Multimedia:"Little mix-Pretend it's OK"
İyi okumalar.
Demir şaşkınlık okunan gözlerini kırpıştırıp yine şaşkın olduğu anlaşılan sesiyle:”Nereye?”diye sordu.Derin bir nefes aldım.Nereye gideceğimi bende bilmiyordum çünkü dakikalar önce annemin kız kardeşim tarafından öldürüldüğünü öğrenmiştim.İçimde kemirgenler varmış gibi hissediyordum.Gözlerimi kapayıp istediğim tek şey’e odaklandım:Unutmak.Gözlerimi açıp önce Nisan’a sonra Demir’e baktım ve güçlükle çıkan sesimle konuştum:”Kafamı dağıtabileceğim bir yere.”diye mırıldandım.Demir’in gözleirnde yeni bir şaşkınlık daha dalgalanırken Nisan’a doğru baktı.Ne yapacağız der gibi bakıyordu.Belki de beni bir hücreye falan kapamayı düşünüyordu.Sonuçta bir anda hayatım mahvolmuştu.Akıl sağlığım yerinde değildi.Delirmiştim.Ya da baştan beri zaten deliydim.Eh,en iyi ihtimalle delirecektim.Demir’in şuan istediği son şey benle ilgilenmek olmalıydı.Nisan’ı izleyen gözleri yeniden bana döndüğünde cevabını bekledim.Cebinde duran elini sıkıntıyla çıkarıp kahverengi saçlarının arasından geçirdi.Sıkıntıyla iç geçirip:”Pekala.”diye mırıldandı.Ah,bu iyidi işte.Ona gülümseyip teşekkür etmek istiyordum ama şuan hiçte havamda değildim.Gerçi büyük ihtimalle havamda olsam da Demir’e gülümsemezdim.Onu bir türlü sevemiyordum.Nisan ayağa kalkarken:”Ben kıyafet getireyim.”dedi ve topuklu ayakkabılarıyla zemini döverek kapıya ulaştı.Demir beni yerden kaldırmak için elini uzattığında tutmakta tereddüt ettim ama yine de elini tuttum.Tek başıma ayağa kalkamazdım zaten.Demir elinin içinde kaybolan elimi hızla çektiğinde sert göğsüne çarptım ve of.Canım feci acımıştı.Acıyla:”Ah.”diye bağırdığımda Demir beni omuzlarımdan tutup dengede durmamı sağladı.AAteş saçan gözlerle ona baktım ama Demir’in alaycı gülümsemesi hala yüzünde olduğuna göre en fazla miyavlayan yavru bir kedi gibi duruyordum.Sinirle:”Yavaş olsana!”diye bağırdım.Demir ise yalnızca omuz silkmekle yetindi.Arkasını dönüp İleride bulunan sandalyeye yürürken:”Nisan’ı odada bekle prenses!”diye talimat verdi.Ayaklarımı sürüyerek odaya girerken sinirle ellerimi saçlarımın arasından geçirdim.Gıcık herif.Ah,Demir’den country müzikten nefret ettiğim kadar nefret ediyordum.
Üzerime Nisan’ın verdiği gri bluzu geçirirken belki de bininci kez Nisan’a yalvardım:”Lütfen,sende gel.Demir’le yalnız başıma ne yapacağım?”Nisan mavi ojeli tırnağıyla ilgilenmeye devam ederken :”Üzgünüm”diye mırıldandı ama ses tonundan eğlendiği belli oluyordu.Oflayarak Nisan’ın yanına oturdum.Ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalışırken:”Onunla yalnız kalmaktan hoşlanmıyorum.”diye itiraf ettim.Demir beni korkutuyordu.İkimiz tamamen farklıydık.Aramızda dünyalar kadar fark vardı.Önceden acı çekmiş olduğu için üzülüyordum ama acı çeken insanlardan diğer insanlardan korktuğumdan daha fazla korkardım.Çünkü acı çeken insanlar acı vermekten korkmazlardı.Kaybedicek bir şeyi olmayanlar savaşmak için yaşarlardı.Demir’den korkuyordum çünkü onun bir kalbi olduğuna inanmıyordum.Onun kalbi çoktan ufalanarak yok olmuştu.Nisan gülümseyerek dikkatini bana verirken bende gri conversleri ayağıma geçirmeye çalışıyordum.Nisan neşeli sesiyle:”Korkma.Bir kaç içkiden sonra onu tanımazsın.”dedi.Ayağa kalkıp kapıya yürürken yine sıkıntıyla ofladım.Nisan ben kapıdan çıkarken arkamdan:”Eğlenmene bak!”diye bağırdı.Demir’in yanına doğru ilerlerken orta parmağımı kaldırıp Nisan’a göstermek ve:”Bulursun” diye haykırmak istiyordum.
Demir’in beni getirdiği kenar mahalle barında-çünkü cidden burası dökülüyordu ve eğer içki,ter ve sigara karışımı koku olmasa her yer rutubet kokuyor olurdu.- arka tarafta ki masaya oturduğumuzda etrafa göz attım.Herkes kendi halinde görünüyordu.Dans ediyor ve kahkaha atıyorlardı.Kimse kimseyi umursamıyordu ve bunu sevmiştim.Demir bana dönüp:”Ne içersin?”diye sorduğunda omuz silkip:”Ne alırsan?”diye cevapladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇEŞİT PERİ MASALI
Chick-Lit"Bu bir çeşit peri masalıysa cadıyı yendiğim kısma gelebilir miyiz artık?"