5: Jeonlous

5.6K 400 121
                                    

Kim Taehyung'dan
Jungkook'un şirkete gelmesine az bir süre kala bilgisayarın başından kalkmıştım. Onu buraya çağırmak gerçekten akıllıca bir hareketti. Akşama kadar göremeyeceğim, kokusunu içime rahat rahat çekemeyeceğim için her dakika daha bir huzursuz oluyordum. Eskiden hamile omegaların alfaları tarafından neden yalnız bırakılmadığını artık çok iyi anlıyordum. Sanki bir tanesi yetmezmiş gibi aşk meyvemizin varlığını da hissetmeye muhtaç kalmıştım. Bundan şikayetçi değildim; yanıma geldiklerinde, omegamın feromonlarını ve bebeğimizin pek yoğun olmayan ama kokusunu alınca bir daha bırakmak istemeyeceğim feromonlarını hissetmek dünyadaki her şeye bedeldi.

Şirketimizde öğle araları bir saat sürüyordu. Bu da demek oluyordu ki bebeklerimle çok güzel ilgilenebilecektim.

Temmuz ayında olduğumuz için hava bunaltıcı bir sıcaklığa ev sahipliği yapıyordu. Ve benim gibi çalışanlar bu sıcakta takım elbise giymek zorundalardı. Eve gitmenin verdiği farklı bir rahatlık da şu lanet takım elbiseden kurtulmaktı. Bacaklarıma yapışıyordu be!

Takım elbisemin ceketini almaya ihtiyaç duymadan lobiye inmek için hareketlenmiştim. Onu girişte karşılamak bize zaman kazandırırdı. Zaten oradan da şirketin hemen birkaç cadde ötesindeki her zaman öğle yemeğimi yediğim kafeye giderdik.

Asansör bulunduğum kattaydı. Düğmeye basıp kapıların açılmasının ardından hemen binmiştim. Kapılar tam kapanacağı sırada araya giren elle irkilmiştim. Tekrardan açılan kapıların arasından Bay Kang görünmüştü.

"Ah merhaba Bay Kim! Öğle molasına mı çıktınız?" Neşeli tavrıyla ister istemez ben de aynı tutumda ona karşılık verdim. Her ne kadar kendisinden pek hazzetmesem de.

"Bay Kang," Samimi bir gülüş sunmaya çalıştım "Sanırım siz de onun için çıktınız." Kibar bir tavırla başını sallayarak beni onayladı. Ancak bu kısacık selamlaşmamızın ardından ortamda gergin bir sessizlik hakim oldu. Bay Kang'ın yanında gerçekten acayip geriliyordum, kibar davranıp ondan rahatsız olduğumu belli etmemeye çalışsam da eğer aptal değilse gayet ona karşı olan hislerimi anlayabilirdi. Bilmiyorum ama içimi huzursuz eden bir şeyler vardı. Jungkook onun hakkında gözümü açıp iş konusunda üstüme gereğinden fazla yüklendiğini dile getirdikten sonra bile devam etmişti bu rahatsızlık uyandıran his. Ya da sadece benim kuruntularımdı bunlar.

"Öğle yemeğini şirkette mi yemeyi planlıyorsunuz? Gerçi sizi hiç yemekhanede göremedim ama..." Aniden sessizliği bozan sualiyle bakışlarım ona dönmüştü.

"Ah şey, hayır. Kusura bakmayın ama buranın yemekhanesi mideme pek iyi gelmiyor. Ben de dışarıda yiyorum." Anladığını belirten mırıltılar çıkarmıştı.

"Babama söylediğim halde hâlâ bizim yemekhanemizle anlaşan şirketi değiştirmedi. Hiç kusura bakmam merak etmeyin, bu konuda haklısınız. Bizim gibi bir şirketin daha kaliteli, daha iyi bir yemek sunması gerekli. Sizden çokça özür diliyorum."

İçimden aman ne kaliteli bir şirket, diye geçirsem de gülümsemekle yetindim.

"Sorun değil." Hayır, tam bir sorundu. İlk geldiğimde az daha kusuyordum. Ertesi gün işe gidememiştim. Bu gerçekten büyük bir sorundu.

Başını yere eğmiş ve kıkırdamıştı. Neye gülmüştü?

Bakışlarını bakışlarımla buluşturup yüzünde muzip bir sırıtmayla bir süre bana baktı. Niye böyle davrandığını anlayamamıştım. Ayrıca feromonunun kokusunu rahatlıkla algılayabiliyordum. Ne yapmaya çalışıyordu?

"Hayır Bay Kim, bu bir sorun. Ama siz kibar ve nahif kişiliğinizden dolayı bunun sorun olmadığını söylüyorsunuz." Konuşurken bakışları bakışlarımdaydı. Ettiği iltifatlara karşılık vermemi beklermişçesine beklenti doluydu gözleri. Ne demem gerektiğini bilemedim. Şaşırmıştım açıkçası. Şansıma lobi katına geldiğimizi belirten sesle bakışlarımı ondan çekmeye fırsat buldum. İçimi kemiren o huzursuz his tekrar baş gösterdi, beden dilime yansıdı ancak Bay Kang'ın rahatsız olduğumu anlamamış olması bir garipti.

we found love ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin