Ölüm nasıl bir şeydi bilmiyordum ama bir hissin kaybıyla yaşamak ölümden beter olmalıydı. Çoğu insanın bu yüzden bunalıma girip intihar ettiğini duymuştum. Sanırım öyle yaşamaktansa ölümün bir kurtuluş olduğunu düşünmüşlerdi. On dokuz yıllık hayatımda yaşadığım en şaşırtıcı olay Kanku'ları öğrenmem olmuştu. O zaman his emdiklerini öğrenmem beni çok korkutmamıştı ama şimdi...
Sevdiğim arkadaşım Kanku saldırısına uğramıştı. Onlardan hiç haberi olmayan babamda uğraya bilirdi. Belki Canip de. Sevdiğim insanlar tehlikedeydi. Lanetli günlerde ortaya çıkan o yaratıklar bütün sevdiklerime zarar verebilirdi. Peki hükümet bu durum için ne yapıyordu? Hiçbir şey. Sadece Koruyucu yetiştirip o yaratıkları öldürmeye çalışıyorlardı.
Onlar türeyen yaratıklardı. Buna bir dur denilmediği takdirde de türemeye devam edeceklerdi. Ünlü ressam Gaffar Devran ülkemizi büyük bir belaya sokmuştu. Bu beladan nasıl kurtulacağımız hakkında bir fikrim yoktu ama artık öylece duramazdım. O yaratık yok edilmeliydi, bunun bir yolu olmalıydı. Neden kimse bir şey yapmıyordu? Onları tamamen yok etmek bu kadar imkansız olamazdı!
Yumuşak bir yerde yattığımı hissederken gözlerimi açamadığımı fark ettim. Üzerimde bir ağırlık vardı ve bu ayılma isteğimi bastırıyordu. Kulağıma bazı sesler gelirken güçlükle gözlerimi araladım.
"İkinci bölmedeki hastanın iğnesi yapıldı mı?"
"Evet doktor bey."
"Peki dördüncü bölmedeki hastanın röntgen sonucu çıktı mı?
Hastaneye kaldırılmış olduğumu duyduğum seslerden anında anlarken kafamda birinin belirdiğini gördüm. Onat'tı bu. Buradaydı, yanımda.
Islak kıyafetlerini çıkarmış yerine kuru kıyafetler giymişti. O an fark ediyordum ki benimkiler de çıkartılmıştı. Üzerimde düz mavi renk hasta önlüğü vardı.
"Lila!" dedi endişeli görünürken.
Kısa bir saniye yüzüne baktım. Sonra kafamı çevirip etrafa odaklandım. Acil yatağındaydım. Etrafım perdeyle çevrelenmiş olduğu için hiçbir şey göremiyordum. "Beni buraya sen mi getirdin?"
Hala başımda dikilmeye devam ederken "Evet." dedi.
Aklıma bir anda ormanda olanlar gelirken korkuyla yüzüne baktım "Şans nerede?"
Sorumu cevaplamadı "Daha iyi misin?"
"Şans nerede?" dedim yerimde doğrularak.
"Onu boş ver ve iyi olmaya bak." deyince bağırdım "Sana Şans nerede dedim?" Öyle çok korkuyordum ki bir an nefes alamadığımı hissettim.
Sesli bir nefes bırakıp yatağımın kenarına otururken "Klinikte." dedi.
"Ne kliniği?"
"Kanku saldırısına uğrayanların kaldırıldığı klinik var ya orası işte." deyince yutkundum. Kafam o kadar karışıktı ki saldırıya uğrayan birinin oraya götürüldüğünü bile unutmuştum.
"Durumu nasıl?" diye sorunca omzunu silkti "Bilmiyorum, Canip onunla gitti. Durumunu ondan öğrenebilirsin."
"Bizzat kendim gidip öğreneceğim!" deyip yatağımdan kalkacakken eliyle beni durdurdu "Hiçbir yere gitmiyorsun."
Öfkem ona değildi aslında, Umur'un başına gelenlerden sebep kendimeydi ama hırsımı ondan çıkarmak istiyordum "Bana sen mi engel olacaksın?"
"Doktor dinlenmen gerektiğini söyledi. İki saattir baygındın." deyince elini üzerimden ittim "Onu merak ediyorum!"
"Seni yanına götüreceğim ama önce dinlen." dedi gayet ciddi görünürken. Bir saniye? Bana yardım mı edecekti yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANKU BADİ
FantasyÇocukluğunu iki dostuyla geçirerek büyümüş olan Lila, o akşam arkadaşının çalıştığı hastanenin morg bölümünde yalnız kalmıştı. Başına geleceklerden bihaber oturmuş cesetlerin bekçiliğini yaparken, bir ölünün canlanmasıyla neye uğradığını şaşırır. G...