3

711 122 99
                                    

Sizin yorumlarınız bize motivasyon veriyor, o yüzden ne kadar çok yorum atarsanız bir sonraki bölümle o kadar hızlı buluşursunuz ♡

Bugün cumaydı. Klandakilerin hafta içersinde en dinlendikleri gündü yani. Bugüne genelde az iş kaldığı için çoğunluk kesim dinlenir, vaktini ailesi veya çocuklarıyla geçirirdi. Eğer iş varsa da erkenden halledip dinlenmeye çekilirlerdi. Bazı kişiler kalan işleri halletmek için erkenden uyanmış, bazı kişiler hala uyuyorken, bazıları da ava çıkmıştı.

Seonghwa da her zamankinden farklı olarak uyanması gereken saatten 1 saat önce uyanmış ve hazırlanmıştı. Yardımcısı Choi Jongho'ya bugün meclisin toplanmayacağını iletmiş ve o yokken kendi işlerine bakmasını rica etmişti. Dinlenmek istiyordu sadece. Dinlenmekten kastı belki de her şeyi düşünmekti? Kendisinin doğru yolda olup olmadığını her daim zaten sorgulamıştı ama şu zor zamanlarda daha sık sormaya ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. Ya da belki de bütün bunları boş verip, kendini sadece doğaya bırakabilirdi.

Gitmekteki amacı bir nevi buydu belki fakat hadi ama, yüce lider Park Seonghwa kendisini asla salmazdı. Klanını ve kendisini düşünmediği 1 saniye bile yoktu. Ama en azından buradaki gürültüden, kişilerden az da olsa uzaklaşacağı için mutluydu.

Böyle düşünceleriyle birlikte sabahın erken saatlerinde klanını terk etti yakışıklı lider. Bildiği tek şey bu soğuk havadan bir an önce uzaklaşmak istediğiydi. Güney yönünde, atı onu nereye götürürse oraya gidecekti. Hem nereye gideceğini bilmeyecekti hem de yeni yerler keşfedecekti. Eyerine sabitlediği çantası ve birkaç kalın kıyafetle yoluna koyuldu. Güzel ve kusursuz olan atı Louis'nin koştuğu her bir saniye Seonghwa daha da hafifledi. Sanki klandan uzaklaştıkça hafifliyordu, klan onun için bir zorunluluktu ve şimdi bir başkasının sorumluluğundaydı.

Geçtiği her bir dağda taşta doğanın farklı güzellikleriyle karşılaşıyordu; karların içindeki beyaz tavşanlar, sadece onların klanında bulunan nadide kuşlar, zararsız olan kutup tilkileriyle birlikte Park Klanı diğer klanlardan daha güzeldi.

Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Ama bu Seonghwa ve atı Louis için sorun değildi. Onlar dağ taş, gece gündüz tanımadan ilerlemeyi severlerdi. Seonghwa ne zaman Louis ile gezintiye çıksa onun ne kadar iyi ve dayanıklı bir at olduğunu bilerek, daha bir hevesle yola koyulurdu. Bugün de aynısı olmuştu. Louis hızını hiç kesmeden ilerlemeye devam ediyordu. O ilerlerken Seonghwa gelmek istediği yere gelip gelmediklerini kontrol ediyor ve atın üstünde olmanın verdiği bu özgür hissin tadını çıkarıyordu.

Yunho ve Mingi'yle vedalaşmasının ardından 3 haftadır gitmediği, 2. evi gibi olan, ormanın ortasındaki kulübeye gitmek için yola koyulmuştu Hongjoong. Gecenin zifiri karanlığı ve amansız sessizliği her zamankinden daha çok korkutuyordu onu. Feromonları kilometrelerce ötedeki bir Betayı bile etkileyebilecek kadar güçlüyken yalnız başına olduğunu düşündüğü bu ormanda bir başkasının bulunma düşüncesi onu iliklerine kadar korkutmuştu.

Atı Lilith ile süratle gittiği ormanda en ufak sese bile dikkat ediyordu; herhangi bir çıtırtı, fısıldaşma veya başka bir şey. Onu tehlikeye sokacak olan en ufak seste kılıcını çıkaracaktı. Tetikte beklerken gittiği bu patika onu bilmediği bir yere getirmişti. Duraksadı. Buraya daha önce gelmediğine oldukça emindi. Dalgınlığına gelmiş olmalıydı, yanlış yere gelmişlerdi. Kulübesinden uzakta olduğundan emindi çünkü her zaman gördüğü o muhteşem göleti görmemişti. Sıkıntıyla ofladı. Hava da iyice kararmıştı, şimdi yolu çok daha fazla uzayacaktı.

Heavenly Omega | SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin