BİR ÇEŞİT PERİ MASALI"19"

457 39 7
                                    

Gecikme için özür dilerim. İyi okumalar :))

Masalın sonuna geldiğimi sanıyordum. Prensimi bulmuştum, ailemle sorunlarımı halletmiştim, harika bir kuzene ve edinilebilecek en iyi arkadaşa sahiptim. Ama şimdi odamda Amy Winehouse’un efsanevi sesiyle otururken kendimi kötü hissediyordum. İyi hissetmem gerekiyordu. Her şey güzeldi ama göğüs kafesimin içinde bir ağırlık vardı. Belki de bünyem o kadar acıdan sonra mutlu olmayı kaldıramıyordu. Gözlerimi odamın duvarlarında gezdirirken sinirle ofladım. Gözlerimi kapayıp kafamı yatak başlığına vurdum. Kendimi hiçbir şeyden mutlu olmayan küçük şımarık kızlar gibi hissediyordum.

 Göksu odamın kapısını sertçe açıp Amy’nin sesini bastıracak bir sesle:”Bıktım!”diye bağırıp kendini yatağıma attı. Sinirinin neye bozulduğunu bilmiyordum ama her neyse önemli olmadığına emindim. Göksu her şeye sinirlenebilecek ve iki dakika sonra kavgaya girişebilecek biriydi. Şarkının sesini kısıp:”Ne oldu yine?” diye sordum. Göksu yatakta bana doğru dönüp yüz üstü uzanıp avuçlarını çenesine dayadı:”Koray” dedi ve seslice iç geçirdi. Tatilden döndüğümüzden beri Koray’la araları iyiydi. Koray’ın Göksu’ya karşı romantik hisler besleyemediğini tahmin ediyordum tabii. Daha yeni kız arkadaşı tarafından aldatılmıştı. Büyük ihtimalle tek istediği acısını unutana kadar içmekti. Eh, acıyla iç içe günler geçiren bir kişi olarak içkinin de bazen işe yaramadığını biliyordum. Bazen ihtiyacınız olan tek şey şefkat oluyordu:”Ne oldu?” diye sordum. Göksu’nun canını sıkan şeyin ne olduğunu öğrenmek istiyordum ama yardım edemezdim herhalde. Ben kendime bile yardım edemiyordum ki. Göksu yeniden oflayıp:”Sanırım aşık oluyorum”diye  mırıldandı. Eh işte bu kadarını beklemiyordum. Göksu hislerini kabul edip onlarla yaşabilecek bir kız değildi. O genelde alaycı bir gülümseme, harika topuklular ve ışıltılı saçlarla birlikte etrafta salınacak ve erkeklerle dalga geçebilecek bir kızdı. Hey, o kraliçe arıydı. Aşk ona göre değildi. Ama şimdi karşımda pijamalarıyla oturan ve makyajsız bir şekilde bana bakan kız savunmasız görünüyordu. İşin aslı bazen kraliçe arılar bile acıdan nasibini alıyordu. İşte bu yüzden Göksu’ya gülümseyip umut verici kelimeler söylerken elimde olanlarla yetinmenin bir yolunu bulacağıma söz verdim.

 Sabah yatağımda zıplayan en yakın arkadaşımla uyanmıştım. Başta delirdiğini düşünmüştüm ama sonra parmağındaki tek taşı gördüğümde bu aptal mutluluğun nedenini anladım. Nisan heyecanla boynuma atlayıp:”Evleniyorum.”diye cırladı. Onun adına mutlu olmuştum. Kendi masalının en güzel zamanındaydı.

 Günün geri kalanını Nisan’ın evlilik teklifini,nişanının nerede olacağını,nişanda ne giyeceğini ve Kuzey’i ne kadar sevdiğini dinledik. Ben onu gülümseyerek izliyordum ve Göksu koltukta oturup cips yerden yüzünü buruşturuyor ya da gözlerini deviriyordu. Eh,aşk acısı çekerken mutlu birini dinlemek berattı tabi. Yani bende Orkun’la mutluydum ama neden mutlu gibi değildim? Tamam. Bu daha sonra düşüneceğim bir şeydi. Şimdi odaklanmam gereken şey en yakın arkadaşımın heyecanını paylaşmak, onunla alışveriş yapmak, organizasyona yardım etmek ve dünyanın gördüğü en iyi nedime olmaktı. Pekala, Türkiye’de nedime anlayışı olmadığını biliyordum ama sonuçta her gelinin bir nedimeye ihtiyacı vardı.

  Baş nedime olmak kolay değildi. Düğünlerin saçma sapan bir sürü detayı vardı ve en kalitelisini, en uygununu ve en güzelini bulmak dünya üzerinde yapılacak en zor şeydi. Bir sürü insanla görüşmek, bir sürü detayı incelemek, gelinin beğenmediği şeyleri değiştirmek ve bazılarını yeniden düzenlemek gerekiyordu. Eh, zor olduğu kadar keyifli de bir işti. Damat size limitsiz bir kredi kartı veriyordu, doğru pastayı seçmek için önceden bir sürü pasta yiyiyordunuz, peri masallarından çıkma düğün salonlarında geziniyordunuz.

BİR ÇEŞİT PERİ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin