Special⁵

2.7K 120 56
                                    

⚠️ Yetişkin İçerik ⚠️
-M-

Jeon Jungkook'tan (18)
Büyük sınava az kalmıştı. Taehyung'la durmadan çalışıyor, her gece yatmadan birbirimizle görüntülü konuşup konuları tekrar ediyorduk. O çok heyecanlıydı. Sürekli bana buradan kurtulmamız gerektiğini söylüyordu. Hedefleri yüksekti. Alfam motivasyon konuşması yapıp beni de hırslandırıyordu. Her ne kadar benim de hedefim Kore'nin en iyi üniversitesi, Seul Üniversitesi, olabilecek kadar yüksek olsa da eğer Taehyung bana plan program çıkarıp beni çalıştırmamış olsaydı tüm sene boyunca yan gelip yatacağımı çok iyi biliyordum. Derslerle uğraşmak boğucuydu. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Öğretmenlerimiz bir sene dişinizi sıkın dese de o işler o kadar kolay yürümüyordu.

Çantalarımızı toparlayıp çıkışa yöneldiğimizde Taehyung'un eli belimi bulmuş bir yandan da telefonuna bakıyordu. Annesiyle mesajlaştığını söylemişti. Bize gelmek için izin alıyormuş.

"İzin verdi." dedi telefonu cebine yerleştirdikten sonra. Sesi ifadesizdi. Bu sıralar çok durgundu, sınavdan dolayı olduğunu varsayıyordum ancak sadece kendimi kandırıyordum. Göz altları mosmordu. Onun için endişeleniyordum. Bir şey olup olmadığını sorduğumda sadece gülümsüyor ve şakayla karışık "Acilen buradan kurtulmamız lazım." diyordu. Durumun ciddiyetinin farkındaydım. Taehyung'a derdini anlattırmaya çalıştığımda eğer gülüyorsa ve bunu şakaya vuruyorsa kesinlikle ve kesinlikle yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu anlamalıydım. Ancak ne kadar çabalarsam çabalıyım ağzı öyle sıkıydı ki asla bir şey söylemiyor, çaktırmıyordu.

Böyle yapması üzücüydü, kurdum ve ben ona iyi gelmek istiyorduk. Bana iyi geliyorsun, diyordu fakat bunun benim için yeterli olmadığını biliyordu.

Durakta otobüsü beklerken tekrardan cebinden telefonu çıkarmıştı. Sosyal medya kullanmıyordu, sevmiyordu. Gereksiz olduğunu söylüyordu bana. Saygı duyuyordum ona bu konuda çünkü benim aksime boş işlerle uğraşmıyordu sınav senesinde.

Ancak Instagram'a girdiğini gördüm. Parmakları klavyede çok hızlı hareket ediyordu. Bir hesap vardı ve kullanıcı adı çok değişikti. Telefonunun ekranını benden gizlemiyordu. Bakışlarındaki hüzünle karışmış siniri görebiliyordum. Sormadım bir şey, bakmadım da telefonuna. Rahatsız olabileceğini düşündüm.

"Şerefsiz."

Şokla yanımdaki alfaya baktım. Tüylerim ürpermişti ses tonundan. "Ne oldu?" diye sordum. Dudaklarını sabır dilercesine ıslatıp ezdi. "Taehyung ne oldu?"

Ne olduğunu çok ama çok ilerde yatağımızda otururken göz yaşları eşliğinde bana anlattığı olaylardan sonra öğrenecektim. Bunu o an bilmiyordum.

Bana cevap vermeyip hızla telefonunun ekranını kapattıktan sonra bir nefes aldı ve kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti. Ben ona merakla bakarken bir anda dudaklarını saçımda hissederken bulmuştum kendimi. Bana bir şey anlatmayacağını o an anladım. Bir iç çekip ondan uzaklaştım. Bu artık sinir bozucu olmaya başlıyordu.

"Lütfen bana ne olduğunu söylemeden öylece hiçbir şey yokmuş gibi hareket etme. Bu kırıcı."

Çok kırıcı hem de.

"Jungkook?"

Onu umursamadan kulaklıklarımı taktım. Böyle yaparsam belki bana bir şeyler anlatmasını sağlayabilirdim.

"Jungkook, üzgünüm."

"En ufak bir şey söylesen rahat edeceğim Taehyung. Sır saklamandan yoruldum artık." Kulaklıklarımı çıkardım. Onu umursamamak elimde değildi. Bir şeye canının sıkıldığını bilmek ve buna derman olamamak... Onu çok ama çok seviyordum, beni de çok sevdiğini biliyordum. Güvendiği tek kişi benmişim şu hayatta. Ailesi de değilmiş. Bu hem beni mutlu ediyor hem de üzüyordu. Hayatındaki tek dostunun ben olduğumu bilmek Taehyung'u her aklıma getirdiğimde ne kadar da yalnız diye düşünmeme neden oluyordu. Ona sorduğumda bunu dert ediyor musun, diye halinden çok mutlu olduğunu söylüyor. Yalnızlığı kafasına çok takmıyormuş.

we found love ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin