İyi okumalar <3
Flashback-21 Sene Öncesi
Jeong Hyuk 5 yaşındaki oğlu Yunho'yla beraber kırlarda oturuyordu, küçük çocuğun aralıklı koşuşturmalarından dolayı alnında küçük ter damlaları oluşmuştu. Babasının yanında birkaç dakika dinlenen çocuk, gördüğü kelebeklerin peşinden koşmak için ayaklanıyordu sürekli. Hyuk oğlunun böyle eğlenmesinden çok memnundu, bu hayatta belki de en çok değer verdiği şey oğlunun mutluluğuydu. Eşi şu an hayatta olsaydı onun da en büyük isteği oğulları olan bu küçük çocuğun huzuru olurdu muhtemelen. Eşini düşünmek Hyuk'u üzüyor olsa da Yunho'ya baktığı her an gözüne eşiyle olan anıları geliyordu; küçük çocuk gözlerini ve burnunu annesinden almıştı. Bu adamı mutlu eden tek şey mezara girene kadar eşinden bir parçanın her daim hayatında olacağıydı.
"Baba, baba! Şu kelebeklerin renklerini görüyor musun! Çok güzeller!" Yunho bunları heyecanlı heyecanlı söylerken Hyuk ayaklanıp oğlunun yanına gitmişti. Onunla beraber birkaç kelebeği uzaktan inceledikten sonra kıyafetleri ve elleri toprakla kirlenen oğlunu kucağına almıştı. "Bugünlük bu kadar kelebek yeterli, şimdi eve gidip seni temizleyelim bakalım küçük kurt." diyerek oğlunun saçlarını okşamıştı. Yunho hemen babasının boynuna sarılmış ve ikisi beraber eve doğru yola koyulmuşlardı.
Çok vakit geçmeden bahçesi renkli taşlarla süslenmiş olan eve varmışlardı, çitlerin oraya gelince küçük çocuk babasının kucağından inmiş ve hevesle banyoya doğru koşturmuştu. Hyuk oğlunun bu hâllerini gülerek izliyordu ki bir çığlık duymuştu. Bu çevrede genellikle çok az kişi olduğundan bu çığlık onu korkutmuştu. Sağına soluna bakınırken Yunho'nun onu kapıda beklediğini gördü. Çığlığı duymamış gibi yapıp evine girecekti ki bu sefer aynı sesin yardım istediğini duydu. Vicdanı birinin yardım isteğini görmezden gelmesine izin vermedi. Oğlunun kulağına eğilip kilere saklanmasını ve o gelene kadar da orada sakince beklemesini söyledi. Böyle bir durum ilk kez yaşanmadığı için küçük Yunho, babasının bu isteğine alışkındı; onun sözünü dinleyip evlerinin arka bahçesindeki merdivenden kilere inerken Hyuk da evin dışına çıkıp sesin geldiği yönü tespit etmeye çalıştı. Aynı sesi iki kere daha duyduktan sonra sesin kıyı kesiminden geldiğine emindi. Seslenen kişi muhtemelen buralı değildi ve peşinde tehlike getiriyor olması muhtemeldi. Hyuk bütün cesaretini toplayıp var gücüyle sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Her adımında sesin kaynağına yaklaşıyordu, bir dakika kadar koştuktan sonra ileride bir kadın figürü görünce biraz daha hızlandı. Kadına yaklaştıkça ne kadar zor durumda olduğunu iyi anlamıştı; iyi giyimli duruyordu fakat üzerindeki elbisenin etekleri sırılsıklamdı, saçları dağınıktı ve omzuna asılı bir çanta vardı. Bunlar haricinde kollarında bir sepet vardı. Kadının yanına varınca önce elindeki sepeti almak istemişti fakat kadın sepeti sıkıca sarmalamıştı, gözündeki korkuyu görebiliyordu Hyuk.
"Şu an güvendesin, peşinde olan birileri var mı?"
"Takip edilmedim ama şu an beni aradıklarına eminim. Bir süre saklanabileceğim bir yere ihtiyacım var, yardım edebilir misiniz?" Kadın bunları söylerken Hyuk'a neredeyse yalvarıyordu. Hyuk etrafı şöyle bir kolaçan edip kadını evine davet etmişti. Kadın minnettarlığını gösterecek şekilde sürekli başını öne eğerken büyük adımlarla eve ilerliyorlardı. Elindeki sepeti sıkı sıkı tutuyordu hâlâ, Hyuk'u endişelendiren şey o sepette ne olduğuydu. Eve varana kadar içini kemiren kurtlar, evin içine girip ön kapıyı tamamen kitledikten sonra biraz da olsa rahatlamıştı. Kadına bir bardak su uzatıp masaya oturmasına buyur etmişti ki sepetten gelen ağlama sesleriyle kadının titreyen sesi birbirine karışmıştı. Sepetin kapağını açtığında içinde bembeyaz bir battaniyeye sarılı ufak bir bebek yatıyordu. Hyuk'un beyni olanları işlemekte zorlanıyordu, kadının dolu gözleriyle ona bakmasından sonra bu durumun onun çözemeyeceği bir şey olduğunu fark etmişti. Kadını öylece bırakamazdı, bu yüzden önce kadının üzerini herhangi bir tehlikeye karşı aramış ve sonrasında Yunho'yu yanına almak için aşağı kilere inmişti. Yunho'yla beraber yukarı çıktığında kadın, bebeği sepetten çıkarmış; kucağında sallıyordu. Bebek çok sakindi, eve ilk girdiği anki ağlaması haricinde pek bir sesi çıkmıyordu. Hyuk ve Yunho, kadına ve bebeğe uzaktan bakarken kadın soluklanıp anlatmaya başladı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heavenly Omega | Seongjoong
FanfictionPark Seonghwa genç, asil bir klan lideriydi. Kim Hongjoong ise toplumdan uzak, biraz farklı bir betaydı. Tabii klanına bildirdiği üzere. . . "Herkes yalan söyler, sadece bazılarınınki bembeyazken bazılarınınki karanlıktır, hem de çok karanlık." . . ...