Büyük avizeler,şamdanlarda yanan binlece renkli mum,büyük masalar,pahalı orkideler,elmaslar,zümrütler,topuklu ayakkabıyla yürümeyi öğrenememiş binlerce kadın ve pengueni andıran adamlar...Bütün bu lüks beni deli ediyordu.Buradaki tüm bu insanların yüzüme gülümserken arkamdan binlerce kez bu sosyeteden olmayı haketmediğimi söylediklerini biliyordum.Böyle iki yüzlü olmayı nasıl beceriyorlardı?Sosyeteyi asla anlamayacaktım.Aslında sosyeteyi anlamak gibi bir niyetim olduğuda söylenemezdi.Burada olmamın tek nedeni babamı ve çok değerli ailesini utandırmamaktı.Ya da daha çok annemin gerçekçi tehtitleri.Bilirsiniz işte günü kurtarıyordum.Üzerimdeki pahalı mavi elbiseye,siyah yüksek topuklu ayakkabılara ve şık bir topuza rağmen buraya ait olmadığım her halimden belliydi.Böyle yerlerden nefret ediyordum.Kameralara yapmacık gülümsemelerle bakıp mutlu aile tablosu çizilen yerlerden,insanların tamamen gösteriş yaptığı yerlerden,doğal olmaktan uzak olan yerlerden...
Ne buraya ne de soyadıma ait olmadığımı biliyordum.Belkide ben tamamen bu dünyaya ait değildim.Ben lanet olasıca bir gençlik hatasıydım.Annem benim yüzümden okulunu bırakmış,ailesi tarafından reddedilmişti.Babam sosyeteye rezil olmuş,sırf yeniden sosyeteye kabul edilmek için ailesinin uygun gördüğü bir kadınla evlenmişti.İkiside hayatlarından vazgeçmiş ve bir daha görüşmemeye yemin etmelerine rağmen benim için fedakarlık yapmışlardı.Babam bana soyadını vermiş,evinde bir oda açmıştı.Annem her ne kadar sosyeteden nefret etsede sosyete toplantılarına katılmama ,istediği zaman babamın beni görmesine izin vermişti.
Salon Bethoven'ın insanı gerçekten sakinleştiren melodisinden sonra bir vals müziğiyle dolarken burada mutlu olduğum tek yer olan yiyecek masasına yöneldim.Sosyetenin en sevdiğim yanı hiç bir masraftan kaçınılmadan ikram edilen yiyeceklerdi.Masadan bir donut alıp balkona doğru çıkarken göz ucuyla sahneye baktım.Sahnedeki insanlar neşeyle vals yapıyorlardı.
Balkona çıktığım zaman tenime değen soğukla dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken balkon demirlerine doğru yürüdüm.Denizin ferahlatıcı kokusu buraya kadar geliyordu.Denizin kokusunu içime çekeken gözlerimi kapadım.Bu saçma sosyete partisi bittiğinde annemle birlikte yaşadığımız gösterişsiz evimize dönecektim. Buradayken annemi bir kez bile aramamıştım. Annemle,babamla ya da başka bir insanla hiç bir zaman güzel bir ilişkim olmamıştı.Genelde içime kapanık biriydim.Kendime ördüğüm yıkılmaz duvarlarım vardı.İnsanların bu duvarları yıkıp bana yaklaşmasını istemiyordum.Yalnızlığa alışmıştım ve yalnızlığa alıştıktan sonra çevreyle ilgilenmek hiçte kolay olmuyordu.Duygularımı kimsenin önünde açmıyordum.Daha önce kimsenin önünde ağlamamıştım,birine bağırmamıştım,samimi kahkahalar atmamış,gülümsemekten öteye geçmemiştim.Tamamen tepkisizdim.İnsanlar soğuk,sinir bozucu ve sert olduğumu düşünüyordu ama ben sadece bu dünyada kendine yer arayan bi kızdım.
Soğuk rüzgar tenimi yalarken hissettiğim özgülük hissi üvey annemin içeriden gelen sesiyle son buldu.Üvey annem derneğin başkanı olarak yardımları başlatmak amacıyla konuşmasına başlamıştı.Sosyete partilerinin yemeklerden sonra en sevdiğim yanı gösteriş için bile olsa,yardıma ihtiyacı olanlara yardım edilebilinmesiydi.Üvey annem orkidelerle süslenmiş kürsüde mor elbiseyle gerçekten fazla dikkat çekici görünüyordu.Durduğum balkon kapısından ayrılıp babamın ve üvey kız kardeşim Yağmur'un yanına gidip oturdum.Babam hayranlıkla kürsüdeki üvey annemi süzüyordu.Yağmur'sa masanın altında telefonuyla oynuyordu.Üvey annem sıkıcı konuşmasını sürdürürken ben de sıkıldığım zamanlarda yapmayı sevdiğim en iyi şeyi yapmaya başladım.Etrafı ve insanları gözlemelemeye...
Hemen yanımızdaki masada oturan saçları permalı kadının bakışlarından üvey annemi kıskandığını anlayabiliyordum.Onun yerinde olmak istiyordu.Kürsüde.Herkesin ona hayranlıkla bakacağı,herkesin saygı duyacağı yerde.Yerden iki basamak yüksekte.Kadının yanında oturan ve karısını süzen adamın gözlerindeyse bıkkınlık vardı.Sıkıntıdan patladığını ama sırf karısının dırdırlarını çekmemek için burada olduğunu anlayabiliyordum.Onların hemen arka masasında viskisini yudumlayan genç çocuğun bu gece hangi kızla sevişsem diye düşündüğünü anlayabiliyordum.Yanında oturan annesinin oğlunun ne zaman evlenip adam olacağını düşündüğünü anlayabiliyordum.Bir diğer masada oturan pembe elbiseli kızın ne zaman hayatının aşkıyla karşılaşacağını düşündüğünü,yine aynı masadaki gözlüklü adamın bu kadar çalışmanın karşılığını ne zaman alacağını düşündüğünü,o masanın hemen yanındaki masada oturan kıvırcık saçlı çocuğun buradan nasıl kaçsam diye düşündüğünü,içkileri servis eden garsonun bu gecenin sonunda üç kuruş kazanabilmek için bu kadar insanı zorla çektiğini anlayabiliyordum.Burada ki kimse üvey annemin gerçekten ne söylediğini duymuyordu.Belki kendisi bile ne söylediğini bilmiyordu.Zengilerin dünyasında işler böyle yürüyordu.Gösterişli elbiselerle toplanıyorlar,gösteriş yapmak için bir şeyler bağışlıyorlar,fotoğraf çekiniyorlar ve gecenin sonunda büyük villalarındaki soğuk hayatlarına geri dönüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇEŞİT PERİ MASALI
ChickLit"Bu bir çeşit peri masalıysa cadıyı yendiğim kısma gelebilir miyiz artık?"