Ahir zamanda her şey isimlerde kaldı artık.
İsmi Âişe olup, zinaların içerisinde olanlar da var, ismi ömer olup Adaletten haberi olmayan da.
İsmi Fâtıma olup, deve yükü çeyiz götüren de var, ismi Enes olup dal gibi savrulan da.
İsmi Hamza olup, dinine söven de var, ismi Ebubekir olup ihanet eden de.
Zâhirin bir hikmeti kalmadı, içte beslenir oldu her şey. Dışı seni, içi beni yakar sözünün vücut bulmuş hali binlerce insan. Dıştan âlim gözüküp, içinde cahil olan insanların sayısı bir hayli fazla. Böyle bir zamanda ne yapmalı diyerek tökezlediğim çoğu zaman şifayı ismin asıl sahiplerine bakarak buldum. Dünya hayatına kızdığım her dakika, Asr-ı Saadeti hatırladım. Yoluma takılan taşları gördükçe, muhacirin önüne dizilen kayaları unutmamaya çalıştım. 'Yapamıyorum!' demeye yeltendiğim anlarda, tekerli sandelyesinin üzerinde 'Bir şeyler yapmalıyım!' diyen mücahitler ile kendimi kıyasladım. Kötülüklerinin yanında, iyilikleri de görmenin müslüman ahlakı olduğunu öğrendim. Zahirde görünen iyiliklerin altında kötülüklerin, kötü gibi görünenlerin altında bulunan iyiliklerin farkını kavradım. Ve ahirzaman da olsa, Asr-ı Saadetteymiş gibi yaşamanın mümkün olduğunu kavradıkça mutlu olunabileceğini anladım. Hani Hadis-i Şerif'te geçiyor ya; "Dünya ile aramızda bir münasebet yok. Zira ben dünyada yaz gününde yola çıkan yolcu gibiyim. Yolcu yolda bir ağaç gölgesinde biraz istirahat eder, sonra gölgeyi terk edip gider. Ben de yoluma devam edeceğim" |Hâkim
Bizler de birer yolcuyuz ve dünyada sadece mola verdik. Bizim asıl karargâhımız ahiret iken mola verdiğimiz yerin kötülüklerine takılmamız sadece zaman kaybıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİKAYELER ve NASİHATLER
Ficção AdolescenteBu kitaptaki her şey alıntıdır. Ben sadece burada paylaşıp bilmeyen arkadaşları bilgilendirmek için yazıyorum... *Bölümler birbirinden bağımsız. Alıntıladığım sayfanın instagram hesabı; @dava_islam_ @ilanihayeumutlar