BİR ÇEŞİT PERİ MASALI"7"

1.1K 85 6
                                    

 Orkun’un zengin olduğunu bağıran arabasında Aralların evine giderken midemde düğüm olmuş endişenin yok olması için,aklımı kurcalayan ilk soruyu dile getirdim:”Adımı nasıl öğrendin?” Orkun gözlerini yoldan çevirmeden:”Çok zor olmadı.Bir Aral olmanın getirisi.”dedi ve hafifçe tebessüm etti.Kendi kendime başıma cama doğru döndüm.Elbette adımı öğrenebilirdi.O sosyetedendi.O zengindi.Adımı öğrenmek için birilerine parayı bastırmak işi çözmüş olmalıydı.Adımı öğrenmek onun için çocuk oyuncağı olmalıydı.Buna şaşırmamalı ya da üzülmemeliydim.Yine de tanımamızın peri masalı gizeminin bozulması pekte hoş değildi.Ben tıpkı ayakkabı ayağına olana kadar kim olduğu bilinmeyen külkedisi gibi olmak istiyordum ama elbette bu mümkün değildi.Sonuçta burası gerçek dünyaydı ve şey…Bilirsiniz işte,masallar yalnızca masallardı.

 Oturduğum koltukta daha rahat bir pozisyon alabilmek için kıpırdanırken beynimdeki soru kavanozunu hayali elimle karıştırdım.Madem bu aralar etrafımdaki gerçekleri öğrenmeye çalışıyordum,soru sormayı öğrenmeliydim.Dedektifler soru sorarlardı.Gözlerim yanından geçtiğimiz elektrik direklerini takip ederken seçtiğim yeni soruyu sordum:”Beni götürdüğün evde mi kalıyorsun?”Gözlerim hızla yanından geçtiğimiz elektrik direklerinin aydınlattığı kaldırımları takip etmeye devam ettim.Orkun’un yüzüne bakmıyordum ama sesinden ne hissettiği belli olmuyordu:”Orası kız kardeşimin evi.Amerika’da okuyor,bu yüzden bende orada kalıyorum.”Bu cevaba da başımı belli belirsiz sallarken Orkun arabayı durdurdu ve bana baktı.Gözlerinden okunan gerginliğin içindeki kararlılıkla kavga ettiğini görebiliyordum.Gözlerindeki elle tutulur gerginlik tıpkı bir elektrik akımı gibi çarparak bedenimi ürpertti.Gerçi ürpermemek elde değildi.Zengin ve kimseden korkmayan müthiş entrikacı sosyetenin bile korktuğu bir adamın evine gelmiştim.İçimde birbirleriyle asla iyi geçinemeyen ve tek ortak özellikleri benden nefret etmek olan kişiliklerim bile el ele tutuşmuş kalın bir battaniyenin altına girmişlerdi.Bende sanki koruna bilecekmişim gibi ellerimi ceketimin cebine soktum.Üzüntüm,depresyonum ve merakım korkumla karşı karşıyaydı ve Aralların hapisane kapısını andıran bahçe kapısının önündeyken kazananın korkum olacağını biliyordum.Yinede Orkun kapıyı açıp dışarı çıkarken derin bir nefes aldım ve bende onunla birlikte dışarı çıktım.Korkunun beni yenmesine izin vermeyecektim.Hayatım asla bir Cindirella masalını ya da Uyuyan Güzelinkine benzemeyecek olabilirdi ama yine de benim hikayemdi ve işin içine Tanrısal güçler girmediği sürece bu sefer kaybetmeyecektim.Kararlıydım.

 Aralların evi sosyete dergilerinde met edildiği kadar güzeldi.Bizim evin büyük ve şatafatlı olduğunu düşünüyordum ya da gereksiz balo salonlarının ama bu teorimi Aral ailesinin altın sarısı ve krem ağırlıklı salonuna adım attığımda bertaraf edildi.Abartı şeyler beni boğardı.Fazla parlak renkler,biblolar,halılar,saraylardan çalınmışa benzeyen avizeler,kraliyet ailesine ait olduğu düşünülen büyük yemek masaları…Bunlar benim için gereksiz ve boğucu şeylerdi.Yine de Aralların salonunu fazlaca sevmiştim.

 Eteği benim lisedeki bir karış eteğimden bile daha kısa olan sarışın hizmetçi kız beni ve Orkun’u salonda bırakıp Mahir Aral’ı çağırmak üzere merdivenlere ilerlerken Orkun’un elimi güç verircesine sıktığını hissettim.Gerçi bu beni rahatlatmaktan çok germişti.

 Birkaç dakika sonra Mahir Aral salona girip başıyla bizi selamladı ve hemen karşımda duran altın sarısı tekli koltuğa oturdu.Orkun’unkilerle aynı renk olan ama çok daha delici bakan kahverengi gözlerine bakıp ne hissettiğini algılayabilmek için kendimi odakladım.Kahverengi gözlerinde seçtiğim ilk duygu nefretti.Nefret.Ops! Mahir Aral cidden benden nefret ediyordu.Endişeyle dudağımı ısırıp daha yalnızca iki kez öpüştüğüm ve aramızdaki lanet bağa ad koymak bir şeyler denediğimiz Orkun’un elinden elimi çekip diğer elimle kucağımda birleştirdim.Bu hareketim Bay suratsızın renksiz dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasına neden olmuştu.Ah,gıcık herif.Orkun2un ortamdaki sessizliği bozmak için beni babasına tanıttı:”Baba,Hazal.Hazal İzgen.”Bay suratsız  hafifçe başını salladı ve kart sesiyle:”Hoş geldin.”dedi.Evet,bu da bir adımdı.Öyleydi değil mi?Bende ona hafifçe başımı sallayarak karşılık verdim.Bay suratsız koltuğunda kıpırdanırken tatsız bir sesle konuştu:”Hazal İzgen.Sen İzgenlerin gayrimeşru olanısın değil mi?”Bay suratsızın soğuk cümlesi kalbimde gömdüğümacıyı serbest bıraktı ve beni doğuduğumdan beri içten içe kemiren acı,başımdan aşağı dökülen kaynar su gibi yakarken olduğum yerde donup kaldım.Mahir Aralın ailemden nefret ettiğini biliyordum ama anlaşılan asıl nefreti bana yönelikti.Benden çok fazla nefret ediyordu.İçimdeki diğer kişiliklerim sorunun cevabını öğrenebilmek için kafalarını battaniyenin altından çıkardılar.Tıpkı benim nefretle irileşen gözlerim gibi.Derin bir nefes alıp gülümsedim.Neyseki duyguları saklama konusunda kendimi oldukça geliştirmiştim.Bu gayrimeşru olmanın getirdiği bir yetenekti:”Evet ben gayrimeşru olanım.”deyip Bay suratsıza gülümseyerek baktım.İstediği nefretse bunun karşılığını alırdı.Ben kendimden onun benden ettiğinden daha fazla nefret ediyordum.Gülümsemem onu sinir etmiş gibiydi ama yinede konuşmaya devam etti:”Alt kesimden gelip sosyeteye alışmak zor olmuştur.”Bay suratsız’a cevabını geciktirmedim:”Evet,sosyeteye alışmak epey zor.Bunu en iyi siz bilirsiniz.Hala alışamadığınıza göre.”Mahir Bey cevabımı mosmor bir yüz ve sıkılan dişlerle karşıladı.Pekala,kural bir:Bay suratsız kötü yanını yüzünüze vurmanızdan hoşlanmıyor.Mahir Bey olduğu yerde biraz daha dikleşti.Gözleri irileşmişti ve bunun bir şekilde bana pahalıya patlıyacağını biliyordum.Orkun yanıbaşımda gergin nefesler alıp veriyordu.O da babasının damarına bastığımı anlamış olmalıydı.Mahir Bey gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu:”Tıpkı annene benziyorsun.Onun gibi gözükara,hazır cevap ve asisin.Umarım sonun anneninki gibi olmaz.”Annemi duymak midemde bir fırtına oluştururken beynim Mahir Bey’in cümlesinde takılı kalmıştı.Annemin sonu.Annemin ölümünün nasıl olduğunu hiç sorgulamamıştım.Bu beni dahada üzmekten başka bir işe yaramazdı.Bu yüzden yalnızca pijamam,yastığım ve yorganımla odama kendimi kapamıştım.Bir şeyler dönüyordu.Benim,annemin,Aralların ve İzgenlerin etrafında bir şeyler dönüyordu ve bu her neyse öğrenmek zorundaydım.Olduğum yerde mavi gözlerimi Mahir Bey’in soğuk kahverengi gözlerinden ayırmadan gülümsedim.Hiçbir şey bilmediğin bir konu üzerine yorum yapmak hiçte kolay değildi ve vücudumu saran merak,korku ve endişe birbirine dolanmış yumaklar gibi düğüm olmuştu.Midemin bulandığını hissediyordum.Zaten karışık olan aklım iyice karışırken dizginlenemez öfkemin korkumu yenmesine ve cümlelerimi yönetmesine izin verdim:”Benim hakkımda bir şey bilmiyorsunuz.Nefretiniz neye karşı?Aileme mi?Anne veya babama mı?Bana mı?Nefretiniz her neye karşıysa açıkça belirtebilirsiniz.Ben bu karmaşık hayata gözlerimi açtığımdan beri dünyadan nefret ediyorum.Ve nefret bir çok duygudan daha üstünder Mahir Bey.İpleri ele alırsa peşinizi bırakmaz.Bunu biliyorum çünkü ben doğduğum andan beri nefes aldığım her saniye dünyadan nefret ediyorum.”Mavi gözlerim Mahir Bey’in kahverengi gözlerindeki şaşkınlık kıpırtısını yakaladığında içimde büyük bir zafer kazandığımızı düşünen diğer kişiliklerim ayaklanıp birbirlerine sarılmışlardı.Ama ben onlar kadar mutlu değildim.İçimde dolup taşan duyguları benden nefret eden birine aktarmak oldukça berbattı ve kendimi savunmasız hissediyordum.Altın tonlarının krem rengiyle bütünleştiği oturma odasından hızla kapıya doğru yürürken Orkun’da arkamdan geliyordu.Onu önemsemeden bahçeyi hızla geçip byük kapıya geldiğimde Orkun beni bileklerimden yakaladı ve kendine doğru çevirdi.Gözlerinden pişman olduğunu okuyabiliyordum ve üzgün olduğunu.Bileğimi elinden çekip hırsla onu ittiğimde  şaşkınlıkla bir kaç adım geriledi.Ona büyük bir nefretle baktım ve:”Senden,ailenden,sosyeteden nefret ediyorum!”diye bağırdım.Orkun dudaklarını aralayıp:”Hazal…”diye mırıldandığında konuşmak istediğini anlamıştım.Belki konuşmasına izin vermeliydim ama umurumda değildi.Ne diyeceğini önemsemiyordum.Yüzüme bir anda bir damla yağmur suyu düştüğünde kafamı gökyüzüne doğru çevirdim.Anlaşılan en iyi dostum gökyüzü halime acımışdı.Yağmur damlaları hafif hafif yağmaya başlayıp hızlandığında kafamı yeniden Orkun’a çevirdim ve kararlıkla:”Bir daha karşıma çıkma.”dedim.Orkun’a karşı içimde hissettiğim şeyler yakıcı nefretimle ateş alırken arkamı döndüm.Büyük kapıdan geçerken Orkun’un arkamdan Hazal diye bağırdığını duydum ama önemsemedim.

BİR ÇEŞİT PERİ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin