Demirin ağzından...
2 gündür papatyamadan haber alamıyorduk. Yoktu işte. En son Sema sultana sahile gideceğim demişti ve gidiş o gidişti. Ben bakmaya bile kıyamazken almışlardı onu benden.
Yine her zamanki gibi evden çıkıp Sema sultanın yanına gittim. Kapıyı iki defa tıkladıktan sonra beklemeye başladım. Oysa ne çok isterdim Badenin kapıyı açmasını. Kapı açıldığında yine ağlamaktan gözleri kızarmış Sema sultanla karşı karşıyaydım. Cevabını bildiğim soruyu ısrarla yine sormuştum.
"Sema sultan Badeden bir haber var mı?"
Sema sultan başını iki yana salladı. Polisler arama çalışmalarını başlatmıştı ama hiçbir ize rastlayamıyorduk.
"Peki Sema sultan bir haber alırsan mutlaka beni de bilgilendir olur mu?
Gideceğim sırada Sema sultanın Demirim demesiyle durmuştum.
"Buyur Sema sultan"
"Önce geç içeri oğlum. Bu konu ayakta konuşulmaz deyip bana içeriyi işaret etti.
Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. Kapının önünde duran mor tüylü terlik dikkatimi çekmişti. Papatyamındı bunlar. Mor rengini çok severdi. Hemen hemen her şeyi mor renkliydi. Sema sultana aldırış etmeden terlikleri ayağıma geçirdim. Belki çok komik gözüküyor olabilirdi ama sevdiğim kızındı bunlar. O giymişti. Bu düşünce bile bana yetiyordu.
Salona geçip tekli koltuğa oturdum. Sema Sultanda gelip karşımda ki koltuğa oturup konuşmaya başlamıştı.
"Akifim bu kaç gündür Badeye sürekli mektup geliyordu. Ne olduğunu sorduğumda Akiften veya Merveden deyip geçiştiriyordu. Oğlum siz hiç mektup yazıyor muydunuz?"
Mektup mu? Demek şerefsizler mektup gönderiyordu.
"Hayır Sema sultan hem telefon dururken biz niye mektup gönderelim ki?"
"O zaman o mektuplar neydi? Kimdendi?"
Kimden olacaktı Burak şerefsizinden di tabiki de. Onu bi elime geçirirsem gebertmeden bırakmayacaktım.
"Sema sultan O mektuplar nerde bir fikrin var mı?" diyip bir umut Sema sultanın gözlerine baktım.
"Bilmek ki oğlum odasındadır her halde"
Oturduğum koltuktan bir çırpıda kalktım. Sema Sultandan izin isteyip Badenin odasına geçtim. Odası da onun kadar ışıl ışıldı. Çalışma masasının yanına kitapları karıştırmaya başladım. Belki mektupları bulurum umuduyla. Elime aldığım unicorlu defteri açacağım sırada arasından bir kağıt düşmüştü.
Eğilip kağıdı elime aldım. Kağıdı ters çevirip üzerinde ki yazıları okuduğumda sol yanımda bir acı hissettim. Kağıdın hepsinde benim adım yazıyordu. Gönlü güzel papatyam benim.
Kağıdı katlayıp cebime koydum. Ve mektupları aramaya devam ettim. Her yeri didik didik etmiştim ama yoktu mektuplar. Yorulduğumu hissetiğimde yere çömelip oturdum. Sırtımı da dolaba yasladım.
Gözüm çalışma masasının yanında duran çöpe takılmıştı. Ağzına kadar doluydu. Benim sevgilim işte çöpünü boşaltmaya bile üşeniyordu. Kapağı açtığımda mektupları görmeyi beklemiyordum. Çöpü masanın üzerine boşaltıp buruşmuş olan mektupları açtım.
Dört tane mektup vardı. Hepsinde de aynı şey yazıyordu. Bekle beni geleceğim. Sinirle yumruğumu sıkıp duvara vurdum. Elim ağrıyordu hatta kanıyordu ama kalbimin acısı daha ağır basıyordu. Mektupları elime alıp odadan çıktım. Sema Sultana birşey demeden evden çıkıp karakola doğru ilerlemeye başladım.
Yol neden bana bu kadar uzun geliyordu? Bitmek bilmiyordu. Sonunda karakola yetiştiğimde amirin odasına gidip elimde ki mektupları ona uzatıp bütün bildiklerimi anlattım.
.................
Karakoldan çıktıktan sonra deniz kenarına gidip büyük bir kayaya oturdum. Oysa ne hayallerim vardı. Buraya Badeyle gelecektik. Onu sevdiğimi burda söyleyecektim. Hayallerim deniz dalgalarında kaybolmuştu.
Derin düşüncelerimdeyken telefonumun melodisi çoktan kulağıma ulaşmıştı bile. Hevesle çıkardığım telefonu ekranda yazan ismi görmemle hevesim kursağımda kalmıştı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Demirimmmmm nasılsın benim prensim?"
Sesinden anladığım kadarıyla İrem yine içmişti. O zehiri nasıl içiyordu anlamıyordum.
"Ne var İrem sana beni bir daha beni arama demedim mi?"
"Dedin ama ben aramak istedim hahahha"
Sarhoş olduğu için sesi boğuk geliyordu.
"Seninle uğraşamyacağım İrem"
Telefonu kapatacağım sırada İrem telefonu kapatmamamı söylemişti. Yine ne saçmalayacktı acaba?
"Bade nerde biliyor musun?"
Badenin ismini duymamla sanki nefesim kesilmişti.
"Bade bizim elimizde onu biz kaçırdık haha. Burakla iş birliği yaptık sizden intikam mı alacağım demiştim Demir"
Demek İrem de bu işin içindeydi.
"Bade nerde söyle çabuk yoksa seni de o Burak şerefsizini de gebertirim"
"Sakin ol Demircim söyleyeceğim" diyip kahkaha atmıştı. İlk defa İremin sarhoş olmasına sevinmiştim.
"Sahilin yanında ki eski depoda"
İremden ses gelmeyince sızdığını anlamıştım.
Telefonu kapatıp geldiğim karakola geri döndüm. Telefonum konuşmaları kaydettiği için ses kaydını açıp karşımda duran amire dinletmiştim.
Arama çalışmaları daha da hızlatılmıştı. Ve o depoya baskın yapılacaktı. Dayan papatyam dayan az kaldı.
Odadan çıkıp Atilla amcayı(Badenin babası) aradım. Badeye olanları duyduktan sonra ilk uçakla İstanbula gelmişti.
Telefonu kapattıktan sonra amirin odasına geri döndüm. Adının Mustafa öğrendiğim amir ellerini masada kenetleyip oturmamı söyledi.
"Az önce bir telefon geldi. Sahilin yanında ki depoda 18 yaşlarında bir kız cesedi bulunmuş. Bade Vural olduğundan şüpheleniyoruz"
Mustafa Amirin söylediği şeyle neye uğradığımı şaşırmıştım.
Bade. Ceset. Ölüm...
Olmazdı değil mi?
###############
Ağlayarak yazılan şeylerin gülerek okunması...😔
Selamün aleyküm
Arkadaşlar pek kendimde değildim elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Umarım beğenmişsinizdir.
Bölüm hakkında ki düşünceleriniz
Bir dahaki bölüme kadar Allaha emanet olun💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜST KOMŞUM | Texting
Tâm linhTamamlandı. 0534******:Görmüyorsun Badem beni 0534******:Gözünün önünde olmama rağmen beni görmüyorsun 0534******:Gözün Buraktan başkasını görmüyor 0534******:Çok zor Bade 0534******: Senin gözümün önünde başkasını sevdiğini görmem çok zor