Başlama tarihlerinizi alalım şuraya ♡
—
Park Klanında her zamankinden bir hayli farklı olan bir kış günü geçiyordu. Saraydaki herkes durgundu. Yaşanılan son olaylardan sonra saray eski canlılığını koruyamamamıştı. Park Seonghwa'nın babası ve Klan'ın lideri olan Park Rangwoo öldüğünden beri işler biraz karışmıştı bu koca sarayda. Herkes ne yapacağını, bundan sonra neler olacağını bilmekten yoksun bir şekildeyken meclis, halkın bağırışlarını susturmak için kralın oğlu Park Seonghwa'yı başa geçirmişti. Park Rangwoo'nun oğlu Park Seonghwa, başa geçeli daha bir kaç gün olmuştu ama sarayda şimdiden bazı değişikler yaşanmaya başlamıştı bile. Çaresizlikten bitkin olan halk ve saray görevlileri dahil herkes Park Seonghwa'nın başa gelmesiyle yeni bir devrimin başladığından habersizdi.
Klanda geçen yorucu bir günün ardından uzun masaya sadece çatal bıçakların sesi hakimdi. Meclis üyeleri ve klanın değerli alfalarıyla birlikte onların eşleriyle süren yemek, oldukça gergin bir havaya sahipti.Yeni liderleri Park Seonghwa başa geçeli sadece 2 hafta olmuştu fakat şimdiden yaşanılan değişimler gözle görülür şekilde ortadaydı. Sarayın eski yapısı tamamen olmasa dâhi büyük bir değişime uğramıştı, meclisin yönetimi ise eskisinden daha ağırdı. Yeni liderlerinin sadece 24 yaşındaki bir genç varis olması çok büyük bir problemdi onların gözünde.
Meclis Park Seonghwa'nın başa geçme fikrine başından beri pek sıcak bakmasa da en olası durumun bu olduğunu fark etmiş ve kabullenmek zorunda kalmışlardı.
Sarayda işlerin eskisi gibi gittiği söylenemezdi tabii ama kötü gittiği de söylenemezdi. Meclis her ne kadar yaşının küçük olduğuna dayanarak Seonghwa'nın emirlerine ön yargılı yaklaşsa da, Park Seonghwa işleri kötüleştirecek şeyler yapmamış, aksine ortaya yeni fikirler atarak meclisin ona güvenmesini sağlamaya çalışmıştı. Ve çalışmaya devam ediyordu.
Sarayda oluşan bu büyük ama pozitif değişiklik, alışılmadık bir durum olduğundan bazı kişilerin gözüne batıyordu. Ama kimse fikrini açıkça dile getirmek istemiyordu. Çünkü büyük lider Park Rangwoo ölmüştü. Oğlunun tabikii onun kadar becerikli olması gerekmiyordu, bunu biliyorlardı. Bu yüzden ona karşı sert bir tavır sergileyip ne aralarını kötü etmek ne de işlerinden olmak istiyorlardı. Sonuçta onun nasıl bir lider olacağını kimse bilemezdi değil mi? Bunu zamanla göreceklerdi.
Genç lider Park Seonghwa ise üzerindeki baskıyı kesinlikle hissediyordu. Babasının boşluğunu dolduracak kadar yeterli olmadığını düşündüklerinin farkındaydı. O ise tam aksini düşünüyordu, babasının onun önüne çıkardığı engeller artık yoktu. Şimdi onun parlamasının sırasıydı. Kendini hem meclise hem de halka kanıtlayacaktı. Bu bastırılmış duygularla dolu genç lider hem halkını ileri bir medeniyetlik seviyesine taşıyacak hem de diğer klanlardan dolu dolu övgüler alacaktı.
Meclis Başkanı Choi Jongho'nun ona seslenmesiyle ana geri dönüş yaptı genç adam.
"Lider Park, başa geçtiğiniz bu 2 haftada birçok devrim yaptınız. Bu hem meclisin hem de halkımızın oldukça ilgisini çekti. Bu devrimlere devam etmeyi düşünüyor musunuz?" diye sordu.
"Devrim yapmak istediğimde meclise bildireceğim Jongho. Şu anlık bu kadar yeterli." Genç başkanı terslercesine cevap verdi. Jongho hiçbir tepki vermemiş ve kısaca bir baş sallaması yaparak tekrar tabağındaki yiyecekleri parçalara bölmeye devam etmişti. Sonuçta lider Park Seonghwa bunu uygun görmüştü, istediği zaman yapacağım diyorsa istediği zaman yapacaktı. Onun karışmasına ne hakkı vardı?
"Lider Park, babanızdan daha büyük adımlar atıyorsunuz. Bu davranışınızı çok takdir ediyorum gerçekten. Umarım böyle devam edersiniz." Aldığı bu övgü ile Seonghwa gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heavenly Omega | Seongjoong
FanfictionPark Seonghwa genç, asil bir klan lideriydi. Kim Hongjoong ise toplumdan uzak, biraz farklı bir betaydı. Tabii klanına bildirdiği üzere. . . "Herkes yalan söyler, sadece bazılarınınki bembeyazken bazılarınınki karanlıktır, hem de çok karanlık." . . ...