"Sağa ya da sola, öne ya da arkaya, kağıdınız hariç hiçbir yere bakmak yok. Aksi halde kopya çekti sayarım." ingilizce sınavında görevli hoca, kağıtları tek tek öğrencilere dağıtırken bir yandan da uyarılarını yapıyordu. Zor günler geçmiş, yerini daha zor günlere bırakmıştı. Nihayet hem Heeseung hem de sınav zamanı gelmişti. Dal Mi ve o aynı İngilizce sınıfındaydı haliyle şu anda da birliktelerdi.
Kalemini sıkıca kavrayıp içinden bildiklerini son kez tekrarladı kız. Güzel bir not, hatta tam not almazsa ailesinden azar yiyeceğini biliyordu ve daha fazla buna katlanamazdı. O yüzden elinden gelenin en iyisini yapmalıydı. Oğlan da ders notlarını iyi tutmalıydı yoksa sınıf tekrarlayacaktı. Boşuna bir sene kaybetmek ve istediği güzel sanatlar üniversitesine gitme şansını kaybetmek istemiyordu. İkisi de gergince kağıtlarına baktı. Hocanın işaretiyle herkes çözmeye başlamıştı.
Ortalama kolaylıkta bir sınavdı. Dal Mi, aklına anında gelen cevapları kağıdına geçirirken diğerleri biraz düşünüyordu. Buna Heeseung da dahildi. Eğer uzaklaştırma sürecinde her gün evine gelip, ona özel ders vermese kesinlikle bu dersten kalırdı. Zamanında hiç odaklanmamış, hiç dinlememişti dersi.
Yaklaşık on dakikanın ardından bir alarm sesi duyuldu. Hem öğrenciler hem de öğretmenler kaşlarını çatarken, görevliler koridora çıkmış bir sorun var mı yok mu diye kontrol etmeye çalışmışlardı. Saniyeler sonra her sınıfta ve koridorda tavanda bulunan yangın söndürme aletleri çalışmaya başlayınca, her yer su olmuştu. Kağıtlat baştan sona ıslanmış, hatta neredeyse herkesin üstü de sırıl sıklam olmuştu.
Çığlıklar ve kahkahalar her yerdeydi. Anında gelişen olay nedeniyle sınav altüst olmuştu. Görevli hoca, sınıfa girerek herkesin okuldan çıkmasını belirtmiş ve yardımcı olmuştu. Duruma göre bir yerde yangın olmalıydı. Ama Dal Mi ve diğerleri hiç de öyle düşünmüyordu. Koridora çıktıklarında kalabalık nedeniyle istemeden de olsa oradan oraya gidenlerin arasında birini görmüştü genç kız. Herkesten ayrı, ters bir istikamete gidiyordu ve üzerinde bir hırka vardı. Kaşlarını çattı daha da. Nari, gözlerinizi dört açın ve herhangi bir olayda direkt devreye girin demişti. O da öyle yapacaktı.
Peşinden gideceği sırada biri bileğinden tutmuş ve onu geriye çekmişti. Kim olduğuna baktığında bu kişinin Heeseung olduğunu fark etmişti. Hem suyun akışının sesi, hem de ögrenci ve öğretmenlerin bağışları nedeniyle birbirlerini duymakta zorlanıyorlardı. "Dışarı çıkmalıyız!" başını iki yana salladı genç kız. Tekrar arkasını dönerek, az önce gördüğü kişiyi aradı. Tam koridorun sağına geçerken onu yakaladı gözleriyle. Yanındaki oğlana bir şey demeden, hiç bir açıklama yapmadan o tarafa koştu.
Derin bir nefes alıp verdi çocuk. Sinirli bir şekilde o da peşinden gitti. Normalde kendisi de taklitçiyi bulmak istiyordu, ama şu an önemli olan o değil gibiydi. Kalabalığın arasında ilerlemek bir hayli zor olsa da, nihayet biraz açıklığa vardığında rahatladı Dal Mi. Saçlarından yere dökülen sular aynı zamanda eteğinin altında çıplak olan bacaklarına da değiyordu. Biraz daha azmetse hasta olacağından emindi.
Hırkalı kişi, bir sınıfa girip kapıyı kapattığında kendisi de tam içeri girecekti ki yine biri tarafından durdurulmuştu kız. Arkasındaki kişinin kim olduğunu tahmin edebildiğinden sinirli bir şekilde döndü. "Bırak da yakalayayım şunu." dedi dişlerinin arasından. Heeseung buna karşı gelmek için yanında değildi. Bir şey olursa diye duruyordu. Nihayetinde başına gelmeyen kalmamıştı. Başını tamam anlamında salladı. Daha sonra sınıfın kapısını izlemeye başladılar. Dışarı çıksın istemiyorlardı. "Direkt içeri mi dalacaksın?" diye sordu duvarın gerisinde görünmemeye çalışırlarken. Hala akan su işlerinizi biraz daha zorlaştırıyordu. "Ne yapabilirim ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever ❦ lee heeseung
Fanfiction"Sana kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazla ihtiyacım var."