11. Bölüm: İnatçı

89 10 68
                                    

İki ay sonra

Sansın gözünden

Friskle beraber çalışmaya başlayalı iki ay geçti .
Gerçi buna ne kadar çalışma denilirse.

Friskle o balkonda karşılaşmamızdan beri hiç konuşmadık.
Bana sadece görev dosyasını veriyor ve kayboluyor.
Nereye gittiği konusunda en ufak bir fikrim de yok.
Tek bildiğim benim için yolu temizlemesi.
Bunu onun yaptığını anlamamak için aptal olmak lazım.
Koridorda elimde silahımla ilerlerken etrafta dehşet içinde donmuş cesetler ve onlardan çıkan kan göletleri bunu açıklamak için bence oldukça yeterli.

Ama sorun bu değil.
Frisk duygusuz olabilir. Ama kesinlikle çok depresif.
Zaten burda asıl sorunu yaşıyoruz. Benim yardımıma dahi yanaşmıyor.
Benim mafyada olduğumu öğrendiğinden beri bana daha soğuk oldu.
Merhaba demeyi geçiyorum . Benim yüzüme dahi bakmıyor.

Birde mesaj sorunu var.
Onlara gelen mesajı bazen alıp alıp okuduğunu görüyorum.
Onu depresif yapan kaynak o. Artık neye inanması gerektiğini bilmiyor.

Bu onun özellikle görünümüne yansıyor.
Mavi gözleri camdan farksızdı. Saklamaya çalışsa da ciddi şekilde zayıfladı.
Yemek yemek planları arasında zaten yok.
Kahvaltıyı geçiyorum .
Öğlen yemeklerinde tabağını doldurur ama sadece ekmekten küçük bir parça yiyip gidiyor.
Zaten sonrasında onu tuvalette kusarken buluyorum.

Midesine giren tek şey ilaçlar ve su.

Onun için cidden üzülüyorum.
Birde bana dedikleri var.
Bana bunun hesabını sorucağını söyledi . Ama hiçbir şey olmadı.






Bu gün işte bu nedenlerden dolayı onunla konuşmaya karar verdim.
Undayne, Alph, Pap , Mettaton , Asriel ve Chara ile birlikte kahvaltı yapıyorduk.

Ama benim gözlerim Friski arıyordu.
Yediğime dikkat etmiyordum.
"Hey Sans. Neyi aradığını sorabilir miyim?" Dedi Asriel .
Bakışlarımı ona çevirdim.
"Önemli birşey değil. Sadece biraz yorgunum o kadar. Bir şey yo--" ben sözümü bitiremeden bir camın kırılma sesi bütün yemekhaneyi doldurdu.

Hepimiz sesin geldiği yere bakınca Friski gördük.
Ellerini yanındaki masaya koyarak dengesini sağlamaya çalışıyordu.

Hiç düşünmeden onun yanına koştum.
"Frisk . İyimisin?" Dedim sesimdeki korkuyu gizlemeye çalışarak.
Frisk zorda olsa konuşmaya çalıştı.
"Evet. Bardak . . . Düşürdüm. Gitsem iyi olur." Dedi ve kendini masadan çekip yürümeye çalıştı.
Ama daha ilk adımdan başarısız oldu.
Bacakları onu tutmadığı için az kalsın camların üzerine düşüyordu.

Neyseki onu hemen belinden yakaladım .
Ona baktım.
Kendini ayık tutmak için ağzından nefes alıyordu.
Gözleri sımsıkı kapalıydı.

Vücudu bu kadar güçsüzlüğe dayanamaz .
Onu sırtından be bacaklarından tutup kaldırdım.
Yemekhaneden çıkıp Lab ve hastane kanadına gittim.

İçeri girdiğimde şansıma babam vardı.
"Baba." Dedim dikkatini çekmek için .
Babam bana baktı.
Ve sonrasında kucağımda duran Friske.
Yüzünde bir panik oluşurken onu durdurdum.
"Sonra anlatırım ." Dedim hemen.
Babam başıyla onayladı.
"Sans arkanda bir sandalye var. Friski oraya yatırırmısın?" Dedi Babam.

Onu onayladım ve Friski oraya yatırdım.
Ama benim onu oraya koymamla doğrulmaya çalıştı.
"Ben . . . İyim. Sadece başım . . . Döndü okadar." Dedi Frisk . Ama elinin kendini tutmak için titrediğini görebiliyordum.

"Frisk. Belliki iyi değilsin yani eğer mümkünse sadece sessizce orda otur. " dedi babam beni şaşırtıcak bir şekilde.
Genel olarak insanlara karşı çok naziktir.
Ama ondan böyle bir tepki beklemek. . .
Biraz garip oldu.

Frisk arkasına yaslanıp öylece bekledi.
Babam en sonunda elinde bir serum poşetiyle yanımıza geldi.
Friskin yanındaki askıya poşeti astı ve bir kemer gibi birşeyi Friskin koluna takıp damarını aradı.

Damarı bulunca iğneyi koluna batırdı.
Bu olurken Friskin yüzündeki ekşimeyi fark ettim.
Ama pek birşey yapamadım.
Babam iğneyi çıkardı ve plastik bir tüpü kolun içinde bıraktı.
En son ise iğneyi sabitledi.

"Pekala Frisk. Bu bitmeden hiçbir yere gitmiyorsun." Dedi Babam geri eşyaları çöpe atarken.



Ben Friskin yanına oturmuştum.
En azından biraz daha rahatlamıştı.
"Daha iyi misin ?" Dedim .
Frisk bana baktı.
"Zaten iyidim. Neden yardım ettinki ?" Dedi beni tersleyip.   

Birden ayağa kalktım.
"Asıl sen neden yemek yemeyi reddediyorsun. Sonunda baygınlık geçiriyordun." Dedim ona inanma bakışlar atarak.
Frisk bana baktı.
"Amma abarttın . Alt tarafı bugün kahvaltı yapmadım." Dedi Frisk.
"Tabi. Tıpkı şu son iki ay boyuncaki bugünler gibi . Ordan bakılınca aptala falan mı benziyorum?" Dedim sinirlenmeye başlayarak.

Frisk bana bakmaya devam etti.
"Bana patronluk taslamak şimdi mi aklına geldi ?" Dedi .

İşte şimdi sinirlenmiştim.
"Sana patronluk taslasam dinliycek misin ? Asıl sen bana şu iki ayda korkuyu yaşattın.
Seni anlamıyorum. Bu kadar üzülüyorsan neden sürekli gidip o mesajı okuyorsun.
Neden kendini aç bırakıyorsun?
Bunu neden yapıyorsun!!!!!!" Dedim biraz sesimi yükselterek.
"Senin için şu kadarcık değerim bile kalmadımı?" Dedim sesim titreyerek.

Ben kendimi sakinleştirmeye çalışırken bir eli omzumda hissettim.
Başımı kaldırdığımda Friskin bana baktığını gördüm.
"Anlamıyorsun değil mi ? Ben hayatımda bu denli bir korku yaşamadım.
Kendimi yalnız hissettim. Çığlık atmak istedim.
Ama duygusuz biri nasıl çığlık atabilir.
Sen bu hissi anlamadığın için bana kızıyorsun. Ama anlayınca hak vericeksin. " dedi Frisk.

Bana birsüre daha bakmaya devam ettikten sonra bir telefonun titremesi duyuldu.
Frisk cebindeki telefonu çıkartıp gelen mesajı okudu.
Başını kaldırıp bana baktı.
"Dosya gelmiş. Ben alıp geliyim." Dedi ve ayağa kalkmaya çalıştı.
Ama ben onu geri oturtturdum .
"Hayır. Sen hiçbiryere gitmiyorsun.
Bu gün dinleniceksin.  Ben hallederim."
Dedim ve tam gidecekken ona döndüm.

"Asriel ve Charayı arıyayım . Seni alsınlar. " dedim ve gittim.

Koridorda sadece yürüyordum.
Aklıma Friskin dedikleri geldi.
Nasıl bu duyguyu bilemem ?

Acı çektiği için saçmalıyor.
Ona zaman vermemi istemiş olabilirler .
Ama eğer birşey yapmazsam kendini öldürtecek.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

Sanırım şu anda tek seçeneğim birilerini öldürmek ve eve gidip uyumayı ummak.         

Mafiatale {frans}  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin