"Min, peki neden Sunyeon'a ait olan resim malzemelerini bana verdin? Yanlış anlama, sadece onun ait olan şeyleri başkasının kullanmasından rahatsız olmadın mı?"
Minho'nun ağlaması dindiğinde ve sessizlik oluştuğunda bunu sormadan edememiştim. Ben olsaydım, böylesine değer verdiğim birinin eşyalarına kimsenin dokunmasına izin vermez, bir yerde kilitli tutardım. Sunyeon konusunda bu kadar hassasken düşünmeye bile gerek duymadan bana resim malzemelerini vermiş olması beni düşündürmüştü.
"Eğer dediğin gibi başkası olsaydın hayatıma dair hiçbir şey öğrenmemiş olurdun Sung. Sen benim sevgilimsin, eminim Sunyeon seni tanısaydı tüm malzemelerini sana kendi elleriyle büyük bir mutlulukla verirdi. İstersen bizim odamıza da senin tablolarını asabiliriz, ne dersin?"
Yüzümü gülümseyerek incelerken ben hayır anlamında kafamı salladım. "Hayır Minho. Evin duvarlarına onun tablolarından başka bir şey asmayacağız, sen asmak istesen dahi ben asmayacağım. Ben de söz veriyorum."
Gülümseyip bana sarıldığında karşılık verdim, ardından biraz daha baş başa vakit geçirdik ve Minho bana Sunyeon ile ilgili komik anılarını anlatmaya devam etti. Tüm olanlara rağmen, ne kadar üzülmüş olursa olsun günün sonunda gülebilmesini çok seviyordum. Değer verdiği insanları kaybetmişti, ama o kötü anılarını bir kenara itip sadece mutlu olduğu anlara odaklanabiliyordu.
Onun bir şeyleri atlatabilme yöntemi, belki de buydu.
"Merak ettiğim bir şey daha var. Neden ormanda, ve özellikle bu kadar uzak bir yeri seçtin konuşmak için?"
Kıkırdayıp cevaplamıştı, "Kafama takılan şeyleri sakince düşünmek için gelirim, aslında bana ait küçük bir kulübem var ama dahada uzakta, yürüyüp yorulmanı istemediğim için buraya oturdum." Düşüncesine gülümsedikten sonra böldüğüm yerden anılarını anlatmaya devam etti.
Havanın kararmaya başladığını fark ettiğimizde ise ayağa kalkıp biraz silkelendik. Saatlerdir ikimiz de hareket etmeden oturuyorduk, ben Minho'nun kucağında oturduğum için o biraz daha zorlanmıştı tabii.
El ele tutuşup tek başıma geldiğim yoldan birlikte yürüdük. Saatler öncesinde beni ürküten sesler artık huzurlu geliyordu. Gökyüzü mor ile mavinin karışımında bir renkti, önümüzü görebilecek kadar ışığa hala sahipti. Baykuşların seslerini dinlerken ikimiz de bu anı bozmak istemedik ve sessizce ilerlemeye devam ettik.
Çok geçmeden patikanın başladığı yerde, otobana çıkan kısmında, Minho'nun arabasını gördüm. Seungmin onun sağ kolu gibi bir şeyi olduğu için muhtemelen arabayı da buraya o getirmişti.
"Seungmin hyungu bu kadar çalıştırmayı bırak Minnie. Sevgilisiyle zaman geçirsin, geçen hafta ne zaman bir araya gelmeye çalışsalar sen hyungu yanına çağırıp iş yaptırdın."
Arabaya bindiğimizde kendi çapımda Seungmin ve Felix hyunga yardım etmek amaçlı bir öneri sundum, ama Minho durur mu? Asla olmaz, yazık olur.
"Korkma, onlar gündüz geçiremediği vakitleri gece oldukça zevkli bir şekilde geçiriyor zaten, bizim aksimize."
Acıtmayacak şekilde omzuna yumruk attığımda hala arsızca gülüyordu.
"Daha yeni duygusal bir andan çıktık, itlik yapma." Deyip radyoya uzandım. Arabada onunla bağıra bağıra şarkı söylemeyi özlemiştim.
----------
Bu kitabı iki gün içinde final yapmazsam asla rahat edemem mdmxmsmcmHayır ne ara 43 bölüm oldu onu da çözemedim ya ayrı mesele
Neyse öptüm :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Killed Someone For You, Minsung ✔︎
FanfictionAilesinden koparılıp tanımadığı bir adamın evinde yaşamaya başlamıştı Jisung. Gün geçtikçe daha da kapıldığı bu adam için her şeyi yapabilecek düzeye gelmişti. -Rahatsız olabileceğiniz kısımlar içerir. Han #2, 02.09.21 Minsung #1, 10.08.22 Lee Minho...