12

27 11 20
                                    

~M  A  T  T  H  I  A  S~

"Ne yaptığını sanıyordun orada?!" "Daha sabahında canı yanmasın diye ringde ona vurmadın bile! Ne yaptığını zannediyordun!?"

"Değilsin değil mi?! Yine ne yaptığının farkında değilsin! Ne zaman farkına varmayı düşünüyorsun acaba alev çocuk! Ha?!"

"Eğer!" dedi işaret parmağını bana doğrultmuştu. "Eğer o kızın canını bir daha yakarsan seni öldürürüm alev çocuk!" İki saattir başımda konuşup ahkam kesmesine dayanamıyordum.

"Sana ne ya?!" dedim hızla ayağa fırlarken. "Sen ne karışıyorsun bu bizim aramızda!" Kabul, biraz saçmalamış olabilirim.

"Manyak mısın oğlum sen!" başımı ciddiyetle 'evet' dercesine salladım. "Burada kimsenin canı yanmayacak diyorum! Özellikle de Jocelyn'in!"

"Hayırdır ya?!" diye patladım. "Ne sendeki bu Jocelyn sevgisi!" Johan donup kalmıştı, ağzını bir şey söylemek için açtı fakat sonrasında bundan vazgeçti. Ölümcül bakışlarımızın bölünmesi ise yanımıza şifacının gelmesiyle son bulmuştu.

"Efendim, Jocelyn uyandı fakat büyü hâlâ vücudunda." Johan hızlıca Jocelyn'in odasına girdi ben ise kalakalmıştım. Ona istemeden büyü mü yapmıştım yani... Tıpkı kâbustaki minik alev gözlü çocuğun yaptığı gibi mi?..

Johan, Jocelyn'in yatağının kenarına otururken ben de görünmeyeceğimden emin olduğum bir açıdan odaya bakıyordum.

"İyi misin?" dedi Johan. Jocelyn başıyla onayladı. "Matthias iyi mi?" Bunu duymamla ufak bir şoka uğramıştım, benim yüzümden yaşadığı şeyden sonra benden nefret etmesi gerekiyordu fakat o ilk beni mi soruyordu?!

Johan ise bir süre Jocelyn'in yorgun gri gözlerine baktı ardından başını bana doğru çevirdi. Jocelyn bana bakmadan hemen önce başımı 'hayır' dercesine sallamıştım fakat artık çok geçti. Jocelyn bana bakınca kapıdan içeri girmek zorunda kalmıştım.

"İyi misin?" dedim formalite icabı soruyormuş gibi. Kendimi tutmalıydım, sesim ve bakışlarım soğuk olmalıydı.

"İyiyim." O da benim gibi soğuk olmaya çalışıyordu. Bakışları değişmiş ses tonu yabancılaşmıştı.

"Güzel." dedim ellerimi siyah eşofmanımın cebine sokarken. Hafifçe öksürdüm ve gitmek için bir bahane aradım, onu benim yüzümden bu durumdayken görmek istemiyordum. Duvarda bir saat bulduğumda bir süre ona baktım ve Johan'a döndüm. "Gitmeliyim," Johan şaşkınca bana bakmıştı, daha doğrusu 'neden?' dercesine.

"Matthias," Jocelyn'in sesi mi titremişti?! Tam arkamı döndüğüm sırada konuştuğu için yüzünü görememiştim fakat sesi bir garipti.

Ona dönüp 'efendim?' dercesine baktım.

"Orada ne oldu? S-sen normal değildin?" Konuşmayı isteyeceğim en son şeydi bu, özür dilerim Jocelyn.
"Gitmeliyim."
Johan ise bana kaşlarını çatarak "Nereye?" dedi.

Aklıma ilk gelen şeyi söyledim. "Melanie'nin yanında olmalıyım." söylediklerimi ancak dilimden akarken kavrayabilmiştim. Johan kaşlarını iyice çatmıştı fakat Jocelyn'in ifadesi daha da bir garipti. Hafifçe gözlerini kırptı ve bana sırtını döndü.

Asiller ve AsilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin