thirty

3.6K 419 383
                                    

Önceki bölümü atlamayın ve yorum yapın lütfen
-----

Minho'dan

Ne kadar Jisung'un odasında kaldığımı bilmiyordum. Kendimi suçlamış, onu nasıl kurtaracağımı ve nerede olduğunu sorgulamıştım. Ama çoğunlukla kokusunun ne kadar güzel olduğunu manyak gibi kendimle tartışmış, gülüşünü sürekli gözlerimin önüne getirmiştim.

Chan gelip önemli bir şey olduğunu söylediğinde hava kararmak üzereydi.

Heyecanla kalkıp diğerlerinin yanına gittim, oyuncak halen elimde olduğu için başta garip garip baksalar da hemen sonrasında konuya girmişlerdi.

"Suho bir video gönderdi, ama sakin olmanı ve mantıklı hareket etmelisin Minho."

Hızla kafamı sallayıp Hyunjin'in telefonunu açmasını bekledim. Karanlık odanın ışığı saniyeler içinde açılmış, neler olduğunu gözler önine sermişti.

Jisung elleri ve ayakları yatağa bağlanmış şekilde yatıyor, şakaklarının üstünden gözyaşları süzülüyordu. Bu görüntü bile sinirden delirmeme sebep olurken videonun devamını izlediğimde yüzümün sinirden kızardığına emindim.

Suho, Jisung'un üzerine çıkmıştı ve boynunu emiyordu. Jisung kendisini öylesine sıkıyordu ki, onu o halde görmek benim de nefesimi kesmişti.

Bir dakika boyunca kafasını kaldırmamıştı daha benim bile dokunamadığım beyaz tenden. Onun ağlamasını gördükçe benim de yaşlarım dökülüyordu, gittikçe daha da nefret ediyordum kendimden.

En sonunda yüzünü kaldırıp sırıtmış, sonra da kamerayı Jisung'un boynuna yaklaştırıp yaptığı şeyi görmemizi sağlamıştı.

Boynunun yarısı kızarmış ve morarmış, hatta laciverte yaklaşmıştı.

"Eminim sinirden deliriyorsundur Bay Lee. Nasıl, doğru tahmin değil mi? Asıl konuya gelelim. Sana konum göndereceğim, ve sen de ayağıma geleceksin. Jisung'u bırakacağım, ama senin gitmene izin vermeyeceğim. Sabırla gece yarısını bekle."

Dedikten sonra kamerayı biraz uzaklaştırıp ağlayan Jisung'u gösterdi. Yüzü kızarmış, yanaklarının üstü gözyaşlarından ıslanmış, gözleri ve dudakları şişmişti. Kapalı göz kapaklarını açıp hıçkırıklarını bastırarak konuşmaya çalışıyordu.

"M-minho... dikkatli ol-"

"Ah! Bu arada küçük bir detayı atlayamayacağım Hannie, çok güzel kokuyorsun." Cümlesini bitirir bitirmez video sona ermişti.

Ellerimi sıkmaktan kan akan eklemlerim bile beyazlamıştı. Ona gününü göstermek, akla gelebilecek en cani şekilde işini bitirmek istiyordum. Bir yandan deli gibi ağlamak, bir yandan onu doğduğuna pişman etmek, öbür yandan da Jisung'a günce sarılmak istiyordum.

"Anlaşılan gece olmasını beklemeliyiz. Jeongin, ilk yardım kutusunu getirip Minho'nun ellerini sar. Silahlarınızın dolu olduğundan emin olun ve kendinizi yormayın, gece enerjiye ihtiyacımız olacak. Şimdi herkes gidip dinlensin biraz, senin için de bu geçerli."

Chan herkesi uyardıktan sonra son cümlesini bana hitaben söylemiş ve odadan ayrılmıştı. Yapabileceğim tek şey hazırlanmaktı, Chan'ın uyarısını dikkate almayıp kendi ayağıma sıkmak istemezdim.

Belki yardımcı olur diye düşünerek Jisung'un yatağında uyudum.

-----

"Jeongin ile ben çalıların arkasında bekleyeceğiz, acil bir durum görürseniz içeri gireriz. Changbin arabayı hazırda tut, işler yolunda gitmezse hızlı olup kaçmamız gerekebilir. Hyunjin ile Chan en önde olacaksınız, Minho sen Felix ile birlikte onların arkalasında olun ve etrafı kontrol edin. Ve Minho, rica ediyorum Suho'yu gördüğünde üstüne atlayıp her şeyi bok etme. Herkes anladıysa gidebilirsiniz."

I Killed Someone For You, Minsung ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin