Fluffy White Tigers And Pillow Forts

3.1K 171 677
                                    

Bunu düşünmek tuhaftı, dönem sonunun neredeyse gelmiş olduğunu.

Chuuya için, stres git gide azalıyordu. Kalan arkadaşlarının deli gibi çalıştığı sınavlara girmiyordu. Final projelerini teslim etmişti ve şimdi sadece bekleyip profesörlerinin yapacağı dönem sonu dönüşlerini bekliyordu. Bu sıkıcıydı çünkü Tachihara çifte mesailer alıyor ve canı çıkasıya kadar çalışıyordu. Yuan ise meşguldü...

 Ama işler tersine dönüyordu, yaklaşan bazı şeyler vardı.

Dazai aklından sıkılmıştı. Bu gün kendi dersleri birecekti. Çoktan ders rehberlerine bakmıştı ve son okumalarını yapmıştı.

Aslında, sevmediği bir ders için deli gibi çalışmak falan da istemiyordu. Yani şimdi buradaydı, sınavın artık başlayıp bitmesini bekliyordu. Artık sonunda bu okuldan tamamen kurtulup bütün bu çelişkili yılı arkasında bırakıp defolup gidebilirdi.

Kafasının arkasından küçük, cılız bir ses her şeye rağmen ona fısıldıyordu.

Onu tekrar görmek istemeyecek misin?

Dazai bunun bir inkar mı yoksa kendisine kurduğu bir tuzak mı olduğunu anlamıyordu.

Bildiği tek şey, hayatına girmiş onun için önemli olan her insan - iyi olanlar bile - eninde sonunda gitmişti. Gerçekten gitmişti ya da duygusal olarak çekilmişti ya da her neyse... Asla yanında kalmadılar. Asla sevgili bulmayacağını, evlenmeyeceğini ya da aile kurmayacağını kendisine çok önceden söylemişti. Sadece nasıl sevileceğini bilmemesi değildi sorun, birisini sevmenin ne kadar can yakabileceğini de biliyordu. Bu yüzden artık bu tuzağa düşmeyecekti. Yani, kendisini mesafeli tutuyordu.

Chuuya'da kendi içinde bu korkulardan muaf değildi, onu daha çok korkutan bir şey varsa Dazai'nin ona normalde olduğundan daha da samimi davranmasıydı.

Yani... eğer kendisini bir denkleme koyarsa, ilk terk eden o olursa bu kez canı eskisi kadar yanmayabilirdi.

Gerçekten, kendisine bunun işe yarayacağını söylüyordu. Gerçekten yaradı. Ama daha sonrasında hayat daha da karmaşık bir hale geldi. 

Dazai'nin ilk sınavının olduğu gün, bir telefon çağrısı aldı. Bu yeterince garip değildi, yanıp sönen telefon ışığından arayan numaraya baktı.

Babasıydı...

Küçük bir bilgi: Bu babasının onu geçen dört ay içerisinde üçüncü arayışıydı. İlki okula yerleştiğinden emin olmak içindi, ikincisi büyük babasının sağlığı hakkında bilgi vermek için ve bu da üçüncüsü oluyordu.

"..." Telefonu kulağına kaldırıp cevap verdi. "Alo?"

"Osamu." babasının sesi rahatlamış görünüyordu. "Bir saattir birilerine ulaşmaya çalışıyordum. Küçük kardeşin hakkında."

Dazai olduğu yerde dondu. "O iyi mi?"

"O iyi, fakat acil ameliyatlarımız şuan acayip sıkıştı ve Narita havalimanına onu almak için zamanında gidemem. Bu kez Minako onunla birlikte uçakta değildi yani-"

"Yalnız başına mı uçağa bindi!?" Dazai bir anlık inanamıyor ve babası savunmadan biraz daha fazlasını yapıyor.

"Annen hala Avrupa'da olduğu için mutlu olmalısın yoksa onu eve getiremeyecektim bile." Babası bastırarak açıkladı. "Üstelik uçuş görevlileri de onunla sürekli ilgilendi yani güveli bir uçuştu."

"O daha yedi yaşında ve bu ülkeler arası bir uçuştu!"

"Lütfen tartışmayı bırakıp onu almaya gider misin? Sakunosuke telefonlarımı açmıyor."

Everything or Nothing |  Soukoku |  Türkçe Çeviri [Tamamlandı-Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin