Önünde duran fizik sorusunu çözmeye çalışıyordu Dal Mi. Normalde olsa, konuları bildiğinden hızla çözerdi ama sınıftaki bir diğer kızın çıkardığı ses yüzünden odaklanamıyordu. Okulun belalı tiplerinden birine benziyordu. Genelde aynı sınıfta olmadığı kişilerle konuşmadığından, onu da tanımıyordu. Derin bir nefes alıp, gözlerini yumdu. Şimdi birkaç saniye sonra her şey bitecek ve rahatça ödevini yapacak diye düşünüyordu. Bir umutla gözlerini araladığında, sandığı olmamıştı. Yutkundu. Dayanamayıp biraz daha sessiz olabilmesini rica edeceği sırada, ondan önce başka biri atlamıştı.
Beyaz, sarı karışımı renginde saçları olan çocuk sinirle kıza baktı. Gömlek ve mavi kapaktan oluşan kıyafeti, onu ister istemez zengin gibi gösteriyordu. Ayrıca kollarındaki saat ve takılar da bunu destekliyordu. Hemen arkasında oturuyordu kızın. O kadar rahat hareket ediyordu ki, geçmişte tanıştıklarından emindi. "Kes şu sesi." Niki, Nari'ye bir hayli tok bir sesle, ki kendi tonu da öyleydi, emir verdi. Yine de hiç umursamadı ve parmaklarını masaya vurarak çıkardığı o ritmi devam ettirdi. Birkaç saniye ya geçti ya geçmedi, aynı kişiden bir cümle daha yükselmişti. "Nari, Tanrı aşkına kes şu sesi." bir yandan da siyah saçlarından bir tutamını tutup çekmişti. Acıyla inledi ve arkasına döndü. Sinirle oğlanın omzuna vurdu. "Biraz nazik ol!" Nari, biraz gotik denebilirdi. Kıyafeti onu andırıyordu. Okul için hiç uygun değildi ama harika bir liseye gitmiyorlardı ve ne kadar uyarı alsalar da takmıyorlardı.
Dişlerini sıkarken, arasından konuştu Niki. "Sen de söz dinle." nihayet ortam sessizleştiğinde tanımadığı o çocuğa minnettardı Dal Mi. Kitabına bakıp, kaleminin ucunu açtı. Formülü yazıp, çözeceği sırada bir başkası konuşmuştu. Onu engelleyecek türden değildi ama merak ettiğinden dinlemişti. "Hoca gelmeyecek zaten. Ben çıkıyorum." gözleri irileşti. Pek çok ziyaret ettiği bir yer olmadığından bilmiyordu ama hoca başlarında durmazdı. Bundan yararlanıp, kaçanlar da oluyordu. Sunghoon, ayağa kalkıp çantasını bir koluna taktığında Niki ondan tarafa döndü. "Koridordaki nöbetçiden nasıl yırtacaksın?" omuz silkti. Bir çaresine bakacağını söyledikten sonra kapıya ilerledi. Dal Mi bu kadar cesaretli olmasını kıskanmıştı. Kendisi de çekip gidebilirdi aslında ama ilk defa ceza aldığından başını daha fazla belaya sokmak istemiyordu. Ailesi yeterince kızmıştı zaten.
"Ah, Tanrım... Hapishanedeki suçlular gibi gözetiliyoruz." henüz dışarı adım atmadan söylemişti bunu. Kapıdan bile görünüyordu dört nöbetçi öğretmen. Normalde bir ya da iki tane görevlendirilirken, şimdi dört tane hoca görevlendirilmişti. Somurtarak yerine geri otururken, söylenmeyi de unutmamıştı. Dal Mi, istemeden arkasına yönelmiş ve o tarafa doğru bakmıştı. Heeseung'la göz göze geldiğinde bir şey demeden derin bir nefes aldı. Kafasında bordo bir bere vardı. Saçları hafiften görünüyordu ve üstünde de okul formasına bir hayli ters olan beyaz gömlek, siyah kazak ve zincirli pantolon bulunuyordu. Elinde bir defter ve kalem duruyordu. Bir şeyler yazıp çizdiğini düşündü. Onu inceleyip zaman kaybetmek yerine ödev yapsa daha iyi olacaktı. Sıradaki sorusuna geçti. Ezbere bildiği yöntemi kolayca uygularken, bir bir şıkları da eliyordu. Doğru seçeneği bulduğunda işaretledi. Diğer sayfaya geçeceği sırada, önüne düşen gölgeyle başını kaldırdı. Az önce bakıştığı oğlan sandalyesini hemen karşısına çekmiş ve defterinden yeni bir sayfa açarak bir şeyler çizmeye başlamıştı.
Kaşlarını çattı ama sorgulamamaya karar verdi. İçinden Tanrı'ya cezanın bir an önce bitmesi için dua ediyordu. Dudaklarını ıslatıp başını eğdi. Eş zamanlı olarak Heeseung konuştu. "Başını kaldır." kalemini test kitabının içine bırakarak dudağını ısırdı. Kafasını hafif yana eğip sordu. "Anlamadım?" onun yerine Nari cevaplamıştı. "Resmini çizecek. Çattın." eliyle kızın yüzünü kendine çevirdiğinde, Dal Mi gerçekten şaşkındı. Bu kadar rahat olması sinir bozucuydu. Cidden sadece cezaya kalıp, sessiz sakin bir ortamda sıkılacağını sanıyordu. Göz ucuyla deftere baktığında çoktan yüz hatlarını çizmiş olduğunu fark etti. Böylece resim çizmekte iyi olduğunu anlamıştı. "Keşke izin alsaydın." diye çıkıştı fakat hiç oralı olmamıştı oğlan. Umursamazca devam etti çizimine. Bunun üzerine Dal mi biraz hareketlendi. "Herkese böyle mi yapıyorsun? Kabaca gidip hiçbir şey söylemeden resimlerini mi çiziyorsun?" hareket etmesinden dolayı rahatsız olan Heeseung, sakin kalmaya çalışarak reddetti kızı. Kalemini yüzüne doğrultup, ölçü aldı. Dudaklarını yaladı ve Tanrı'dan sabır diledi. "O zaman beni neden çiziyorsun?"
"Güzelsin çünkü." biraz gerileyip kendince edindiği mankenine bir de uzaktan baktı. Nari kahkaha atmaya başladığında, ona Sunghoon da katılmıştı. Niki, ikilinin yanına gelerek, kızın masasına oturdu. "Yüzünü güzel bulduklarını çizer. Çok takılma." sinirle saate baktığında henüz yarım saat olduğunu gördü. Yani, ya kalkıp okuldan kaçacaktı, ya da tanımadığı bu çocuğun resmini çizmesine izin verecekti. Gözlerini kısa bir süreliğine kapattığında eline değen kalemle geri açtı. Heeseung, düz durması için zorluyordu. Öfkeyle güldü. İstemeden de olsa bu gülünç duruma tepki veriyordu. Hafif öne doğru eğilip, ciddi bir ifade takındı. "Beni çizmeni istemiyorum." düşününce, rahatsız olunabilecek bir durumdu. Hiç bilmediğiniz biri sizi çizmeye başlıyordu. Ayrıca izninizi bile almamıştı. "Merak etme! Beni de çizdi!" Sunghoon gülerek cümlesini söylediğinde, amacı kızı biraz olsun sakinleştirmekti.
"Buna sevinmeli miyim?"
"Belki." bu sefer cevap az konuşan Heeseung'tan gelmişti. Şimdiden taslağın yarısı bitmişti. Defterini masaya koyup, kendi sırasında kalemliğini almaya yöneldi. Dal Mi, hayretle Niki'ye baktı. Omuz silkti çocuk sadece. O sırada kulakları dolduran yüksek sesle hepsi yüzlerini buruşturdu. Nöbetçi hocalardan biri bağırıyordu ve söylediği şey de bir isimdi. Heeseung'a bağırıyorlardı. Sınıfa gelene kadar miniğim dahi oynamamıştı. Ne yapmış olabilirdi ki? Ceza zamanından beri burada diğerleriyle birlikteydi. Farklı kalınlıktaki kalemini alıp geri döndüğünde, öğretmen de onunla içeri girmişti. "Lee Heeseung, bu sefer fazla oldun." çocuk sırıttı. Bir şey demedi. Onun yerine Sunghoon ne olduğunu sordu. "Sınav kağıtları nerede?" matematik hocaları Bay Jung, diğerlerini takmadan konuştuğunda hepsi şaşkındı. Sınav kağıtlarını mı çalmıştı? Ama yanlarından bir saniye bile ayrılmamıştı. "Ben yapmadım."
Alaycı bir ifadeyle çocuğu sarsdı adam. İç güdüsel olarak onu durdurmak isteyen Dal Mi ayağa kalktı. Ayrıca kendisine biraz sinirliydi, onu buraya gönderen o idi. Adam, öğrencilerin ona bakışından biraz rahatsız olmuş olacak ki, oğlanın kapağını bıraktı. Parmağını tehditkarca salladı. "Suçun ortaya çıkınca, ne yapacaksın göreceğiz." cümlesi bittiğinde bir başka öğretmen çıkagelmişti. Kağıtları bulduğunu, dolapta durduğunu belirttiğinde Heeseung'ın sırıtışı artıyordu. Söylediği gibi o yapmamıştı ama hemen suçlu olmuştu. Bay Jung, ifadesini bozmadan sınıftan çıktığında, Nari de arkasından konuştu. "Okuldan atılmama ramak kalmış olmasa ona söyleyecek birkaç çift lafım vardı."
Dal Mi, önünde oğlana döndüğünde tek derdinin hala kendisini çizmek olduğunu fark etti. Göz devirdi. Yerine oturup tekrar saate baktı. Yirmi dakikaları kalmıştı. Kaçmaya değmezdi. Ayrıca nöbetçi hocalar bu kadar kızgınken, onları daha da köpürtmek hoş olmazdı.
"Bara gidecek misin?" Heeseung, Nari'ye sormuştu bunu. Evet anlamında mırıldandı genç kız. Böylece ikisinin diğerlerine göre daha yakın olduğunu anlamıştı. Telefonuna bildirim geldiğinde, diğerlerini dinlemeyi bırakıp mesaja odaklandı. Annesinden tehditkarca ve sinirli bir mesaj almıştı. Dudağını ısırdı. Hiçbir şey yapmamasına rağmen ceza almıştı ama inanmıyorlardı. Derin bir nefes verdi.
"Barlara gider misin?" bu sefer ona sormuştu soruyu çocuk. Defter ve kalemi işaret ederek henüz resmi bitirmediğini gösterdi. Tam hayır demeye hazırlanıyordu ki, aklına gelen annesi ve tehdit mesajıyla durdu. Eve hiç gitmek istemiyordu. "Reşit değiliz." gidecekti ama bir engel vardı. Nariz, sorun yok dercesine başını salladı. "Ben hallederim. Sen bana bırak."
Heeseung, keyifle gülümsedi. "Resmini bitirdiğimde gidersin." böyle emir verircesine konuşmasına gıcık oluyordu Dal Mi. "İstediğimde giderim." omuz silkti ve çantasına ilerledi. Üçlü hazırlanmaya başladığında, diğerlerine de gelip gelmeyeceklerini sormuşlardı. Olumsuz yanıt aldıklarında, aldırmadan toplanmaya devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever ❦ lee heeseung
Fanfiction"Sana kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazla ihtiyacım var."