11

34 12 42
                                    

~J O C E L Y N~

Matthias kriz geçireli altı saat olmuştu ve hâlâ uyanamamıştı. Sürekli bir şeyler sayıklıyor ve ani refleksif hareketler gösteriyordu fakat gözlerini bir türlü açamıyordu.

"Yoruldun, uyu artık." arkamda Johan'ın sesini işitmemle başımı çevirdim. "Böyle iyiyim." dedim.

"Neler oldu orada Jocelyn?"
Yaşanılanlar çok saçmaydı bu yüzden nasıl açıklayacağımı da bilemiyordum fakat bir yerden söze başlamam gerekiyordu. "Kolyeme dokunduğunda," yavaşça yutkundum. "Gözlerinin tamamı bordo bir dumanla doldu ve bayıldı."

"Peki ya ondan öncesinde?"

Başımı salladım. "Ben nefes almak için bahçeye inmiştim ve Matthias'la yaşlı bir adamı konuşurken gördüm.... Sonrasında ise Matthias kalkmaya çalıştı ama garip bir şekilde titriyordu ve sendeledi, onu tuttum."

"Adamla ne konuştuklarını duymadın mı?" dedi Johan şaşkınlıkla.

"Duyamadım ama istesem dudaklarını okuyabilirdim." dedim omuz silkerek.
Johan ise bana "Neden istemedin ki?" diye sormuştu.
"Bilmem," diye yanıtladım. "Neden isteyeyim ki?"

Johan sırıttı ve yanıma sandalye çekip oturdu.
"Cidden uyumalısın." dedi su uzatırken. "Gözlerin kızarmış, tenin solmuş, dudakların kurumuş büyük ihtimalle altı saat boyunca su bile içmedin." Haklıydı, resmen su bile içmemiştim. Bana uzattığı suyu aldım ve yavaşça içmeye başladım, kurumuş boğazımdan geçen su içimi ferahlatmıştı. "Teşekkürler." dedim minnetle çünkü büyük ihtimalle o söylemese ben farkına bile varamazdım.

"Çok iyi dövüştün bugün." dedi boş bardağımı elimden alıp yanındaki masaya koyarken. "Ama," dedi son harfleri yavaşça uzatırken boş ellerini hızlıca birleştirdi. "çok da iyi numara yaptınız." donmuştum, nasıl olurdu da bunu fark edebilirdi.
"Merak etme sadece ben fark ettim." sıkıntılı bir nefes verdi. "Neden böyle yaptınız Jocelyn, anlayabilirlerdi."

"Bana vurmak istemedi, ben de ona vurmak istemedim."

"Neden?"

"Ne demek 'Neden?'!?!" diye çıkıştım. "Gerekirse Güneyden birine bile vururum fakat Kuzeyden kimseye bana zarar vermediği sürece zarar vermem!"

"Yeterince acı çekmediler mi zaten Johan?" dedim sorarcasına fakat zaten haklı olduğumu biliyordum.

"Arethlone bunu fark ederse kötü olacaktır." Düşünceli düşünceli şakaklarını ovalamaya başlamıştı. "En fazla ne olabilir ki Johan?" dedim alayla. O ise sırıtmıştı.
"Sınırlarımı çok zorluyorsun Jocelyn," dedi iç çekerken. "Asil gibi davranmıyorsun, asisin."

"İyi yapıyormuşum çünkü zaten sarayı da o saçma kurallarını da sevmiyordum!" sesim gecenin sessizliğinde adeta megafonla konuşmuşum gibi patlamıştı.

"Kafana göre kurallar koyma, dediklerime uy." Zümrüt yeşili gözleri beni buldu. "Kurallar iyiliğin için var prenses, güven bana." Bu bakışmadan rahatsız olmuştum, yavaşça gözlerimi gözlerinden çektim ve Matthias'ın alev rengi gözlerinin açılmasını diledim.

"Arethlone'dan pek haz ettiğim söylenemez ama bu düzene ayak uydurmalıyım.... Bir düzeni ancak içine sızdıktan sonra değiştirebilirim Jocelyn." yavaşça dikleşti ve derin bir nefes aldı. "Eğer bir şeyi değiştirmek istiyorsan onun tam içinde olmalısın, merkezinde, kalbinde..."
"Çünkü unutma," işaret parmağını 'önemli' der gibi kaldırmıştı. "merkeze geçtiğin an kontrol sendedir ve o zaman her şeyi değiştirebilirsin."
————

Asiller ve AsilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin