Multimedya:"Paramore-Brick by boring brick"
Nereye gideceğim hakkında fikir yürüten herkes birer ellilik atsın,bahisleri açıyorum!
Aklınıza gelen ilk ismin Nisan olduğunu biliyorum ve ardından sıralama Demir ve Orkun olarak devam ediyor.Evet,benimde aklıma önce bu üçü gelmişti ama sonra onlara çok fazla yük olduğum gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarptı.Nisan’ın ailesiyle yaşadığı küçük evinde onlara zorluktan başka bir şey vermiyordum.O şuana kadar gördüğüm en iyi insan olabilirdi ama yine de iyiliğini kullanmak istemiyordum.Bu yüzden Nisan aklıma gelir gelmez zihnimdeki büyük silgiyle silindi.İçimde çırpınan Hazallar el birliğiyle zihnimde Orkun ismini yazarken ona gitmeyi bir an için düşündüm.Orkun bana sorgusuz sualsiz yardım ederdi ama yine de ona gitmem doğru olmazdı.Yani babamın ilk bakacağı yerin orası olduğunu biliyordum ve babamla yüzleşmeye hazır değildim.Hali hazırda Yağmur’u dövdüğüm için bile kendimi kötü hissediyordum.Onu dövme fikri o an için muhteşemdi ama şimdi tam bir kaltak gibi davrandığımı anlıyordum.Bana en büyük kazığı atmış olabilirdi ama o kardeşimdi ve onu her şeye rağmen seviyordum.Büyük silgi Orkun’un adını da silerken silinen ismin yerini hiç vakit kaybetmeden Demir’in ismi doldurdu ve bir an için ona gitmenin harika bir fikir olduğu gerçeğini kabul ettim ama sonra bu fikrin berbat fikir olduğunu kendime kanıtladım.Demir’e gidemezdim.Onu öpmüştüm!Yüzüne bakabileceğimi sanmıyordum.Hem Demir yalnızca Nisan istediği için bana yardım ediyordu.Onun için şımarık bir bebekten fazlası değildim.Sürekli ilgilenilmesi gereken bir bebek.Iyy.Düşüncesi bile iğrençti.Demir bana katlanmak zorunda değildi.
Anlayacağınız zihnimde beliren tüm isimlere böyle elveda demiştim.Ve sokakta kaldığımı düşündüğüm sırada mantıklı Hazal zihnimde zıplayıp kocaman harflerle yeni bir isim sundu.İsim tanıdıktı.İsim kesinlikle tanıdık ve bir o kadar da yabancıydı.Büyük,baştan savma bir yazıyla zihnimde yazan isim durup olduğum yerde hüzünlü bir kahkaha atmama neden oldu.DERYA ismi zihnimde yanıp söndü.Mantıklı Hazal keyifsiz bir gülümsemeyle beynimde tısladı:”Hadi ama,o senin anneannen.”Elbette.O anneannemdi ve annemi yıllar önce benim yüzümden terk etmişti.Şimdi ona gidip ne diyecektim ki?:”Hey,ben yıllar önce reddettiğin kızının kızıyım.Torununun.Başım belada,sende kalabilir miyim?”mi?Pek akıllıca değildi ama zaten şu sıralar akıllıca şeyler yapmıyordum.
İşte tamda bu yüzden şuan annemin bir zamanlar oturmuş olduğu koltukta oturmuş karşımda duran suratsız,beyaz saçlı ve buruşmuş suratlı kadına bakıyordum.Babaannem bile-ki Selen İzgen dünya üzerinde yaşayan en kasıntı,suratsız ve sinir bozucu insandır.- daha iyiydi.En azından dudakları sahte bir gülümseme için bile olsa kıpırdardı.Bunu söylediğime inanamıyordum ama yinede onunla karşılıklı oturmayı bile şuan burada oturmaya tercih ederdim.Burada oturmaktansa Mahir Beyle oturmayı ya da Demir’le öpüşmeyi bile tercih ederdim.Burada oturmak berbattı ve en azından Mahir Bey kim olduğunu belli ediyordu ve Demir zaten her haliyle beni çıldırtsada en azından insanı rahatlatıyordu.
Sevgili suratsız anneannem buz gibi sesiyle konuştuğunda keşke buraya gelmeseydim diye sızlanmaya çoktan başlamıştım ama artık geri dönüşü yoktu:”Ne işin var burada?”Anneannemi daha önce yalnızca bir kez görmüştüm.Altı yaşındaydım ve annemle ölen teyzemin düğünü için buraya gelmiştik.Anneannem bir kez bile yüzümüze bakmamıştı.Beni hatırlamasına bile şaşıyordum.Ben bile onu hatırlamakta zorlanıyordum.Aradan yıllar geçmişti.Ben büyümüştüm ve hayatta anneanneme pek iyi davranmamıştı.Çoktan çöktüğünü görebiliyordum.Ailesindeki herkesi kaybetmişti.Önce kocasını sonra annemi ve sonra da teyzemi.Gerçi annemi kaybettikten sonra bir kez daha kaybetmişti ama onu zaten ilkinde ölü olarak kabul ettiğini biliyordum.
Anneannemin gergin yüz hatlarını incelerken sakin bir şekilde konuştum:”Kalacak bir yere ihtiyacım var ve sende yalnızsın…Düşündüm ki…”Sözümü sert ve buz gibi sesiyle böldü:”Asla!”gözlerimi onun tıpkı annemin ki gibi yeşil olan gözlerine diktim.Beni kovacak mıydı?Bu kadar kötü müydü yani?Ona bakıp:”Anlamadım”diye mırıldandım.Beni kapının önüne koymazdı değil mi?Bana baktı ve lanet takma dişlerini göstererek gülümsedi.Gülümseyişi o kadar berbattı ki keşke sosyetede olsam diye iç çekmiştim.Onların neden o halde olduklarını biliyordum.Anneannem:”Burada asla kalmazsın.”diye açıkladı.Ve bende pes etmeyerek yeni sorumu yönelttim:”Neden?”Bana baktı ve birkaç saniye gerçekten sorumu düşündü.Sonra gülümsemesi kadar berbat bir cevap yöneltti:”Sen bir hataydın.Annenin hayatını kararttın.Beni kızımdan ayırdın.Sen kesinlikle uğursuz bir lanetsin.Burada kalamazsın.”Daha önce bir çok kez annemin hayatını berbat ettiğimi düşünmüştüm ama bu çok ağırdı tamam mı?Başka birinden duymak yani.Hayatım boyunca boyunca bununla yüzleşmek zorundaydım.Annemin hayatını mahvetmiştim.Babam yoluna devam etmişti ama annem her zaman yapayalnızdı.Yapayalnızdık.Hep öyleydik.Bende öyleydim.Gidecek bir yerim yoktu.Hiçbir şey söylemeden neredeyse koşarak anneannemin evinden çıktığımda soğuk hava beni rahatlatana kadar bekledim ve ardından yine akmaya başlayan göz yaşlarım eşliğinde yürümeye başladım.Gidebileceğim hiçbir yer yoktu.Yürümeye devam ederken arabaların hızla geçtiği caddeye baktım ve gülümsedim belki de biri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇEŞİT PERİ MASALI
ChickLit"Bu bir çeşit peri masalıysa cadıyı yendiğim kısma gelebilir miyiz artık?"