Bazen cümlelerin toz haline geldiği anlar vardır. Konuşmak, nefretini kusmak istersin ama sadece susarsın. Belki de bir sebepten susturulursun. Benim susturuluş nedenim tamamen şok olmamdan kaynaklıydı. Oysa bu ben değildim. Susmak benim yararlı eylemlerimin arasında yoktu. Susamazdım ki ben, susmazdım. Çok iyi tanımadığım adamın dudakları dudaklarımın üzerindeyken sessizliğimle boğuştum. Karşı çıkamadım. Adeta donup kaldım.
Sanki yaşadığım durumu ben değil de bir başkası yaşıyor gibiydi. Lila'ydım ben. Hikayemizdeki kötü karakterin dudaklarında izim kalamazdı. Bu benim için trajikomik bir andı. Aklımdan silinip gidecekti. Benim için hiçbir anlamı yoktu.
Onat saniyelerce dudaklarını dudaklarımın üzerinde tutarken buraya doğru yaklaşan ayak sesleri geldi kulaklarıma. Adamların sesimi duymuş olabileceğini tahmin ederken kapanan gözlerimi açmak istedim ama bunu yapamadım. Bir anda bedenimde hissettiğim o soğuğun etkisi ile ürpermiştim. Bunun nedeni Onat'ın beni öpmüş olması değildi, başka bir şey vardı.
Ayak sesleri artık daha derinden gelirken bir anlık öfkeyle dudaklarımı Onat'ın dudaklarından ayırdım ve gözlerimi açtım. Bakışlarımız anında birleşirken suratına bir tokat atmak istedim ama bunu yapamadım. Çünkü ikinci bir şok yaşıyordum. Üstelik bu seferki diğerinden daha büyük bir etkiye sahipti.
Karanlıktaydım. Onat'ın eline aldığı telefon ışığı bulunduğumuz yeri aydınlatırken nefesimi tuttum. Daracık bir yerdeydim. Etrafım tuğlalarla çevriliydi. İlk başta ne olduğunu anlayamasam da aklıma gelen şey bana ne olabileceğini söylüyordu.
Bir hayalet gibi arkamda kalan duvarın içine girmiştim. Sebebi kimdi? Onat Gencer! Bizi buraya o sokmuştu. Nedeni de belliydi. Yakalanma korkusu yaptırmıştı bunu ona. Hem de yanında ben olmama rağmen.
Nefesim gitgide düzene girerken Onat'a baktım. Gözleri bendeydi. Neler düşündüğümü tahmin etmeye çalışıyor gibiydi. Şu an o kadar şaşkındım ki tek kelime edemiyor, ona bir şey yapamıyordum.
Boş boş onun suratına bakarken peşimizde olduklarını düşündüğüm adamların sesleri geldi kulaklarıma "Neredeler? Ses buradan geliyordu."
"Belki de karıştırdık, yan daireye gidelim." dedi diğer adam. Duvarın içinde olduğumuz için ses anlaşılabilir düzeyde gelmiyordu ama yine de ne dediklerini duyabiliyordum.
"Burada bir yerde olduklarına eminim."
"Tüm katlara bakalım, hadi!"
Kızgın olan adam gitmeden önce yüksek sesle konuşurken "Kaçışın yok Onat Gencer! Seni bulacağız!" dedi ve sonra oradan çıktı. Ses anında kesilirken bakışlarımı Onat'a çevirdim tekrar. Onunkiler de bendeydi. Bir şey sormamı bekliyordu ama sormayacağım her halimden belli olduğu için kendi konuştu. "Sor artık."
"Neyi?" dedim sinirle
"Nasıl burada olduğumuzu?"
"Nasıl olacak, üstün yeteneklerin sayesindedir." deyince birkaç saniye sustu. "Bunu daha önce görmüştün değil mi?"
"Evet."
"Biliyordum." dedi kafasını hafifçe sallarken. Önce halüsinasyon olduğunu düşünsem de Onat'la Piramit'teki konuşmamızdan sonra gerçek olduğunu anlamıştım. Şimdi de bunu resmen yaşamıştım.
Aklımda sorular dönerken "Nasıl yapabiliyorsun bunu?" diye sordum.
"Söylediğin gibi, üstün yetenek." deyince etrafıma bakındım. "Ben nasıl burada olabiliyorum?"
"İstediğim kişiyi içeri çekebilirim."
Onda bir şeyler vardı. Hep böyle düşünmüştüm. Bu yetenek insana özgü bir yetenek değildi. Hangi insan duvarın içine girebilirdi? Bu doğaüstü bir yetenekti. Tamam, böyle güçlere sahip olan insanların olabileceğini hep düşünürdüm ama şu an bunun canlı örneğini karşımda görüyordum. İyi de niye? Onat'ı özel kılan neydi de bu yetenek ona verilmişti? Anlayamıyordum. "Bu yeteneğe doğuştan mı sahipsin?" diye sorunca bu konudan bahsettiğim için mi bilmem yüzü epey bozuldu. Sanki bu durumdan hoşnut olmuyor gibiydi. "Hayır, sonradan olan bir şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANKU BADİ
FantasiÇocukluğunu iki dostuyla geçirerek büyümüş olan Lila, o akşam arkadaşının çalıştığı hastanenin morg bölümünde yalnız kalmıştı. Başına geleceklerden bihaber oturmuş cesetlerin bekçiliğini yaparken, bir ölünün canlanmasıyla neye uğradığını şaşırır. G...