12

516 68 36
                                    

Güzel ve aşk dolu başlayan günlerinin devamında el ele tutuşup sarayı gezmiş, daha taptaze olan aşklarını her bir saniyeye sığdırmaya çalışmışlardı. Seonghwa her fırsat bulduğunda eşine bir öpücük vermiş, sevgisini göstermekten asla çekinmemişti. Hongjoong'un gözlerine baktığı her an tamamlanmış hissediyordu, kalbinde bir nokta kadar dâhi boşluk kalmıyormuş gibiydi bu his. Sanki Hongjoong onun kalbine girdiği andan beridir başka bir şeye veya birine ihtiyacı yoktu. Her şeyiyle bir bütünü oluşturmuştu iki gencin aşkı.

Şimdiyse odalarında yataklarına uzanmış, günlerinin kalan saatlerini tembellik yaparak geçiriyorlardı. Yemeklerini yiyeli çok olmamıştı, hava kararalı sadece 2 saat geçmişti. Seonghwa göğsüne uzanmış bedenin saçlarını okşarken tonla düşünceyle dolup taşmıştı. Düşünce dediğime bakmayın; son 1 aydır sadece göğsünde uzanan hayatının aşkını düşünebiliyordu. Kollarının arasında olmasına alışamamıştı daha, bu gerçeği idrak edebilmesi için ne kadar zaman geçmesi gerektiğini de bilmiyordu. Bildiği tek şey, Betasının kokusunu duymak için sadece nefes alıp vermesi yeterliydi. Hongjoong'u kolları arasındaydı ve bu Seonghwa'yı dünyadaki en şanslı ve mutlu Alfa yapmaya yetiyordu.

"Tatlım..." Oldukça hoş bir tınıda seslendi Betasına. Bir yandan da kahverengi, yumuşak saçları okşuyordu.

Genç Omega ise bakışlarını şömine ateşinden Alfasına çevirmiş, onun gözlerine baktığında aşk dolu bakışların altında ezilmişti. Sabah düşündüğü şeyler hâlâ aklındaydı. Seonghwa ona, o Seonghwa'ya bu denli aşıkken nasıl yalan söyleyebilmiş ve bu yalanı devam ettirebilmişti?
"Seonghwa..."

"Biliyor musun? O her zaman sendin Hongjoong." Zeki Omeganın kafası karışmıştı, kendisi nasıl her zaman Seonghwa için "o" olmuştu?

"Kafan karıştı, biliyorum. Anlatacağım." Betasına bütün sevgisini verirken Hongjoong onun kalp atışlarını dinliyordu. Ölse bile en sevdiği melodi olarak kalacaktı Seonghwa'nın kalp atışları.

"Bir gece, çok da öncesi değil, bir eşe ihtiyacım olmadığını kendime inandırmaya çalışırken rüyamda annemin bana bir tavsiyesini gördüm. Bir Omeganın hayatıma gireceğinden söz ederken sen birden girdin hayatıma."

Seonghwa eşinin yanağını okşadı güzelce. Ona hayranlık dolu bakışlarıyla bakıyordu. "O sendin meleğim. Annemin rüyamda bahsettiği kişi sendin." diye fısıldadı.

Hongjoong'un içini kötü bir his kaplamıştı. Hâlâ eşi kendisini bir Beta olarak biliyordu. Bunu ne zaman söyleyecekti hiçbir fikri yoktu ama şuan söyleyemeyeceği kesindi.

Seonghwa'nın gözlerindeki o ışıltı o kadar parlaktı ki bunu bozmaya kıyamazdı Hongjoong. Bunu her şeyden çok sevdiği kişiye yapamazdı.

Alfasına daha sıkı sarılmakla yetindi. Onu üzmeyi istemiyordu ama aralarında sır olsun da istemiyordu.
"Üşüyor musun?" Başını iki yana salladı Hongjoong. Onun böyle kendisini düşünmesine o kadar çok mutlu oluyordu ki, Seonghwa kendisine en ufak güzel bir şey yapsa ya da söylese dünyalar onun oluyordu sanki. Sanki bu güçlü kollar arasında dışarıdaki her türlü kötülük karşısında kendisini güvende hissediyordu.

Kiraz dudaklara minik bir öpücük bıraktı Seonghwa. Eşinin güvende, iyi olması onun ilk önceliği

olmuştu artık. Onun ilk ve tek önceliğiydi, Hongjoong.
"Hep yanımda olacaksın değil mi Seonghwa? Ne olursa olsun, aramıza ne girerse girsin hep benimle olacaksın değil mi?" Hongjoong, sorduğu sorunun cevabının olumlu olmasını duymaya muhtaçmış gibi baktı ona. Bu sakladığı sır içini çok huzursuz ediyordu ve bu da korkmasına neden oluyordu. Eğer olur da Seonghwa bunu öğrendiğinde Hongjoong'u istemezse o zaman ne yapardı ki Hongjoong? Bu adamın sevgisine o kadar çok alışmıştı ki, onu bırakması mümkün değildi. Onu bu denli bir aşkla severken bırakması mümkün olur muydu hiç?

Heavenly Omega | SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin