zeynep yaklaştıkça küçük misafirin sesleri ve silueti belirginleşti.

Gördüğü küçük bir kedi yavrusuydu. Zeynep kucağına alıp yumuşak tüylerini okşadı. Küçük yüzü pek sevimliydi: Pırıldayan, çocuk gözleri ve pembe burnunun ucu ile çok tatlı bir yavruydu. Vücudu ipek gibi, yumuşak siyah beyaz tüylerle kaplıydı.
Kedi Zeynep'in kucağında mayışmış okşandıkça Zeynep' doğru daha bir sokuluyordu. Zeynep kucağındaki kedi ile eve girdi.

Kediyi sedirin üzerine koyunca kedi mırıldanıp tembelce yerine yerleşti, çoktan uyumuştu. Zeynep küçük kedi için mutfaktan sabah Zehra ananın sağdığı sütü bulduğu eski tasa döküp küçük misafirinin yanına gitti. Kedi mayıştığı sedirde yarı uykulu gözlerle baktıkça Zeynep kediyi mıncırıyor, ciyaklayıp kaçmaya çalışınca bırakıyordu.

Zeynep kediyle oynamaya dalmış Iraz'ın gülen gözleri ve herkesten sakladığı gülümsemesiyle onları izlediğinden habersizdi.

Zeynep kedinin huysuzlanmasıyla rahat bırakıp doğruldu. Bakışları arkasına dönünce hissetmiş gibi yüzünü yere eğen Iraz'la karşılaşıca yüzündeki şefkatli gülümseyiş ile Iraz'a baktı. Yüzündeki ve bedenin birçok yerindeki yaralar geçmişti.Durumu iyiye gidiyor ve her gecen gün daha da toparlıyordu kendini. Sessizliği hala aynıydı. Neredeyse evdeki herkes dilsiz olduğunu düşünmeye başlamıştı.

"Hayde gel bak küçük bir misafirimiz var."

Iraz yanlarına yaklaşıp küçük kediyi kucağına aldı. Küçük kedi kucağında sessizce durup uyuklarken Iraz farkında olmadan gülümseyerek kedinin ipek tüylerini sevip, küçük hayvanın verdiği huzurla gevşemiş bedenini sedire bırakıp oturdu.

"İsmi ne olsun kedimizin?" cevap vermeyeceğini bilsede onu konuşturmak için her yolu deniyordu. Düşünür gibi yapıp aklındaki isimleri saydı.

"Pamuk, Köpük, Kaymak, Sakız Maviş, Boncuk, Zeytin...."

Iraz'ın, gözleri parlayarak dinliyordu Zeynep'i.

"O vakit sahibi gibi zeytin gözlü kedimizin adı da Zeytin olsun."

Bir vakit Iraz ve Zeytin'in kaynaşmasını izledi.Kocasının sabah yediği yemekle durduğunu bildiğinden el çabukluğu ile hazır ettiği yemeği yanına alıp okulun inşaatına gitti.

Neredeyse bitmek olan inşaatta köylü gönüllü olarak el birliği ile yapıyorlardı. Mustafa, okulun yeni alçı sürülmüş duvarındaki pencerenin etrafını yapıyordu. Kocasını gururla izledi bir vakit. Canla başla çalışıyordu. Zeynep, kendi halinde işleri ile uğraşan köylünün bazıları ile konuşup okulun içine girdi. Mustafa'nın iş gördüğü inşaat halindeki sınıfa girdi. Alçılı duvarların kurumuş bir tek boyaması kalmıştı. Mustafa pencerenin etrafını yapıp ölçüp kestirdiği camı pencereye takmıştı. Etrafını maçın ile çevirirken karısının geldiğinden habersizdi.
Biten pencerenin ardından eline geçirdiği eldiveni çıkarıp kenara koydu. Daldığı işinden ayrılıp kapının girişinde onu izleyen karısını gördüğünde ilkin şaşırmış sonra şaşkınlığının yerini kızgınlık almıştı.

Mavi ve Beyaz (Umut Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin