23: Happy Birthday Jungkookie

2.7K 201 61
                                    

Jungkook hayal kırıklığına uğramıştı.

Birkaç gündür heyecanla beklediği doğum günü gelip çatmıştı ve hiç kimseden ne bir çağrı ne de bir mesaj almıştı. Özellikle eşi Kim Taehyung, tamamen unutmuş gibi görünüyordu. Eğer unutmasaydı şu an koca evde tek başına olmazdı. Çok kırılmıştı.

Taehyung sabahleyin, eşiyle kahvaltı ettikten sonra saatlerce kitap okuyup bilgisayara girmiş ve yalnızca omegasının yanağına bir öpücük kondurup evden ayrılmıştı. Ne nereye gittiğini haber vermişti ne de ne zaman döneceğini. Jungkook fazlasıyla meraklandı hal böyle olunca. Belki bana bir sürprizi vardır, o yüzden böyle davranıyordur diye düşünse de unutmuş olacağı ihtimali daha ağır basıyordu. Çünkü bu zamana kadar sürpriz yapmadan genellikle tüm gün dışarıda birlikte vakit geçirip, daha sonra yemek yiyip gece olunca da değişiklik olsun diye otele giderlerdi. Jungkook için bu yeter hatta artardı bile zira eşi dünya üzerindeki en büyük hediyeydi ona. Lakin Taehyung bununla da yetinmez manevi değeri yüksek olan her şeyi omegasına sunardı. Evdeki çoğu eşya birbirlerine hediye ettikleri manevi değeri yüksek olan ıvır zıvırlarla doluydu.

Jungkook öğle sıcaklığının vurduğu salonda yere çömelip boyalarla dolu kalem kutuyu ve mandala boyama kitabını önüne koydu. Hırsla kalem kutusunu açtıktan sonra en son kaldığı sayfayı araladı. Aklından Taehyung'un doğum gününü kutlamamasını atamıyordu. "Terbiyesiz." diye söylendi burnunu kırıştırarak. "Eşinin doğum gününü nasıl unutur?"

Kalemin ucunu sert bir şekilde şeklin içine bastırdığı sırada karnına bir tekme yedi. Omega dürtüleri onu eliyle karnını sıvazlamaya zorladı. "Bak sen şu babaya..." Sıkıntıyla ofladı. "Eve gelsin göstereceğim ben ona."

Stresini azaltmak için küçük ve değişik şekilleri boyamaya devam etti. İşe yarıyordu da. Bebeğinin gelişimi için gerekli olan feromonlarını salmayı da unutmadı. Çünkü biliyordu ki o da iyi hissetmesinde yardımcı olacaktı. Bebeğinin varlığı ona huzur veriyordu.

Mandalasını bitirdiğinde eserine baktı. Morun her tonunu kullanmıştı. Baktıkça mutlu oluyordu fakat yine de aklının bir köşesindeki doğum günü beklentileri süngüsünü düşürmeye yetiyordu. Tahmin edilemeyecek şekilde çok kırılmıştı. Kırıldığını alfası hissedebilirdi ancak ondan hâlâ ses seda çıkmıyordu. Normalde olsa hep ne oldu diye arar sorardı. Bir de şu birkaç gün içerisinde doğum günü konusunu açtığı halde alfası ya konuyu değiştirmişti ya da başka şeylerle ilgilendikten sonra dudağına öpücük kondurup ortamdan ayrılmıştı. Bu Jungkook'u daha çok yaralamaktan başka bir işe yaramıyordu.

Düşünmenin onu daha da üzdüğünü fark ettiğinde ayağa kalktı, merdivenleri dura dura aştı, çamaşır odasına girdi. Az önce kurutmaya attığı çamaşırları oradan çıkartıp sepete doldurdu. Onları katlayacaktı. Bu yüzden yatak odasına gidip sepeti yatağa döktü ve onları katlamaya başladı. Şu an kafasını dağıtabileceği herhangi bir şey yapmakta kararlıydı.

Ailesi bile arayıp kutlamamıştı doğum gününü. Kimse kutlamamıştı. Bu onu değersiz hissettiriyordu. Çok bir beklentisi yoktu. Yalnızca sevdiklerinin onu bu güzel günde anmaları yeterdi. Özellikle Taeh-

Jungkook kafasını dağıtamıyordu.

Çamaşırları katlamayı yarıda bıraktı -sadece iki çamaşırı katlamıştı. Yatağa sert bir şekilde oturup dalgın dalgın sallanan ayaklarını izledi. Canı çok sıkılıyordu. Saatler akmıyor, zaman Jungkook'un çevresinde sıkışıp kalıyordu. Gözlerinin dolmasına mani olamadı. Nefret ediyordu kendini böyle boşlukta ve yalnız hissetmekten.

we found love ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin