Uykulu gözlerle girdiği okul binasında ayakta duramıyordu Dal Mi. Dün gece eve geç gelmişti, ve ailesi tarafından güzel bir azar yemişti. Ne kadar derdini anlatmaya çalışsa da ebeveynleri hiç oralı olmamış ve suçu kızlarında bulmuşlardı. Bir süre sonra takmamaya karar verip sadece dinleyip odasına çekilmişti. Çantası bir kolundan sarkıyordu. Yürümeye bile hali yok denebilirdi aslında ama yine de çabalıyordu işte. Merdivenleri çıkarken, tesadüfen sima olarak artık tanıdığı Niki'yi görmüş ve bir süre birbirlerine bakınmışlardı. Çocuk, bir tanışıklıkları olduğundan merhaba demek istemişti ama hali insanda hiç kıpırdamama hissi uyandırıyordu. "İyi misin?" diye sorabildi sadece. Başını olumlu anlamda salladı kız. Hem geç gelmiş hem de ailesinin zorlamasıyla daha da ders çalışmıştı. Hasta değildi ama olmayacak diye bir şey de yoktu. Yanından geçip gitti. Nihayet sınıfına vardığında, arkadaşları aynı az önceki Niki gibi şaşkındı. Hepsi yakın arkadaş değillerdi, çünkü aralarında bir rekabet vardı. Fakat görmezden de gelmiyorlardı.
İlk dersi İngilizceydi ve sınıflar düzeylere göre kurulmuştu. Tahmin edilen gibi, diğer notları gibi yabancı dili de iyiydi. Bu yüzden en yüksek sınıftaydı ama daha yeni bir seviye sınavına girmişti. Yani tanımadığı kişiler de bu sınıftaydı. Masaya ellerini koyduktan sonra, başını da oraya yasladı. Sadece bir anlığına bile olsa gözlerini kapatsa, derin bir uykuya dalabilirdi. Dakikaların ardından öğretmenlerinin içeri girmesiyle o da ayağa kalktı. Selam verip, tekrar yerine oturdu. Kitaplarını açarlarken nasıl odaklanacağını düşündü. Elinden gelenin en iyisini yapacaktı. Kalem kutusundan kalemini alıp, arkasına basarak ucunu açtı. Söylenen şeyleri yazacağı sırasında çalan kapıyla bölünmüştü her şey. Gerçi zaten başında olduklarından sorun değildi. Bayan Clark, gelenin içeri girebileceğini bağırdığında Heeseung çıkagelmişti. Çantasının bir saçından tutuyordu ve bir diğer eli de cebindeydi. Her zamanki giyinişiyle aynıydı kıyafetleri. Beresi de takılıydı. Onu gördüğünde ister istemez sinirlendi Dal Mi ama bir yandan da garip hissetti. Demek sınıf yükselmişti çünkü eskiden aynı dersi almıyorlardı. Özür dileyerek boş bir sıraya geçerken, birbirleriyle göz göze gelmişlerdi. İkisi de bir şey yapmadı ve tepki bile vermeden kendi işlerine odaklandılar.
Dersin sonlarına doğru, yaklaşık on dakika kala yine kapı tıklatılmıştı. Normalde bir sınıfa bu kadar gelen giden olmazdı, haliyle hocaları da şaşırmıştı. Yine sabırla gelinebileceğini belirtirken, bu sefer içeriye müdür girmişti. Ayrıca yanında matematik öğretmenleri Bay Jung da vardı Göz devirdi kız. Onun yüzünden ailesinden yemediği söz kalmamıştı. Hala haksız yere cezaya gittiğini savunuyordu. Sadece bir konuda biraz inatlaşmışlardı ve işin garibi kendisi haklıydı. Aldırmamaya çalışarak kitabına baktı. Öylesine bir duyuru yapmaya geldiklerini sanmıştı ama yanılıyordu. Adam, kadına selam verdikten sonra öğrencilere döndü. Gözü tek birini arıyordu. Bulduğunda keyifle gülümsedi. Elleri arkadasında oğlanın yanına vardı. "Lee Heeseung. Müjdeni isterim, karakola gidiyorsun." kaşları çatıldı oğlanın. Ne yapmıştı da cidden karakola gidiyordu. Herkes aralarında fısıldaşmaya başladığında Dal Mi'nin de dikkati oradaydı. "Bir şey yapmadım ki?" iki polis de sınıfa girdiğinde bu işin alaya alınamayacağını anlamıştı genç kız. "Okulun arkasındaki koca grafiti desem?" hiçbir şeyden haber yokmuşçasına başını iki yana salladı çocuk.
Yine de bu masum olduğunu kanıtlamaya yeterli değildi. "Kameralar dün akşam cezadan sonra senin orada bulunduğunu ve bu suçu işlediğini gösteriyor. Kıyafetler, saç rengi her şey aynı." derin bir nefes alıp yüzüne doğru eğildi. "Şu işe bak ki on sekiz olmana az kaldı Heeseung. Ve okula böyle bir zararda bulunmak hafif bir şey olmayacaktır." polisler, onu ellerinden tutarak sınıftan çıkarırken karşı çıkmadı. Bu olayı daha da kötü hale getirirdi. Dal Mi ayaklandı. Akşam okulda olmadığını, yani suçsuz olduğunu biliyordu çünkü onlar birlikteydi. Nari, o ve kendisi bardaydı. Peşlerinden gitmek istediğinde Bayan Clark onu durdurdu. Hızlıca masum olduğunu kanıtlayabileceğini, kendisinin şahit olduğunu söylediğinde kadın izin vermişti. Koridora toplanan diğer öğrenciler, okulun haylaz çocuğunun böyle bir şey yapmış olmasına inanıyordu. Fısıldaşmalar o kadar fazlaydı ki, insanlar birbirlerini duymak için bir fısıltıdan daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlardı.
Bahçeye vardıklarında bekleyen bir araç görmüştü herkes. Sirenleri ötmüyordu ama renkleri parlıyordu. Şu an bunu yaşadığına gerçekten inanamıyordu Dal Mi. Heeseung'ı arabaya bindirirlerken onlara yetişti. Adamın kolundan tutup ona bakmasını sağladı. Koştuğundan ve kalabalığın içinden geçmeye çalıştığından nefesleri kesik kesikti. "O yapmadı. Ben şahidim. Akşam onunla birlikteydim." polis memuru sanılanın aksine onu ciddiye almıştı. Kaşları çatık bir şekilde genç kızı dinledi. Peşinden de sordu. "Karakola gelip, bize nerede olduğunuzu söylersen ifaden yardımcı olabilir." yutkundu. Tabii ki bunu yapması gerektiğini biliyordu ama o ana kadar ailesinin de bu işe karışacağı aklına gelmemişti. Ayrıca reşit olmamalarına rağmen bara gitmişlerdi. Sessiz kaldı. Heeseung'a doğru baktığında onun da kendisine baktığını fark etmişti. Başını iki salladı ve arkasına yaslanıp gözlerini kapadı. O an bir şey yapamadı. Gitmelerine izin verdi.
Fakat böyle rahat olamazdı. Zaten ağrayan başı, şimdi daha çok ağrıyordu. O itiraf edemezdi belki ama Nari edebilirdi. Kızın sınıfını bilmiyordu. Bu yüzden kapılara tek tek bakması gerekiyordu. Hızla arkasına dönüp binanın için koştu. Muhtemelen buradaki en yakın karakola gidiyorlardı. Nari'yi bulup, o da hemen oraya gidecekti. Deli gibi sınıflarda dolaşmaya başladığında, birkaç kişi iyi olup olmadığını sorguladı kendince. Şu an umrunda değildi. Iki dakikanın ardından nihayet ismi görünce durdu. Sınıfa adım attığı gibi bağırdı. "Nari!" kız önce bir şaşırsa da bozuntuya vermedi. Ondan tarafa dönüp az çok tanıdığını kızın diyeceklerini beklemeye başladı. Endişeyle söze girdi Dal Mi. "Dün gece nerede olduğunu karakola doğrulanaman gerekiyor. Böylece Heeseung'ı kurtarabiliriz." nefes nefese konuşmuştu. Yutkundu ve dizlerinden destek alarak dinlenmeye çalıştı. Gözleri irileşmişti kızın. Diğerlerinden uzağa çekti arkadaşını. "Saçmalıyorsun değil mi? Bunu yaparsam başım belaya girer." aldığı cevap onu memnun etmemişti. Somurttu. "Ama sen bizi bir şekilde soktuysan, o zaman bunu da halledersin." kafasını hayır anlamında iki yana salladı.
Dudaklarını ıslatıp anlatmaya devam etti. "Bizi bara sokarım ama reşitmişiz gibi gösteremem. Okuldan atılmak istemiyorum tamam mı? Ne kadar burayı sevmesem ailemi hayal kırıklığına uğratmak tercihim değil."
"A-ama."
"Bırak da cezasını çeksin. Neden onu kurtarmak istiyorsun ki?" sinirlendiğini hissetti kız. Dişlerini sıkıp, dudaklarını büzdü. Onun yapmadığını ikisi de çok iyi biliyordu ama görmezden mi gelecekti? "Çünkü hayalleri var. Bir amacı var ve bunu başarmak için okuması gerekiyor." onayladı kızı Nari. Yaka kartından ismine bakarak ilk defa gördüğü ve artık bildiği adı söyledi. "Dal Mi... Seninle tanıştığıma memnun oldum ama beni meselelerine ekleme zeki kız. Ayrıca." kulağına biraz eğilip fısıldadı. "Heeseung'ı tanıyorum, bu iyiliğin karşısında hiçbir şey yapmaz."
"Bir şey istemiyorum zaten." güldü. Kahkahası koridorda açıkca duyulmuştu. Kollarını göğsünde birleştirip sordu. "Yani bir şey istemiyorsun ve onu sen kurtaracaksın. Nasıl? Annenle baban da yardım edecek mi?" sandığının aksine, kendisinin neden itiraf edemediğini hemen bulmuştu Nari. Fakat ezdirmeyecekti kendini. Başını dik tutarak salladı. "Ben kurtaracağım, ayrıca." bu sefer o onun kulağına doğru eğilmişti. "Merak etme, seni ele vermem. Korkuyorsan diye söyledim."
_______
Heeseung'ın ileride olacak hislerini anlatan şarkıyı buraya da koydum. Ben her gün dinliyorum🥲🥲🥲
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever ❦ lee heeseung
Fanfiction"Sana kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazla ihtiyacım var."