2

787 129 91
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen 🥺 sizin bize verdiğiniz destek bizi yazmaya motive ediyor 💞

Ertesi günün sabahı olmuştu. Güneş çoktan ışıklarını saraya verirken Seonghwa yoğun gelen ışıktan dolayı rahatsız olmuş ve uykusundan uyanmıştı. Kendisini her zamanki gibi dinç hissediyordu bu sabah da. Kalktı, elini yüzünü yıkadıktan sonra üstünü değiştirdi. Kendisine yakışır kıyafetlerinden giymişti her zamanki gibi. Zaten tüm kıyafetleri onunla uyum sağlıyordu.

Aynanın karşısına geçti ve tarağı eline aldı. Dün gece gördüğü rüya, uyandığından beri ara sıra aklına geliyor ve terlemesine neden oluyordu. Neden bilmiyordu ama o rüyayı düşününce bile tüylerinin ürperdiğini hissediyordu Seonghwa. Şu ana kadar gördüğü tüm rüyalardan farklıydı. Annesini görmüştü sonuçta. Daha önce birkaç kez daha annesini görmüştü ama o rüyalar onu bu kadar çok tedirgin etmemişti. Bu rüya gerçekten de çok farklıydı. O beşikteki bebek, annesi... 

Neden böyle bir şey görmüştü ki?

Saçlarını nazikçe taradı. Aslında saraydaki görevliler onun için bu işi yapabilirlerdi ama onların saçlarına dokunmasını sevmiyordu Seonghwa. Küçükken saçlarına annesi dokunur, okşardı hep. Ama annesi gittiğinden beri kimseye dokundurtmuyordu.

Saç işini hallettikten sonra odadan çıktı Seonghwa. Yapılacak bir sürü iş onu bekliyordu. Liderliğini eline yeni almış biri olarak çok çalışıyor ve halletmesi gereken tüm sorumluluklarını yapıyordu. Kendinden emin biriydi Seonghwa, işlerini ve liderliğini tehlikeye atacak her şeyi yapmaktan kaçınmasını iyi bilirdi. Ki zaten yapamazdı da. Onun laubalilik yapmaktan çok daha önemli işleri vardı. Koca bir klan onun eline bakıyordu sonuçta.

Evet, koca bir klan...

Babasından yadigâr kalan bu büyük klan...

Seonghwa bu klana kesinlikle iyi bakacaktı. Sırtındaki bu topluluğu son gücüne kadar en iyi yerlere taşıyacak; ayrıca da kendi tarihini yazacaktı. Gelecek nesiller Seonghwa'nın topluluğundan yani klanından bahsedecekti. Onun bu yüce topluluğu ile gurur duyacaklar ve imreneceklerdi. Kim bilir belki gelecek liderler bile Seonghwa'nın klanını nasıl ustaca yönettiğini konuşacaktı?

Karşısına çıkan meclis üyeleriyle yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Meclisle arasını iyi tutarsa klanı yönetmesi kolaylaşacaktı. Bu yüzden meclistekilerin suyuna gitmeye çalışıyor, ipleri elinden bırakmıyordu.

"Bu kadar erken kalkmanız ne kadar şaşırtıcı Lider Park, buna rağmen çok dinç görünüyorsunuz." Meclisin en prestijli üyelerinden olan iki kadın Beta, Seonghwa'ya kur yaparken Seonghwa da istifini bozmadan teşekkür etti. Tanrı aşkına, liderliği boyunca bu tarz hareketlere maruz kalmak istemiyordu! Gergince Büyük Salon'a giderken üstüne başına ufak bir göz attı. "Her zamanki gibi, mükemmel." diye düşünüp salona girdi. Onun girmesiyle salonda bulunan birkaç meclis üyesi ayağa kalkıp selam verirken Seonghwa da onlara selam verdi. Salonun ortasında bulunan 3 koltuktan kendine ait olana oturup diğer üyelerin gelmesini ve salonun dolmasını beklemeye başladı.

Birkaç dakika sonra ayak sesledi yükselmeye başlayınca kafasını önündeki kağıttan kaldırıp etrafa çevirdi Seonghwa. Salon dolmuştu, neredeyse tüm meclis buradaydı. Artık başlayabileceklerini uygun gördü ve yanında oturan yardımcısı Jongho'ya el işareti yaptı.

"Hepiniz hoş geldiniz sayın meclis üyeleri. Liderimizin emri ile başlıyoruz."

"Bugün bazı konular hakkında tartışmalar yapacağız. Saygı çerçevesi içinde konuşmayı unutmayın lütfen. İlk konumuz, klan içinde yapılan devrimlerle ilgili. Devrimlerin olumsuz etkileri olduğunu düşünen var mı?" Bu soruyla Seonghwa, tepkileri ölçmek için yapabildiği kadar kişiyle göz teması kurdu. Göz göze geldiklerinin hepsi bakışlarını kaçırırken kimseden ses çıkmadı. Bu sessizlik ile inci gibi olan dişlerini ortaya koyan bir gülümseme sundu. Karşı çıkan olmaması onu sevindirmişti, meclis üyelerine bireysel sorular yönlendirmeye karar verdi.

Heavenly Omega | SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin