Yemekhanede oturuyor ve arkadaşlarının yemeğinin bitmesini bekliyordu Sunghoon. Spor takımıyla birlikteydi ve derin bir sohbet içerisindelerdi aslında. Ama onun da yemekhanede olduğunu gördüğü Nari yüzünden dikkati dağılmıştı. Heeseung'a olanları biliyordu ve ikisinin de yakın olmasa da arkadaş olduklarından emindi. Ayrıca cezada plan yaptıklarından, o gece üçlünün barda olduğunu da biliyordu. Kaşları çatıldı. O zaman ne diye buradaydı? Neden ona yardım için ifade vermeye gitmemişti? Gülen yüzü bir anda asıldığında yanında duran Kwang iyi olup olmadığını sordu. Daha sonra bakışlarını takip ettiğinde Nari'de olduğunu görmüştü. Sırıttı. Kendisi olayları bilmediğinden, oğlanı alayla dürttü. "O kıza mı tutuldun?" sinirle başını iki yana salladı. Ayağa kalktı ve sandalyesini masanın içine itip genç kızın yanına ilerledi. Nari de kendi tayfasıyla gülüp eğlenmekle meşguldü. Sunghoon, saçlarını geriye atıp kızın bileğinden tuttu. Bir şey demeden sadece peşinden çekti. Şaşkınlıkla ona dönen Nari, bileğinin hafif acısıyla tepki verdi. "Yah! Sunghoon! Nereye?"
İkisi birlikte yemekhaneden çıkıp, fazla kişinin olmadığı bir yere geldiklerinde oğlan kızı bıraktı. Derin bir nefes verdi ardından. Ondan biraz uzaklaşarak, ciddi bir ifadeyle sordu. "Neden buradasın?" Nari, kaşlarını çattı. Nihayetinde onu buraya çocuk getirmişti. Şimdi de neden buradasın diye soruyor olamazdı. Neden okulda olduğunu sorduğunu anladığında göz devirdi. Heeseung mevzusunu açacağından emindi bu yüzden sadece göz devirip arkadaşlarının yanına geri gitmeyi amaçladı. Sunghoon onu durdurmuştu. Sabırlı bir şekilde cevabını bekliyordu ve almadan da gitmeyecekti. Ama Nari de herkese hesap veren bir tip değildi haliyle işi yaştı. Kollarını göğsünde birleştirdi kız. Başını az yana eğip oğlanın yüzüne baktı. "Senin de Dal Mi gibi ona yardım etmen gerekmez mi? Haksız yere suçlanıyor." omuz silkti. Kızı tanıması ister istemez sinirini bozsa da sakin kaldı. Herkesin onu bilmesi şaşırtıcıydı. Zeki olduğundandı yoksa başka nedeni olamazdı. Dudaklarını ıslattı. "Ben o kadar iyi bir insan değilim." sırıttı çocuk. "Bir kereliğine ol o zaman."
Kaşlarını havaya kaldırıp, hayır anlamında cevapladı önündekini. Yine gitmeye çalıştığında bunu başaramamıştı. Canı sıkılmaya başlamıştı. Yaptığı şeylerden kendi sorumluydu birilerinin onu yönetme isteğinden bıkmışı artık. "Heeseung senin arkadaşın değil mi?" onayladı onu ama bu bir şey değiştirmezdi. İkili küçükken tanışmıştı. Heeseung pek arkadaş canlısı biri olmadığından çok yakın değillerdi ama genelde birbirlerine yardımcı olurlardı. Nadir kişiler bilirdi dostluklarını. Genelde de çıkar ilişkileri var denebilirdi. "Onu kurtarırsam, benim başım belaya girer. On sekizine basmasına az kaldı ama benim hatrı kalır bir zamanım var. O yüzden izninle." son kelimeyi söylerken biraz alaycı bir tavır takınmıştı. Bu sefer fiziksel olarak engellemedi onu Sunghoon ama sözlerini de eksik etmemişti. Kıkırdayıp, o iyice uzaklaşmadan konuştu. "Bu sen değilsin biliyorsun değil mi?" saçma sapan şeyler geveleyecek diye beklemek istemedi Nari. Göz devirdi. Derin bir nefes alıp tekrar yürüdüğü sırada, dediği başka bir şey durdurdu onu. "O çocuktan önce böyle değildin. Kendini değiştirdin."
Sinirle arkasına döndü kız. Yüzünden de bu konuyu tekrar ele almak istemediği belli oluyordu aslında ama oğlan yine de üzerinde durmakta kararlıydı. Gerçekleri biliyordu çünkü. Nari'nin eskiden nasıl biri olduğunu hatırlıyordu. Onu tanımasa da okul koridorlarında ya da genelde takıldığı yerde görüyordu. Aslında Dal Mi gibi biriydi o da. Değişmişti ama. "Kapa çeneni Park Sunghoon." bu sefer o omuz silkti. Yanına ilerleyip alaycı ama bir o kadar da ciddi bir şekilde son kelimelerinin dudaklarından dökülmesine izin verdi. "O herif yüzünden kendini ne hale getirdin bak Kim Nari. Sen bu değilsin."
《▪︎》
Omzuna dokunan kişiyle uyandı Dal Mi. Etrafına bakındığında hala karakolda olduğunu gördü. Pencerelerden artık güneş ışığı girmiyordu bu da akşamüzeri bir vakitte olduklarını gösterirdi. Gözlerini kırpıştırıp, görüşünün normalleşmesini bekledi. Ardından önünde duran polis memuruna saygıyla selam verdi. Hızla ayaklanıp, buraya gelme nedenini hatırladı. Adam güler bir yüzle baktı kıza. En başında ona yardım edenle aynı kişiydi. "Araştırma sandığımızdan biraz uzun sürdü, özür dileriz." mahçup olduğunu suratından belli ediyordu ama çok geçmeden kaldığı yerden devam etti. "Dediklerinizi teyit ettik. Arkadaşınız çıkarılıyor." duyduklarıyla nezarathaneye fırladı kız. Saçları da dağılmıştı. Ne de olsa oturarak uyumak çok da rahat bir biçim değildi. Vardığında parmaklıkların ardına baktı ama o korkutucu adam haricinde kimse yoktu. Gitmiş miydi? Üstelik Dal Mi'yi görmemesine imkan yoktu. O sırada oradan geçen bir başka görevliye yöneldi kız. Çocuğu sorduğunda, gittiğini söylemişti. Onaylayıp teşekkür etti.
Az önce oturduğu yere geri dönerken göz devirdi. Ne bekliyordu ki? Tabii ki hiçbir şey demeden gitmişti. Nari haklıydı ve ona hak vermekten nefret ediyordu. Aslında iyi bir kız olduğunu düşünmüştü ama bazı alışılmadık halleri vardı. Derin bir nefes alıp, ceketinin cebindeki telefonu eline aldı. Annesinden ve babasından sayamayacağı kadar çok gelen cevapsız aramayı gördü. Muhtemelen haber onlara gitmişti bile. Okul bilgilendirmiş olmalıydı. Şansına küstü kız. Eğer kaderi buysa katlanacaktı. Çantasının eski yerinde olmadığını gördüğünde kaşları çatıldı. Daha birkaç dakika öncesinde oradaydı. Sadece Heeseung'a bakmaya gitmişti. Çevresine bakındı ama hiçbir yerde göremedi. Dudaklarını büzüp, somurturken bir görevliye sorma kararı verdi. Gereksiz yere meşgul ediyormuş gibi geliyordu ama yapacak bir şey yoktu. Arkasına döndüğünde oğlan onu omuzlarından tutup önüne çevirdi. Çıkış kapısına doğru itmeye başladı. Ayrıca kızın çantası da bir kolunda asılıydı.
"Yah! Bekle bir dakika, ben sana baktık yoktun!" Heeseung gülmemek için zor tuttu kendini. Bir şey demedi ve sadece olumlu anlamda mırıldandı. Polis memurlarına veda etmek için eğilip, arkadaşını itmeye devam etti. Ikisi birlikte karakoldan ayrıldıklarında, Dal Mi de ondan tarafa yöneldi. Yüzünden şaşırdığı belliydi. "Gittiğini sandım." başını salladı. Bunu belirtmeyecekti ama onsuz gitmeyi hiç düşünmemişti. Nezarethaneden çıkarıldığında uyuyan kızı görmüştü. Fakat bir kaç işlem için kısa bir süreliğine yanından gitmesi gerekmişti. Hatırladığı şeyle alaycı bir ifade takındı. "Asıl ben gittiğini sandım." doğruydu. Sinirle gideceğini söylemişti son görüşmelerinde. Sakince izah etmeye çalıştı Dal Mi. "Gidecektim ama polis memurları kalmamı söyledi." inanmamış gibi olduğunda önüne geçti. "Ciddiyim." derin bir nefes verdi Heeseung ve onayladı onu. Şu an kendini kanıtlamaya çalışmasıyla uğraşamazdı. Kaldırımı işaret ederek yürümesini söyledi. Nereye gittiklerini bilmese de dediğini yaptı kız. Fakat sonra dayanamayıp sormuştu.
"Sürpriz." gözleri irileşti. Lee Heeseung sürpriz mi yapacaktı? Kahkaha attı genç kız. Oğlan buna bozulmamıştı çünkü zaten bu yargıyı başkalarına o aşılamıştı. Bu tür işlerden uzak olduğunu o belirtmişti. İkisi yavaşça kaldırımda yürürken, Dal Mi'nin telefonları çalmaya devam etti. O da çareyi tamamen kapatmakta buldu. Yine eve gitmek istemediğinden çocuğun istediğini yapacaktı. "Sahi, nereye gidiyoruz biz?" dedi en azından bir fikri olması için ama yine aynı cevabı aldı. "Neden?" sabırlıca yanıtladı. "Teşekkür için." olduğu yerde durdu. Nari yanılıyordu. Lee Heeseung öyle biri değildi. Onun yanıldığını en azından kendine kanıtladığı için memnundu. Sırıttı. "Nadiren odunluğumdan ödün veririm, haberin olsun." kıkırdadı Dal Mi. Ona yetişti. Karşıdan karşıya geçecekleri sırada da, oğlan rahatlatıcı bir şekilde konuştu. "Seni eve bırakırım. Böylece ailen yine proje yaptığımızı düşünür." başını olumlu anlamda sallarken tebessüm etti kız.
"Teşekkürler Heeseung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever ❦ lee heeseung
Fanfiction"Sana kelimelerin söyleyebileceğinden daha fazla ihtiyacım var."