~M A T T H I A S~
"Bugün çok iyiydin." dedi bir adam. Kim olduğunu anlamak için arkama dönecektim ki o hızlıca önüme geçti. Tanıyamadığım için kaşlarım istemsizce çatılmıştı fakat bu adamın komiğine gitmiş olacaktı ki güldü. Yaşını ele veren beyaz saçları gülüşüyle birlikte iyice kırışan yüzüne anlamsızca bilge bir görünüm katmıştı.
"Tanımıyorsun beni evlat." dedi masanın diğer ucundaki sandalyeye otururken. "Ama ben seni tanıyorum." Kaşlarım iyice çatıldı, "Nereden tanıyorsunuz?" dedim şüpheli bir tınıyla."Öğrenirsin evlat ama önce konuşmalıyız."
"Ne konuşacağız?" bir kaşımı istemsizce kaldırmıştım.
"Güney'in yaptıklarını çok çabuk unutuyorsun Matthias." Derin bir nefes aldı, "bunu konuşmalıyız. Ne kadar da çabuk unuttun o kız yüzünden abisinin, senin minik meleğini öldürdüğünü. Ne kadar da çabuk unuttun onlar yüzünden aç kaldığını!"
"Hayır!" dedim, yanılıyordu. "Jocelyn bunu istememişti, haberi yoktu bunlardan." Başımı iki yana salladım. "O sisteme karşı geliyor, biliyorum."
"Nereden bilebilirsin?" Tavrı sertti ve aşağılıyordu.
"Anlattı çünkü, benim geldiğimden haberi yoktu kendi kendine konuşuyordu." zorlukla yutkundum. "Ağlıyordu."
Yaşlı adam kabul edemezcesine başını hiddetle iki yana salladı. "Geldiğini fark ettiğini anlamadığından nasıl emin oluyorsun?!"
"Bilmiyorum ama eminim," doğruldum ve ona doğru yaklaştım. "Bana ne ima etmeye çalışıyorsun ihtiyar!"
"Bu kıza neden bu kadar güveniyorsun evlat?"
sustum...
"Anlattıklarının doğru olduğuna nasıl böyle kör kütük inanabiliyorsun?!"
sustum...
"Çok iyi dövüşüyordu değil mi!?" yaklaştı. "Nereden biliyorsun Güneyin, Kuzeyi iyice bitirmek için küçüklüğünden beri yetiştirdiği bir ajanı olmadığını?!"
sustum...
"Bakışların," dedi ve işaret parmağını bana doğrulttu. "kardeşinin katiline göre fazla yumuşaktı!"
nefes alamadım...
"Sus." dedim alçak sesle."Sen onu ilk gördüğünde de neden afalladın?!"
nefes almaya çalıştım, yapamadım. "Annen seni terk edip Güneye gitmişti değil mi! Peki söylesene annenin kolyesinin onun boynunda ne işi vardı?! Ve sen neden onu öyle gördükten sonra kardeşinin katili olduğunu unuttun?!" Almaya çalıştığım her bir nefes kalbimde sıkışıyormuş gibi hissediyordum. Ne içimdekini hür kılıyordum, ne de yenisini içime dolduruyordum. Hepsi sadece kalbimin üstüne doluşmuş ve deliler gibi baskı yapmaya başlamıştı.Masadan kalkmaya çalışmıştım fakat tüm vücudum zangırdıyordu. Kafam karışmış, benliğimle beynim farklı şeyler söylemeye başlamıştı. Sendeledim fakat beni tutan narin eller sayesinde son anda düşmekten kurtulmuştum.
"Matthias!" dedi o narin ellerin sahibi, "İyi misin?"
Kollumdan ve sırtımdan sıkıca tutmuş, düşmemem için tüm gücüyle savaşıyordu. Fakat bilmediği bir şey daha vardı; onu görmek içimdeki savaşın daha da güçlenmesini ve hücrelerimde hissettiğim alevlerin tekrardan ortaya çıkmasını sağlıyordu.
"Bırak beni." dedim dişlerimin arasından. Bu kadar bilinmezliğin içinde daha fazla yanımda olmasını istemiyordum. Gözlerim gri gözlerinden çekilip boynuna değdiğinde ise o kolyeyi görmüştüm. Elimi kaldırıp yavaşça hareket ettirdim ve tam kolyenin üstünde durdurdum. Bir yanım nedensizce bana 'dokun' dese de diğer yanım 'saçmalama' diyordu. Elim kolyenin üstünde dolaşıyor ama bir türlü dokunamıyordum. Jocelyn'in nefes alıp verişleriyle ise kolye parmağımın ucuna hafifçe değmişti fakat bu bile yetmişti çünkü birden etraftaki herkes kaybolmuş, her şey yok olmuş ve sadece ileride bir koltukta kucağında bebeğiyle oturan bir kadın belirmişti.
Tereddütle ilerledim ve tam kadının arkasında durdum. Tek kişilik ama büyük, bordo bir koltuğa oturmuş siyah saçlı zarif bir kadındı. Bal rengi gözleri elindeki bebeğe şefkatle bakarken parlıyor, eli ise o parıltıyla uyum içinde çocuğun yanaklarında dolaşıyordu. Elindeki ışık bulutunun şiddeti artarken kadın bir ninni söylemeye başlamıştı benim ise gözüm kamaştı ve hızlıca kapattım, açtığımda kadın ve bebeği kaybolmuştu. Geri geri sendelerken bir şeye çarpmıştım, bir vazoya. Beyaz, altı boğumlu vazo hızlıca yere düşerken parçaları uçuşmuştu. Hızla arkama döndüğümde bir odadaydım ve içeri o kadın girmişti fakat bu sefer bebeği biraz daha büyümüştü ve kırık vazo parçalarının yanında duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asiller ve Asiler
FantasyHenüz açıklama yapılmayacaktır... :) Bu güzel dünyayı öğrenmek için okumaya başlamayı unutma. #4 DİSTOPYA 21.05.2021