Multimedia:"The weeknd-Devil may cry"
"Saatte bir milyon kilometre hızla giden bir tren hayal edin.Şimdi de o trenin yüzünüze çarptığını..." (Tahereh Mafi-unravel me)
Kahkaha atanın ben olduğumu anlayan tüm konukların hedefi ben ve kırmızı elbisem olurken içimdeki mantıklı Hazal elleriyle yüzünü kapadı.Diğeriyse bir leydi edasıyla yavaşça eğilip selam verdi.Bende ilk kez herkesin odak noktası olmama rağmen gülümsedim ve elime aldığım kadehi hafifçe kaldırıp insanları selamladım.Ardından kadehteki içkiyi kafama diktim.Ve bundan zerre pişmanlık duymadım.Bunu neden daha önce neden yapmamıştım ki?Çok eğlenceliydi.
Demir delici bakışlarını Kuzey ve Mahir Bey arasında döndürürken sahte bir gülücükle Mahir Bey’e odaklandı:”Üzgünüm amca araya girmemeliydin.”dedi ve sonra Kuzey’e dönüp:”Bir daha sakın Nisan’a dokunayım deme!”diye kükreyip Nisan yerden kaldırdı.Kafam karışmıştı.Mahir Bey Demir’in cidden amcası mıydı ?Yoksa öylesine mi demişti?Yani Demir de mi bir Araldı?Aa,şey bunu cidden beklemiyordum.Hala bana bakan tek tük insanları umursamadan Nisan’ı hızla dışarı sürükleyen Demir’in peşinden koştum.Topuklu ayakkabılarımın patika yolda çıkardığı sesler gecenin sessizliğine karışırken arkalarından seslendim:”Hey!”Demir durup ateş saçan gözlerini bana çevirdiğinde Nisan korkuyla dudaklarını dişliyordu.Demir’i ilk kez böyle görüyordum.Nisan’a cidden aşık olmalıydı.Ya da takıntılı bir manyaktı.Yani ben ikincisi olduğuna bahse girerdim ama belki de aşkta insanı delirtebilen bir şeydi.Yaşamadan nasıl bilebilirdim ki?Güçlü çıksın diye içimden dua ettiğim sesimle:”Annem ve şu öldürülme mevzusu.”Yutkundum ve devam ettim:”Bana yardım edecekdiniz.”Demir durup yüzümü baktı ve beni baştan aşağı süzdü.Sonra Nisan’a döndü ve sordu:”Ona yardım etmek istiyor musun?”Nisan kolunu sıkmaya devam eden Demir’in elleri arasında debelendi.Elbisesi kirlenmişti,kızıl saçları birbirine girmişti ve yorgun gözüküyordu.Gözlerini kapayıp açtı ve derin bir nefes alıp konuştu:”Elbette istiyorum ahmak.”duraksadı ve bana baktı.Mavi gözleri bir şeyi yeni fark etmiş gibi ışıldıyordu.Devam etmeden önce bana gülümsedi ve yeniden Demir’e döndü:”O benim en yakın arkadaşım.”Sesi fısıltıdan farksızdı ama duygu yoğunluğu çok fazlaydı.Bunun benim için önemi büyüktü.Ben her zaman yalnız kızdım ve daha önce hiç kimse benim için en yakın arkadaşım sıfatını kullanmamıştı.İlk kez böyle bir cümlenin öznesi oluyordum ve bu harikaydı.Bu kocaman,yalanlarla çevrili dünyada yalnız olmadığı bilmek harikaydı.Dudaklarım istemsizce kıvrıldı.Nisan’da benim en yakın arkadaşımdı.Demir:”Pekala”deyip arabasına doğru döndü ve Nisan’ı da beraberinde götürdü.Bende onları takip ettim.
Demir’in deposu ya da onun ve diğerlerinin deyimiyle mekanına geldiğimizde buraya ikinci kez saçma sapan bir elbiseyle geldiğim için kendime küfrettim.Neyseki bu kez ağzı laf yapan tipler yoktu.Sadece ben,Nisan ve büyük sahip vardı.Şey,büyük sahip Demir’e taktığım bir isimdi.İnsanlara isim takma gibi aptalca bir huyum vardı.Demir’in ardından Nisan’la birlikte arka tarftaki bir odaya girdiğimizde kendimi bulduğum ilk koltuğa attım.Sabahtan beri ayaktaydım.Nisan gelip yanıma çökerken Demir’de masanın arkasında bulunan sandalyeye oturdu ve ayaklarını masanın üzerine uzattı.
Kısa süren bir sessizliğin ardından Demir yayıldığı yerden konuştu:”Ailede ki her şeyi bilen biri var mı?Benim konuşturabileceğim.Zorluk çıkarmadan tabi.”Gevşek gevşek sırıttı.Anlaşılan eğlenmek istiyordu.Demir hakkında hiçbir şey bilmiyorudm ve bu can sıkıcıydı.Yani hakkında bir halt bilmediğim birine neden ailemden birinin ismini söylüyordum ki?Demir hakındda bildiğim tek şey kızıl saç fetişiydi.Yani cidden bütün kızıl saçlı kızları elden geçirdiğini düşünüyordum.Bu düşünceye suratımı buruşturdum ve söyleyebileceğim tek ismi söyledim:”Göksu.”Demir kafasını sallayıp ayağa kalktı.Ben gidip zarif hanımefendi Göksu’yu getireyim.Sizde burada kalıp araştırma yapın.Şifre dolaptaki çekmecede,bilgisayarda dolapta.”dedi.Dolabın anahtarını cebinden çıkarıp Nisan’a attı ve bana dopru döndü:”Kendini hazırla maviş.Duyucakların büyük ihtimalle güzel olmayacak.”O sırıtıp dışarı çıkarken yüzümü buruşturup kafamı koltuğa vurdum.Kendi kendime:”Neden mavi gözlü insanlara maviş diyorlar ki?” diye homurdandım.Nisan yanımdan kalkıp dolaba yürürken güldü:”Bana pek demiyorlar.”Başımı kaldırıp ona baktım ve bir kez daha yüzümü buruşturdum:”Ben lanetliyim desene.”Nisan bir kez daha gülerken dolaptan bilgisayarı çıkardı.”Bilgisayarla birlikte masaya oturdu.Elinde tutuğu kağıttan şifreyi yazarken bana bakmadan açıklama yapmaya başladı:”Nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde Demir bu şifreyle sosyetedeki internet geçmişlerine ulaşabiliyor.”Yavaşça ayağa kalkıp Nisan’ın yanına giderken kafamı kurcalayan soruyu sordum:”Demirle Orkun kuzen mi?”Nisan başını iki yana salladı ve konuştu:”Kuzen değiller.Demir’in babasıyla Orkun’un babası ortaktı.”Eteklerimi toplayıp masanın üzerine oturdum:”Sonra n’oldu peki?” diye sordum.Nisan bilgisayara bir şeyler yazarken:”Bunu ben anlatamam.”dedi.Başımı sallayıp gözlerimi bilgisayara çevirdim.,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇEŞİT PERİ MASALI
Genç Kız Edebiyatı"Bu bir çeşit peri masalıysa cadıyı yendiğim kısma gelebilir miyiz artık?"