BİR ÇEŞİT PERİ MASALI"24"

474 32 4
                                    

Ben anlamadım?" diye mırıldandım. Bir elimde tuttuğum zarfa bir üvey anneme bakıyordum. Ne olmuştu ki şimdi? Hayatım tam yoluna girdiği anda bir şeyler olması berbattı. Üvey annem:"Videoyu izle. Doğru olanı yapacağını biliyorum." Dedi. Ve sonra arkasını dönüp hızla geri döndü. Elimde zarfla öylece kapıda kalmış bir şekilde dururken derin bir nefes aldım ve içeri girip koltuğa oturdum. Göksu:"Yine ne oldu ya?" diye isyan edip yanıma oturdu. İkimizde şaşkındık. Bir günümüz güzel geçmiyordu. Elimdeki zarfı açıp, içindeki cd'yi çıkarıp derin bir nefes aldım. Gerçeklerin bir anda gelip hayatımı paramparça etmesine alışmıştım. Şimdi de yüzleşebilirdim. Göksu'ya:"Bilgisayarı getirir misin?" diye sordum. Oldukça gergindim. Midem bulanıyordu ve kendimi her an kusacakmış gibi hissediyordum. Göksu odadan bilgisayarı getirmeye giderken gözlerimi kapayıp kendime gelebilmek için derin nefesler aldım. Her şey güzel olacaktı. Olması gerekiyordu.

Göksu bilgisayarı açtığında cd'yi yerleştirip içindeki gerçek her neyse oynaması için tuşa bastım. Gerisi berbattı. Ekranda Yağmur'un gülen yüzünü görüyordum. Hemen karşısında Orkun vardı. Birbirlerine gülüyor, sarılıyorlardı. Ama sonra bir anda Orkun'un yanında gördüğüm kız ortaya çıktı ve elinde tuttuğu silahın tetiğine bastı. Yağmur'un hastalığı yüzünden değilde bir cinayete kurban gitmesi kendimi berbat hissetmemi sağlarken elimi boğazıma götürdüm. Nefes alamıyordum. Neden tüm tanıdıklarım birbirlerini öldüren katiillerden ibarettiler? Göksu bilgisayarı kapayıp kollarını bana sardığında hıçkırıklarım odayı doldurmaya başlamıştı. Kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim.

Hıçkırıklarım iç çekişlere döndüğü sırada Göksu beni oturduğumuz koltuğa bırakıp üzerime ince bir battaniye örttü ve telefonunu alıp içeri gitti. Kimi aradığını bilmiyordum. Umurumdada değildi. Yağmur birilerinin hastalıklı ruh halleri yüzünden ölmüştü ve ben hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmeye çalışıyordum. Berbat bir kardeştim. Göksu işini hallettikten sonra yanıma gelip kollarını bana sardı ve başıma öpücükler kondurdu. Kapı çalana dek orada öylece oturduk. Sessizlik sadece benim iç çekişlerimle dağılarak etrafa dalga dalga yayılıyordu. Kapı çaldığında Göksu beni bırakıp kapıya ilerledi. Göksu'nun kollarının yerini Demir'in kollarının almasıyla elimin tersiyle yüzümü silip kafamı kaldırdım ve:"Çok kötüyüm." Diye mırıldandım. Sesim, kısık ve güçsüz çıkıyordu. Demir alnıma bir öpücük kondurup:"Hey, soru yok." Diye fısıldadı ama sorun olduğunu biliyordum. Çok büyük bir sorun vardı. Daha kız kardeşimin ölümünü atlatamadan cinayetinde eski sevgilimin yeni sevgilisinin parmağı olduğunu öğrenmiştim. Benim hayatım tamamen sorundu.

Ağlamam geçene ve şoku atlatana dek orada öylece uzandım. Sonra derin bir nefes alıp oturduğum yerde doğruldum. Gözlerim odağını kaybetmişti, ağlamaktan tüm yüzüm acıyordu ve çok fazla öfkeye dolmuştum. Gözlerimi Göksu ve Demir'in üstünde gezdirip soğuk bir sesle konuştum:"Bunun intikamını alacağım."

Bugüne dek yaşadığım her şeyin iyi ve anlayışlı kalarak düzeleceğine inanmıştım ama işin aslı hayat bir masal değildi ve iyiler bir türlü kazanamıyordu. Bu evrenin bir kanunu muydu yoksa Allahın bir oyunu muydu bilmiyordum ama madem hep kötüler kazanıyordu birde böyle denerdim. Üzerimdeki siyah gömleği çekiştirip bacağımı ikinci bir deri gibi saran siyah tayta bakıp iç geçirdim. Ayağımda şeritli siyah topuklu ayakkabılar ayağımı sıkıyordu ve omuzlarımı saran saçlarımda beni boğuyordu ama yinede yavaş adımlarla Orkun'un ailesinin evine ilerledim. Tam bir serseri olan Sinan, bir çete lideri Demir, kraliçe arı Göksu ve en önemlisi asil leydi kötü kalpli üvey anne benim tarafımdaydı. Kazanmak için gerekli olanları biliyorlardı. Kötülükle yoğrulmuş, acıyla sarılmışlardı. Şimdi hepimiz ortak bir amaç için uğraşıyorduk. Yağmur'un intikamını alabilmek için kusursuz bir plan yapmıştık ve bu intikam oyununun baş oyuncusu bendim. Yavaş adımlarla Aral malikanesinin kapısına yürüdüm ve zile bastım. Kötülük mü istiyorlardı, onlara kötülük verecektim. Kapıyı açan hizmetçi kıza gülümseyip:"Mahir Beyle görüşmek istiyorum." Diye mırıldandım. Hizmetçi geri çekilip:"Buyurun." Diyerek beni içeri aldı. Yavaşça içeride oturan Mahir Bey'e yaklaştım. Ondan da oğlundanda nefret ediyordum. Mahir bey yüzünd alaycı bir gülümsemeyle:"Hazal." Diye mırıldandı. "Lütfen otur." Soğukkanlılıkla gülümseyerek karşısına oturdum. Üvey annemin bana verdiği dosyayı çantamdan çıkarıp karşımda oturan Mahir Bey'e uzattım ve:"Oğlunuzla halletmem gereken bir mesele var." Diye mırıldandım. Mahir Bey tamamen kendini düşündüğünden bana oğlu ve kız arkadaşının Yağmur'u nasıl kıstırdıklarına anlatırken gergin falan değildi. Bendeki dosyayı almak ve şirketini kurtarmak istiyordu ama aklına getirmediği gerçek bunun bizde bir kopyası daha olduğuydu. Bir İzgen asla kusurlu bir plan yapmazdı. Mahir Bey'in oğlu ve müstakbel gelini hakkında anlattıklarını telefonuma kaydederken içimdeki Hazallar keyif kahkahaları atıyorlardı. Normal zamanlarda değilde hep bir ekşın olduğu zamanlarda ortaya çıkmaları muhtemelen benim için bir avantajdı. Çünkü bazen beni boğuduklarını düşünsem bile aslında bana yardım ettiklerini biliyordum. Mantıklı Hazal bağdaş kurmuş bir şekilde elindeki rubik küpüyle uğraşıyordu. Hemen yanında onun dizlerine uzanmış sürtük Hazalsa tırnaklarını törpülüyordu. Onlarda benim gibi soğukkanlıydılar. Kazanacağımızı biliyorduk. Kazanmak için buradaydık. Aral malikanesinden çıkmadan önce Mahir Bey'e gülümseyip alayla:"İşe ihtiyacınız olursa babama uğramaktan çekinmeyin."dedim. Mahir Bey'in kasılan yüzüne keyifle gülüp evden neredeyse zıplayarak çıktım. Kapıda beni bekleyen Demir'in arabasına binip çantamı arka koltuğa fırlattım. Demir gülümseyerek:"Nereye gidiyoruz matmazel?" diye sordu. Onun bu haline gülüp:"Aralların dağ evine." Diye karşılık verdim.

Aralların dağ evinin kapısını çalarken Demir'in ve Sinan'ın yandaşları her bir noktayı kuşattığı için rahatça kapıyı çalıyordum. Bir şey olursa Demir'in beni kurtaracağını biliyordum. O benim masalımın prensiydi ve beni her zaman kurtarırdı. Kapıyı gülerek açan Orkun'a gülümseyip:"Selam." Diye mırıldandım. Beni görünce kasılan yüzüne zevkle bakıp onu ittim ve içeri girdim. İçeride oturan esmer sürtüğe dudaklarımı büzüp:"Birine arkadan vurmak kolaydır." Dedim. Demir yandaşı Orkun'u sürükleyerek dışarı çıkardığında ellerimi çırpıp esmere döndüm ve alayla:"Kız kavgalarına bayılarım" diye şakıdım. Eh, bir İzgene bulaşmaması gerekirdi. Heleki kızgın bir İzgen'e asla.

BİR ÇEŞİT PERİ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin