Meşe ağacının altında beyaz gardenyalardan bahçe yapalım. Siyah piyanomuzda şarkılar söylerken bir dilek tutalım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm 23 Anka'nın Sessiz Çığlıkları
ও
ÜÇ YIL SONRA
"Leia, koş ! Zambak'tan pasta aldım."
Alessia, mavi gözlerine kontrast oluşturan turuncu saçlarını güzelce örmüştü. İtalya'nın kavurucu sıcağında sarı bir elbise giymiş, mor bisikletine de binerek elindeki pastayı bana doğru sallıyordu.
"Düşeceksin yavaş ol." dedim yokuş aşağı gelen Alessia'ya. Elindeki pasta az kalsın düşecekken tutmuş ve yavaşça sepetine geri bırakmıştı.
"Yavaş olamam Leia. Lavantalı pastayı aldım. Hani haftada bir çıkan, mucizevi güzellikteki tatlıyı." diyerek evimizin önünde fren yaptı. Saçlarını arkaya atarken bana flörtöz bir şekilde gülümsemiş ve göz kırpmıştı. "Sabah çıkar çıkmaz ben aldım."
Alessia her zaman ki gibi rengârenk görünüyordu. Turuncu saçlarına rağmen beyaz ayakkabıları, mor bisikleti ve sarı elbisesine artı olarak bir de kırmızı ruj sürmüştü. O kadar çok yazın renklerini taşıyordu ki yoldan geçerken ona bakmamanız imkansızdı. Bazıları ona çatlak, bazıları ise rüzgarın kızı diyordu ama Alessia hiçbir zaman kendinden vazgeçmiyor, rengarenk olmayı bırakmıyordu.
İtalya'ya gelir gelmez peşimi bırakmaması da ayrı bir cabasıydı.
"Bir türlü alışamadın şu İtalya'nın erken uyanmasına Koreli kız." Alessia yanağımdan makas alıp, içeri geçerken göz devirmiştim.
Üç yıldır annemin memleketinde, hatta onun eski evinde kalıyorduk. Buraya adım atar atmaz cennet gibi bir yere düştüğümün farkına varmıştım ancak Alessia'nın dediği gibi yıllar geçsede hâlâ alışamadığım bin ton şey vardı.
Bunlardan ilki, asla erken kalkamıyordum. Yani açıkçası kalksam bile asla İtalya'da ki insanlar gibi coşkulu olamıyordum. İkincisi ise, stressiz bir hayat süremiyordum. Onlar her anını rahat ve olumlu düşünerek geçirirken ben daima negatif ve korku doluydum. Hoş, artık bu huylarım eskiye oranla azalmış olsada hâlâ üstümde yapışık duruyordu.
"Kendi işinin patronu olmak çok güzel değil mi bebeğim ?" dedi Alessia pastayı neşeyle keserken.
Dilimi şaklatarak dolaplardan iki bardak almış ve limonata doldurmaya başlamıştım. "Elbette güzel ancak hâlâ işler yoğun. Nefes alamıyorum ki."
"Babaannenin zamansız ölümü planlarını bozdu tabi."
Kırgın bir omuz silktim ve "Evet, öyle oldu." dedim.