²³

1K 107 9
                                    

"Yok, içmeyeceğim." Dal Mi kendine uzatılan içki bardağını iterken, göz ucuyla Nari'ye baktı. Bugün buraya ona göz kulak olmaya gelmişti çünkü genç kız sarhoş olmaya yemin etmiş gibiydi. Arkadaşı, ittiği bardağı da alıp içerken derin bir nefes alıp verdi. Ortamın yüksek sesinden dolayı birbirlerini duymakta epey zorlanıyorlardı ama fazla sorun etmemeye çalışıyorlardı. Kalabalıktı. Yine Nari'nin babası sayesinde mekana girebilmişlerdi. Bu sefer bir polis baskınının olacağını düşünmüyorlardı.

Saatin ne kadar geç olduğunu gördüğünde endişelenmeye başladı Dal Mi. İki gündür birlikte takılıyorlardı ama kız hiçbir zaman burayı sevmeyecekti. Annesi ve babasının aramalarının yanı sıra, erkek arkadaşınınkiler de mevcuttu. Nari bir ara arayanlara cevap vermişti fakat daha sonra devam etmemeye karar verip telefonunu komple kapatmıştı. Yutkundu Dal Mi. Masadaki bir yudum kalmış içkiyi aldı ve kendine doğru çekti. "Bence sarhoş olmaman gerek." diye uyardı diğerini. Başını iki yana salladı. "Bugün hiçbir şeyi düşünmemek istiyorum." kaşlarını çattı. Sırf bir güvensizlik problemi diye bunları kendine yapmasına gerek yoktu. "Hepsi dünki olay yüzünden mi?" hayır anlamında başını salladı.

Ellerine odaklanıp, parmaklarıyla oynamaya başladı. Sonra kollarını masaya koydu ve başını yasladı. Baygın bakışları, dağınık saçlarına eşlik ediyordu. Yüzünde bir memnuniyetsizlik vardı. "Yok bir şey." dedi vazgeçerek. Aslında anlatmak istemişti ama yapabilir miydi bilmiyordu. Boşvermeye karar vererek, gözlerini kapattı. Dinlenmeye çalıştı. Dal Mi, eskisi gibi olmadığını bugün bir hayli keyifsiz olduğunu fark ettiğinde yardımcı olmak istedi. "Başka bir yere gidelim mi?" bir yandan da bardan gitmek istiyordu doğrusu. Aniden başını kaldırdı Nari. Kafasını hayır anlamında oynattı. Kalabalığa baktı. Dans edip şarkı söylüyorlardı. "Eğlenelim."

Ayağa kalktığında onunla beraber diğeri de kalktı. Birbirlerine çarpan insanların arasından geçtiler ama biri isterken, biri oturmak için yalvarıyordu. Dudaklarını ıslattı. Nari'nin hem morali bozuktu hem de biraz kafası iyiydi bu yüzden ona laf anlatamıyordu. Sonunda, bileğinden tuttu ve çekiştirdi. "Oturalım. Sen iyi değilsin." reddetti onu. İnadına ayakta kaldı ve kendini ritme bıraktı. Değişen şarkı, herkesin daha da hareketlenmesine sebep olmuştu. İkili, gittikçe birbirlerinden uzaklaşırken Dal Mi daha çok paniğe kapılmıştı. Gözleriyle her yerde arkadaşını ararken, ona çarpan birine doğru döndü. Adam ondan yaşça büyüktü ama fazla değildi. Güler ve nazik bir yüzle özür diledi. Sorun olmadığını belirtti Dal Mi. Ardından tekrar amacına odaklandığında, adam onu yalnız bırakmamıştı.

"İzniniz olursa size bir şey ısmarlayabilir miyim?" hayır anlamında başını salladı ve sert bir şekilde konuştu. Normalde olsa birine ilk sözleri bu denli sert ve soğuk olmazdı ama barda kimin ne yapacağı belli olmuyordu. "Peki, nasıl isterseniz." adam kendi işine baktığında rahatladı kız. Ona takıp birlikte içmek için ısrar etmemesine sevindi ve halktan biri olduğunu düşündü. Yine de ondan küçük olduğu belliydi, sorması biraz garipti. Derin bir nefes alıp masalarına doğru yürüdü. Kendisi de iyice kalabalığın içine girmeden kurtulmak istiyordu. Sandalyesini arkasına alıp, öyle aramaya başladı Nari'yi. Bir yandan da içinden kıza hakaretler ediyor, neden yerinde durmadığı hakkında yakınıyordu.

Gözlerin üzerinde olduğunu hissettiğinde, istemsizce arkasına döndü. Ayni kişinin hala ona bakmakta olduğunu fark ettiğinde göz devirdi. Korktuğu oluyordu ve o telaş yapıp, korkak gibi gözükmeyecekti. Boşverip önüne döndü. Garson, eş zamanlı olarak gelip masasına bir içki bırakmıştı. Elinin tersiyle itti. Dirseğini masaya dayayıp, yüzünü de oraya yasladı. Birkaç dakika sonra omzunda hissettiği elle irkildi. Bir an için gelen kişinin ona sürekli bakan adam olduğunu sanmıştı ama arkasındaki erkek arkadaşından başkası değildi. Biraz sinirli bir edayla döndüğünde Heeseung şaşırmış ve kaşlarını çatmıştı. "İyi misin?" sorusuna cevap vermemeyi seçti ve kendi sorusuyla karşılık verdi. "Neden buradasın?"

"Sence?" ikilinin konuşması, çıkagelen Sunghoon'la bölünmüştü. Genç kıza doğru döndü ve kendini duyurabilmek için biraz yüksek bir ses tonunda konuştu. "Nari nerede?" dudaklarını ıslattı Dal Mi. Uzun süredir uğraştığı mesele de buydu zaten. Başını iki yana sallarken bir yandan da omzunu silkti. Önce kafalarına göre onların planına daldıkları için sinirlendiğinden cevap vermemeyi düşündü. Ama daha sonra arkadaşını bulması gerektiğini düşündü. "Ben de onu arıyorum. Bir anda kendini eğlenceye kaptırıp, gitti yanımdan." bıkkınlıkla karışık derin bir nefes verdi. Onları onaylayıp bir yere ayrılmamalarını, Nari'yi kendi bulacağını belirtti. Sonra o da kalabalığın içine girdi. Heeseung, kız arkadaşına oturması için sandalyeyi çekti. Ardından o da oturdu. Huzursuz davranışlarını fark ettiğinde ne olduğunu anlamaya çalıştı.

"Hangi akıl buraya geldin?" diye sordu anında. Kız alayla güldü. Bakışlarını arada yönelttiği yerden alıp erkek arkadaşına odakladı. "Eğlenmek için."

"Sen içmiyorsun bile, barda nasıl eğleneceksin Dal Mi?" cevap vermedi. Önündeki bardakla oynamaya başladı. Haklı olması canını sıkmıştı. Eğlenen kişileri incelediğinde, burada olmaktan gerçekten keyif alan kişiler olduklarını gördü. Kendisi öyle değildi. Ne dese inanmazdı oğlan. Rahatsızlığın verdi garip his yine başlayınca, gözlerini o yöne çevirdi. Adam uzaktan uzaktan bakıyordu. O çekmediğinden kendisi de çekmedi bakışlarını. Bu kontakt uzun sürdüğünde Heeseung araya girdi. Genç kızın baktığı yöne baktı. Önce tanıdığı biri olduğunu sandı ama Dal Mi'nin saniyeler sonraki hareketlerinden öyle olmadığına kanaat getirmişti.

"Onunla gidip konuşmasını ya da yumruk atmasını bilirim ama..." sevgilisinin konuşmasıyla, gözleri irileşmiş bir şekilde önüne döndü. "... Bunu senin de yapabileceğini biliyorum. Fakat, gidip bir tane vur dersen, hiç beklemem." istemeden olsa güldü kız. Normalde ona kızmak, trip atmak istiyordu ama gözle görülebilir bir şekilde ilk defa onu kıskanmıştı. Ayrıca, 'o benim kadınım' (!) edasıyla kalkıp direkt kavgaya girmediği için de minnettardı. Bunun üzerine yine aynı adama döndü. Biraz sinirlice baktığında, nihayet adam bakışlarını çekmişti. "Sorun yok." dedi karşısındakinin de öfkesinin dinmesi için. Başını eğip masaya odaklandı. Elleriyle oynamaya başladı.

Sunghoon, önünden getirdiği Nari ile masaya yaklaştığında ikisi de ayaklandı. Kız biraz sarhoştu ama yine de konuşabilir ve düşünebilir durumdaydı. Oğlan başını, kapıya doğru işaret ettiğinde Heeseung da sevgilisinin arkasına geçti. "Bizi böyle alıp götürmeniz hoş değil." kendi dedikleri olacakmış gibi bir anda mekana dalıp, şimdide de gitmeleri çok da hoşuna giden bir şey olmamıştı kızın. "Bir gün keyif için geldiğinizde engel olmayız." Sunghoon'dan gelen cevap üzerine Dal Mi göz devirdi. Keşke Nari, kendine gelmeye çalışmaktansa ona yardım etseydi diye düşündü. Elinden tutulduğunu hissettiğinde arkasındaki oğlana döndü. Kalabalıkta tekrar birbirlerini kaybetmemeleri için elini tutmuştu. Ön kapıya doğru ilerlerken bir davetsiz misafir tarafından genç kızın önü kesilmişti.

"Sizi zorla mı götürüyorlar hanımefendi?" kaşlarını çattı kız. Bu adam her şeye burnunu sokuyordu. Heeseung sakin kalmaya çabalarken, Sunghoon ve Nari çoktan çıkışa gelmişti. "Hayır. Kendi işinize bakar mısınız?" tekrar bir adım atacakları sırada araya girdi. "Eğer öyleyse doğruyu söyleyin, yardımcı olabilirim." göz devirdi kız. Ondan önce hızlı davranan sevgilisiyle sustu. "Yardımcı olmanıza gerek yok. Benim kız arkadaşım kendisi." adam onaylayıp uzaklaşırken Heeseung göz devirip mırıldandı. Dal Mi ne dediğini anlayamamıştı ama adama bir şeyler dediğinden emindi.

Geriye kalan ikisi de nihayet dışarı çıktığında Sunghoon ve Nari, oğlanın arabasına binmişlerdi. Heeseung da sevgilisiyle beraber kendi arabasına ilerledi. Önce onun için kapıyı açtı, ardından şoför koltuğuna geçti. Genç kız, onun ilk kez araba kullandığını görecekti bu yüzden gerildi. Ehliyeti var mı yok mu emin değildi ama yoksa canlarını tehlikeye atmaz diye düşündü. Çocuk, sanki bunu duymuş gibi bir anda, "On sekizimi geçtim ve ehliyetim var. Merak etme." diye belirtti. Bunun üzerine kaşlarını çattı. Doğum günü geçmişti ve haberi yok muydu? Kemerini takarken ona doğru döndü. Biraz üzgün bir ses tonuyla konuştu. "Neden doğum gününü kutlamadık?" omuz silkti çocuk. "İşimiz başımızdan aşkındı, bir de benimle uğraşmanıza gerek yoktu." arabayı çalıştırdı ve Sunghoon'un arabasını takip etti.

fever ❦ lee heeseungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin