Heeseung taksiden indiğinde kaşlarını çattı Dal Mi. Kendisi evine varmıştı ama oğlanınki burada değildi. Neden taksiyi gönderdiğini bilmediğinden, kaşlarını çattı ve ona döndü. Başını hafifçe sağa eğip sordu. "Neden sen de indin?" her zaman yüzünde olan ciddi ifadesiyle evi işaret etti. Pencerelerden, salonun ışığının yanık olduğu gözüküyordu ve perdenin önünden çeken kişilerin de gölgesi çıkıyordu. "Eve yürüyeceğim." kararına saygı duydu. Omuz silkti ve o arkasındayken evinin kapısına doğru ilerledi. Kalbi çok hızlı atıyordu çünkü ailesinin ne kadar sinirli olduğunu çok iyi biliyordu. Korkuyor muydu? Tam olarak değil ama gergindi. Ne gibi bir ceza vereceklerinden emin değildi. Bütün endişesinin nedeni buydu. Son kez oğlana dönüp tebessüm etti. Bugün ayrıca eğlenmiş ve keyif almıştı. Ne kadar karakol işi biraz bozsa da yine de son saatleri çekilebilir kılmıştı. "Bana güvendiğin ve beni gizli sığınağına götürdüğün için teşekkürler." dedi alaycı bir tavırla. Sadece başını sallamakla yetindi çocuk. İkili ayrılmak üzereyken, eli istemeden telefonuna gitti. Birinin aradığını gördüğünde kaşları çatıldı. Ayrıca bu kişiden birkaç arama daha yapılmıştı.
Dudaklarını büzdü ve çağrıyı onaylayıp cihazı kulağına götürdü. "Efendim? Nari, sen misin? Evet, yanımda. Acil mi? Tamam, peki." konuşma bittiğinde Heeseung zaten kızın anlatacağını bildiğinden sorma zahmetinde de bulunmadı. Dal Mi telefonunu tekrar cebine koyup somurttu. O kadar çok aramıştı ki Nari onu, ama hiçbirinde de duymamıştı. Annesi arar diye sesini ve titreşimini kapatmıştı. Şans eseri bakmıştı bildirimlere. "Nari seni görmek istiyormuş. Acil diye tutturdu." başını oynattı onaylamak için. Peşinden kendi telefonunu çıkardı fakat şarjının bitik olduğunu hatırlayıp geri koydu. Gözleriyle evi işaret ederken, içeri girmesini söyledi. Daha fazla burada durmaması iyi olurdu. Ne de olsa salonda paylamaya hazır bir bomba misali bekleyen ailesi vardı. Oğlana veda edip, arkasına döndü kız. Bugün bitmişti ve onunla da bir daha konuşmayacaktı. Belki okulda karşılaşırlardı ama en fazla selamlaşıp geçeceklerdi. Yine de buna çok üzülmüyordu, nihayetinde yeni tanışmışlardı.
Her şeyi unutup, evde duyacağı tehdit ve azar cümleleri için kendini hazırladı. Son kez şans dileyip zile bastı. Belki on saniye geçti ya da geçmedi, kapı açıldı ve kızın annesi onu direkt içeriye çekti. Sinirli olduğu sesinden anlaşılıyordu ve evin dışında olsanız da çok net görülüyordu. Derin bir nefes aldı Heeseung ve geriye dönüp onu arayan kızı nerede bulabileceğini düşündü. Büyük ihtimalle her zaman buluştukları yer olan o küçük kafeye gidecekti. Yedi yirmidört açık bir yerdi bu yüzden en fazla ihtimali oraya verdi. Buraya çok da uzak değildi. Dal Mi'ye yalnız başına veda edip, karşı tarafa yürümeye başladı.
《▪︎》
"Dal Mi açtı telefonunu. Gerçekten, daha önce yapsalar olmaz mıydı?" sinirle koltuğa oturdu. Bu kafeyi tercih etmelerinin bir diğer sebebi de çok rahat oturakları olmasıydı. Arkasına yaslandı ve başını duvara dayadı. Sabahtan beri ikisini arıyorlardı. Nari'nin neden bu kadar acile getirdiğini bilmiyorlardı ama Niki zaten eğlence arıyordu. Sunghoon ise uzun süre sonra birine yardım etmek isteyen bu kıza el atıyordu. Geçmişini o kadar iyi bir o biliyordu. Derin bir nefes aldı. Saçlarını geriye atıp, kapıya odaklandı. Gelecek kişi için hazırda bekliyordu. "Peki ona ne diyeceksin?" diye sordu Niki. Kendisi kahve sipariş etmişti. Bardağını eline alıp biraz üşüyen avuçlarını ısıtırken, aynı zamanda bir yudum almıştı. "Birinin onu taklit ettiğini tabii ki." kızın cevabından sonra Sunghoon araya girmişti. Anlam veremediği için farklı bir tavrı vardı şu an. "İyi de bir şey fark etmeyecek ki? Şimdi hiçbir şey yapamaz. Yarın söyleseydin?" göz devirdi Nari. Kızgın yüzünü yine takınırken en başından beri gıcık olduğu çocuğa döndü. "Gelmeseydin? Seni çağıran olmadı." alayla kıkırdadı. Aralarında bir gergin olduğunu sezdiği anda geri çekilmişti diğer oğlan. Sadece bardağıyla ilgilenmeye başladı. "Bir işi düzgün yapabilir misin diye görmeye geldim."
Nari tam ağzını açacağı sırada Heeseung belirmişti. Sunghoon'un yanına oturdu ve rahatsız olmuş bir ifade ile ikisine bakıp, kavga etmemelerini söyledi. O sırada Niki içinden Tanrı'ya onu gönderdiği için şükrediyordu. Arkasına yaslanıp dudaklarını ıslattı yeni gelen. Başını iki yana salladı ve diğerlerinden daha iyi tanıdığı kıza baktı. Ne olduğunu sormak yerine bakışlarıyla ifade etmişti. Neyseki uzun süredir birbirlerini bildiklerinden sessiz de olsa anlaşabiliyorlardı. "Sen neredeydin?" omuz silkti. Patates kızartmasından o da bir tane aldı ve ağzına götürdü. Çevresine bakınırken önemli bir şey değilmiş gibi söyledi. "Dal Mi'yi evine bıraktım. Sonra da geldim işte." sığınağı olarak adlandırdığı yeri buradaki kimse bilmiyordu. Bu yüzden oraya gittiklerinden de bahsetmeyecekti. "Evine mi bıraktın?" biraz sinir olmuştu kız buna. Düşündüğü gibi bir karşılık değildi bu. "Seni o mu çıkarttı." kafasını evet anlamında oynattı. "İfade verdi. Kontrol edildikten sonra saldılar beni." Sunghoon, Dal Mi'yi övdüğü anlaşılır bakışlarıyla tekrar az önceki muhatabına döndüğünde hiç oralı olmadı.
Konuyu değiştirmeye karar verip, cebindeki kağıdı çıkardı. Buraya gelmelerindeki ası sebebi konuşabilirlerdi. Derin bir nefes alıp önüne düşen saçını kulağının arkasına attı. Kağıdı oğlana doğru uzattı. "Yüzünü net göremedim ama bunu okulun önünde biri düşürdü. Ayrıca yakınlarda çöp kutusunda da o gün giydiğin kıyafetlerin aynısı vardı." aldı ve uzunca inceledi. Yazılı maddeleri okurken, pek de bir şey hissetmemişti. Sadece ne çeşit bir manyağın böyle zahmete girebileceğini sorgulamıştı. Sonuncusunu da okuduktan sonra, kağıt parçasını masaya bıraktı. Başını sağa doğru eğerek umrunda olmadığını göstermeye çalıştı. Kağıtta yazanlar çok da büyük olaylar değildi. Tamam onu belki de okuldan attırabilirdi ama içi nedensizce rahattı. "Saçmalama Heeseung... Belki şu an için önemsiz durabilir ama bu ciddi bir şey." ne kadar Nari'ye gıcık olsa da onunla aynı fikirdeydi bu sefer Sunghoon. Kız da ona hak verdi, ve onun tarafında olduğundan teşekkür etti. "Ben kötü bir şey yapmadıkça korkmanın anlamı yok. Doğru eninde sonunda ortaya çıkar."
Niki sırıttı. Bu kadar sessizliğin yeteceğini düşünmüş ve kendi fikirlerini de ortaya koymanın sırasının geldiğini fark etmişti. Kaşlarını yukarıya kaldırıp haksız olduğunu izah etti. "Her zaman değil Heeseung. Seni savunmak ve adını temize çıkarmak için her zaman bir Dal Mi olmayacak yanında." oğlan biraz durdu. Demek istediğinin sadece Dal Mi değil, onun gibi insanlar olduğunu biliyordu. Haklı mıydı? Evet. Yine de beklenilen tepkinin aksine sakin kalmaya devam etti. "Kimsenin beni savunmasına ihtiyacım yok. Ona da yapma dedim zaten." kısa süre bir sessizlik oluştu. Dört arkadaş bu konunun bir dahaki olaya kadar kapanmasında karar kıldı. Saat epey geç olurken, başka sohbetler açıldı. Sunghoon, bir ara neden Dal Mi'yi de getirmediğini sorduğunda olumsuz anlamda başını salladı oğlan. Nari de bundan destek alıp kolları göğsünde masaya yaslandı. "O bizden farklı Sunghoon. Bizimle takılamaz."
"Dün onunla bara gittin ama?" dedi Niki.
"O zaman fark ettim zaten. Bize göre çok farklı biri, değil mi Heeseung?" onayladı kızı. "Bir daha onunla görüşmeyeceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever ❦ lee heeseung
Fanfiction"Sana kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazla ihtiyacım var."