Kulaklarına dolan yüksek sesle yüzünü buruşturdu Dal Mi. Böyle ortamlara alışık değildi. Hatta ilk defa bir bara geliyordu. Reşit olmamasına rağmen, ki hiçbiri değildi, içeriye alınmıştı çünkü barın sahibi Nari'nin babasının yakın bir arkadaşıydı. Ve genç kız ailesi sayesinde bu tür yerlere alışıktı. Bu şimdiden eğlenmeye başlamasından anlaşılıyordu. Keyfi yerindeydi. Heeseung, her zamanki gibi ciddiydi ve Dal Mi de birilerine çarpmamak için çaba sarf ediyordu. Nihayet boş bir masa bulduklarında, kendilerini hızlıca koltuğa atmışlardı. Şarkının ritmiyle vücudunu hareket ettiren Nari, kalkıp kalabalığa katılmamak için zor duruyordu. Ortalıkta dolaşan garsonlar masaya kişi başı birer içki bırakmıştı. Eve gitmek istememe gibi bir durumu olmasa burada hayatta bulunmazdı. Geleceği en son yer olabilirdi. Derin bir nefes alarak saçını düzeltti. Pekala, ailesiyle yüzleşmekten kaçmıştı ama şimdi ne yapacaktı?
"Rahat ol!" dedi Nari, yeni edindiği arkadaşının kulağına. Hala olduğu yerde dans ediyordu ve bundan kimsenin almadığı kadar keyif alıyordu. "Babamın arkadaşının mekanı burada kötü bir şey olmaz!" yavaşça başını salladı Dal Mi. Fakat yine de rahat olamıyordu. İlk defa gelmiş olması da büyük bir etkiydi tabii ama çiftlerin çok sarmaş dolaş olması daha çok göze batıyordu. Annesi bara gittiğini duysa ya da görse, muhtemelen ona ceza verirdi. Hemen karşılarında oturan Heeseung hareketlendiğinde ona doğru döndü. Yandan asmalı çantasından defterini ve kalemliğini çıkarıp resmine kaldığı yerden devam etmeye yeltendi. Aslında buna sevinmişti çünkü ne kadar buraya kendi rızasıyla gelse de şimdi deli gibi gitmek istiyordu. Oğlan, taslağın üzerine çizmeye devam ederken Nari masada duran bir içkiyi alıp kafasına dikmişti. Gözleri irileşen Dal Mi, kızı durdurdu. Endişeyle, sesini duyurmak için biraz da bağırarak konuştu. "Çok hızlı alkol alma!" göz devirdi genç kız. Ortamın her şeyine alışıktı. Alkolik değildi tabii ama alkol toleransı yüksek biriydi, haliyle birkaç bardağı hızlı içebilirdi. Eliyle sorun olmadığını belli eden bir işaret yapıp, içeceğini yudumladı.
Kendisinin içmeyeceğini belirterek önündekini ortaya doğru itti. Daha önce hiç tatmamıştı ve istediğini de pek söyleyemezdi. Heeseung'ın resmi çabuk çizmesi için dua etmeye başladı. Henüz beş dakika bile yeni geçmişti ama bir asır gibi geliyordu ona. Nari, dayanamadığında ayağa kalktı. Eğlenceye katılmak istiyordu. Elinde içkisiyle diğer kıza dönüp onu da dansa kaldırmak için öteki elini uzattı. Dal Mi zaten reddetmek üzereydi ama ondan önce Heeseung cevaplamıştı. Sesini duyulmak için yükselterek, "Burada aklımdan mı resim çiziyor gibi görünüyorum!" somurttu kız ve ikisini orada bırakarak kalabalığın içine attı kendini. O giderken arkasından bakmıştı sadece Dal Mi. Nasıl böyle bir ortama alışabildiğini düşündü. Oğlan, masanın altından hafif ayağına vurduğunda ona odaklandı yine. Bir süre yere bakarak durdu. Şaçma bir durumun içinde olduğunun farkındaydı. Sırf ailesiyle kavga etmemek için, ki buraya geldiği ortaya çıkarsa kesin edecekti, henüz yeni tanıştığı birinin kendisini çizmesine izin vermiş ve bara gelmişti.
"Telefonunla ilgilenebilirsin! Sorun olmaz!" başını salladı. Yapacak başka bir şey yoktu, haliyle o da direkt telefonunu çıkardı. Sosyal medyada öylesine gezerken, sınıf arkadaşlarının attığı fotoğraflara baktı. Hepsi eğleniyordu. Onlar da ders çalışıyordu. Onların da notları yüksekti ama Dal Mi kadar kendilerini yıpratmıyorlardı. Aileleri zorlamıyordu. Doğrusu böyle olan yaşıtlarına özenmişti. Son sınıf olmasına birkaç ay kalmıştı ama o lisede hiç arkadaşlarıyla takılmak için bir yere gitmemişti. Pişmanlıkla dolu derin bir nefes verdiğinde, Heeseung bunu anlamıştı. İçkisinden bir yudum aldıktan sonra sordu. "Ne oldu!" kendisine ilk defa normal bir sohbet cümlesi kurduğu için şaşıran kız, birkaç saniyenin ardından cevap verdi. Dudaklarını ıslatıp konuştu. "Yok bir şey!" sırıttı çocuk. Kendinden biliyordu bu tavırları. Zamanında o da herkese böyle yapıyordu ama şimdi gerek duymuyordu. "Bir daha böyle bir şansın olmaz! Anlat bence!" göz devirdi. Anlatsa ne değişecekti? Boşu boşuna başkalarının kafasını ütülemeye gerek yoktu.
"Hayret, ilk defa sohbet ettiğini görüyorum!" dedi Dal Mi alayla. Oğlan başını aşağı yukarı oynattı. Resmine odaklanmıştı ama kulağı kızdaydı. "Arada yapıyorum, iyi geliyor! Sana da tavsiye ederim!" gıcık bir şekilde tebessüm ettiğinde gözlerini yumdu kısa bir süreliğine genç kız. Ona gerçekten sinir oluyordu. Tanıştıkları ilk andan beri, birbirlerine pek de ısınmadıkları belliydi. Aralarında bir çıkar ilişkisi vardı işte. Şarkı değiştiğinde, kalabalıktan yükselen bağırma sesleri iyice rahatsız etmişti onu. Yüzünü buruşturdu ve başka bir yere geçmeye çalışırken ona çarpan insanlardan uzaklaşmaya çalıştı. Oturmasına rağmen mekan o kadar kalabalıktı ki hala ayaktakilere çarpabiliyordu. "Ne zaman bitecek!" bu sefer soruyu soran Dal Mi'ydi. Omuz silkti Heeseung. Defterine uzun uzun baktıktan sonra cevap vermek için kıza baktı. O an fark etmişti ne kadar rahatsız olduğunu. Kendisi ve Nari ortamlara alışıktı bu yüzden bu denli mutsuz olacağını düşünmemişti. İçten içe kötü hissederken bunu belli etmedi.
"Bitti." dedi bitmemesine rağmen. Okulda karşılaştıklarında devam edebileceğini sanıp, bir an önce buradan çıkmaya baktı. Kız, memnuniyetle gülümseyince rahatladı. "Nari'yi bulip gidelim hadi." ikisi ayaklandığında, bu sefer korku dolu bağırışlar başlamıştı. Ne olduğunu buraya yeni gelen birinin anlaması zordu ama diğerleri hemen anlamıştı. İçeriye dolaşan polislerle gözleri büyüdü. "Koş." dedi Dal Mi'ye ve önden giderek arka kapının yolunu tuttu. Kalabalıkta onları gören Nari de hızlıca peşlerine takıldı. Reşit olmadıkları için başları daha çok belaya girebilirdi. Ayrıca kızın arkadaşlarından sakladığı bir şey daha vardı. Burası yasal olarak işletilen bir yer değildi. İlk defa böyle bir şey yaşadığı için gerilmişti Dal Mi, ama ağlayacak kadar da korkak değildi. Önünden giden oğlanı takip edip çıkışa ulaştı. Üçlü nihayet buluştuğunda mekandan uzaklaşmak için bir süre daha koştu. Nerede olduklarından bile bir haberleri yoktu. Nefes nefese kaldıklarında durma ihtiyacı duydular. Kafe tarzı bir dükkan vardı ileride. Polisler yolları gezebilirdi belki bu yüzden en mantıklısı içeri girmekti.
Bir masaya oturduklarında Nari, hem çok içtiğinden hem de üzerine koştuğundan mide bulantısıyla savaş veriyordu. Derin bir nefes alıp dayanamadığını belirtip tuvalete yönelmişti. Bir gün içinde neler yaşadığını düşünen Dal Mi ise şaşkındı. Kararında kesindi, şu an eve gitmem istiyordu. Ve annesinin bunu duymaması için elinden geleni yapacaktı. "Iyi misin?" başını salladı. Sesten kurtulduğu için de çok mutluydu. Çalmaya başlayan telefonuyla gözlerini devirdi. Annesi arıyordu. Ne diyecekti? En basitinden bir yalan uydursa inanırlar mıydı? Kendine şans dileyerek telefonu açtı. "Efendim anne? Hayır, okuldayım... Ben cezadan sonra arkadaşımla bir proje üzerinde çalışmaya başladım. Arkadaşım mı?" etrafına bakındı. Nari burada olsa ona verirdi telefonu ama şansa yoktu. Heeseung elinden aldığında afalladı. Bir şey diyeceği sırada çocuk annesiyle konuşmaya başladı. "Merhaba efendim. Dal MI size haber vermeyi unutmuş özür dileriz. Evet, evet bitmek üzere. Birazdan orada oluruz. İyi akşamlar." ortam sessiz olduğundan annesi bunu yadırgamamıştı. Aramayı sonlandırıp kıza geri uzattı. Şaşkınca alırken, teşekkür etti.
İkisi bir süre daha sessiz takılmış, daha sonra bu sessizliği Dal Mi bölmüştü. "Adımı nereden biliyorsun?" söylemediğini hatırlıyordu. "Seni tanımayan yok zeki kız." imalı konuşması onu yine sinir ederken sakin kaldı. Ne de olsa az önce onu kurtarmıştı. "Neden birilerini böyle durdurup resimlerini çiziyorsun?" beresini çıkarıp eline aldığında ilk defa saçlarını görmüştü. O an yakışıklı olduğu gerçeğini kabul etmişti. "Yurt dışında güzel sanatlar okumak için." anladığını belirtmek için başını salladı. Güzel bir hayaldi. En azından istediği şeyi yapmak istiyordu. Onun gibi annesiyle babasının hayallerindeki mesleği yapmak için çabalamıyordu. "Buradan çekip gitmezsem, bir geleceğim olmayacak. Ailemin benimle pek ilgilendiği söylenemez de." bunları anlatması garip gelmişti. Ona güvendiğini mi gösterirdi yoksa herkese anlatıyor muydu? Derin bir nefes aldı. "Arada böyle konuşurum ama nadir görülür sohbet ettiğim. Seni çizmeme izin verdiğin için kıyak geçiyorum diyelim." hatırladığında gözleri irileşti. Gülümseyerek yanına oturdu. Madem kendisini çizmişti şimdi görebilir miydi? "Bakabilir miyim?" reddetti onu. Nihayetinde daha bitmemişti ama Dal Mi bunu bilmiyordu.
"Neden?" nefes verip kıza baktı. "Nari'yi de alıp gidelim tamam mı? Annene haber verdik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever ❦ lee heeseung
أدب الهواة"Sana kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazla ihtiyacım var."