twenty-seven

3.4K 406 215
                                    

Yorum yapmayı unutmayın çikolatalarım~
------

Sesi duyduktan sonra korkuyla bakındım. Tahminimce beş kişi etrafımı sarmıştı, konuşan kişi ise tam karşımda duruyordu. Kim olduğu hakkındaki tek tahminim, Hyunjin ve Changbin ile arabadayken bizi takip eden adamdı. Suho'nun adamı mıydı neydi?

"Evet Jisung. Kendin sakince şu arabaya biner misin, yoksa gereksiz yere aksiyon mu yaşamak istersin?"

Kendini filmdeki başrol sanan adama bakıp alayla sırıttım. Hyunjin bile beni daha güzel kaçırmıştı.

"Umarım Minho gelir de o salak surat ifadeni bir güzel dağıtır."

Yine havalı(!) bir şekilde kafasını iki yana salladı, çok yakışıklı olduğunu düşünen yaşlı abaza adamlara benziyordu.

"Anlaşılan birileri heyecan yaşamak istiyor." Eliyle arkamda duran adamların birine işaret verdiğini gördüm, hareket etmeye fırsat bulamadan burnumda hissettiğim bezden sonrası ise karanlıktı.

-----

Gözlerimi yavaşça açtım. Beklediğimin aksine, fiziksel olarak zarar vermemişlerdi. Elim ve ayaklarım sandalyeye bağlıydı ve gözlerim bir kumaş parçası ile kapatılmıştı.

Ne kadar süredir baygın olduğumu bilmiyordum. Felix muhtemelen yokluğumu fark etmişti ancak Minho'nun beni bulmak için harekete geçip geçmediğini bilmiyordum.

Yine de, net bir şey söylemeye çalışırsam eğer, boynumdaki ağrıdan ve tüm vücudumun uyuşmasından anladığım kadarıyla en az beş saat kadar geçmişti. Bileğimdeki halat her saniye daha da rahatsız edici oluyordu.

Düşmemeye çalışarak biraz hareket ettim. Kaslarımın ağrısı çekilecek gibi değildi açıkçası.

"Ah, prensesimiz de uyanmış. Umarım o sandalye rahattır, bulabildiğimin en iyisiydi maalesef." Demir bir kapının açılıp kapanma sesinden sonra sahteliği belli olan bir ton işitti. Parktaki adamın sesinden farklıydı şu an duyduğu, kaç kişi olduklarını düşünmeden edemedi.

"Ne istiyorsunuz benden acaba, manyak mısınız?"

İşte şimdi duvarlara çarpıp yankı yapan kahkaha, yalan değildi. "Sakin ol, tek istediğim Lee Know'nun birazcık endişelenmesi. Sahip olduğu tüm adamlarla birlikte kapıma dayandığına göre tahmin ettiğimden daha da değerlisin onun için."

Bana zarar vermeyeceklerini üstü kapalı bir şekilde söylediğinde biraz rahatlamıştım. Minho'nun havalı takma adına ve adamlarının hepsini toplamasından da bir miktar etkilenmiştim. Geçen haftalarda tesadüfen karşılaşmıştım adamları dediği kişilerle, sayıları otuza yakındı.

"Peki, nerde o zaman kendileri? Kapına dayanmış ya hani."

Tekrar bir kahkaha attı, bu sefer diğerine göre tamamen alay doluydu. "Tabii ki onları atlattım, benim gibi biri ona yenilemez."

Bir de egosu vardı, izlediğim animasyonlardaki altın dişli kötü korsanlar gelmişti aklıma.

"Ve sanırım onu daha çok delirtmem için ne yapabileceğimi biliyorum,"

Bir dakika öncesinin aksine ses tonu tehdit doluydu. Aklımdan binbir türlü işkence yöntemi gelmesi ise yaşadığım paniyi gittikçe daha da katlıyordu.

"Seninle biraz eğlensek hiç fena olmaz Hannie, canının yanmayacağından emin olabilirsin."

----------
Oof Hannie of

Dertlendim burda... Ne olacak acaba sonraki bölüm 🤓

Aklımdaki kaos için zemin hazırlıyorum, asıl olay bu bölümde değil.

Beğenmişsinizdir umarım, öptümm :3

I Killed Someone For You, Minsung ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin