Manevi anlamda uykusuzdum. Gözlerim gerçeklere kapanıyor gibiydi. Bir yanım dün gördüğüm şeyin doğru olduğunu söylüyor, diğer yanımsa gözlerimin beni yanılttığını dile getiriyordu. Peki ben hangisine inanacaktım?
Bir insanın duvarın içinden geçmesi mümkün müydü? Kaçımız bunu yapabilirdik? Bu kesinlikle bir yetenek işi değildi. Akıl sır ermezdi gördüklerime. Bir tuhaflık seziyordum. Onat Gencer farklı biriydi, onda bir şeyler vardı. Ne olduğunu çözemesem de bu işin peşini bırakmayacaktım. Her ne varsa bunu bulacak, gördüklerimin gerçek olduğunu kendime kanıtlayacaktım.
Dün gece yakalandığım için yöneticinin odasında azar işitirken gözlerimi yerden kaldırmamak için uğraşıyordum. Şu an beni gören herkes yaptığım şey için üzgün olduğumu düşünebilirdi ama kesinlikle öyle değildim. Sadece öyle görünüyordum. İyi ki üst kata çıkmıştım. Çıkmasaydım Onat'ın sırrını keşfedemeyecek, bundan bir haber yaşayacaktım.
Yönetici kızgınlıkla yüzüme bakarken gözlerim hala yerdeydi. Kulağım onda olabilirdi ama aklım tamamen başka bir yerdeydi. Onat Gencer'de. "Çok hata yapıyorsun Lila, artık buna bir son ver! Puanın eksilerde!"
Gözlerimi yavaşça kaldırıp onun küçük odasında dolaştırdım. Yerler ve duvarlar beyazdı. İçeride bir masa ve masanın hemen yanında dosyalarla dolu bir dolap vardı. Gözlerim masanın önündeki sandalyeye kayarken oturmak için emir bekledim ama kadın beni ayakta dikmeye yemin etmiş gibi tam yarım saat öylece bekletmişti. On beş dakikasında kendi işerini halletmiş, sonra bana dönmüştü. Gittikçe ona sinir olduğumu hissederken konuşmadan önce dudaklarımı yaladım ve pişmanmışım gibi rol yaptım. "Üzgünüm, bundan sonra daha dikkatli olacağım."
Söylediklerimi umursamazken çatık kaşlarıyla konuşmaya devam etti "Daha önce ilk haftada eksilere düşen hiç görmemiştim. Cuma günü Başkaldıranlarda olacağın kesinleşti. Yerinde olsam artık hata yapmamaya çalışırdım."
Duyduklarım ilgimi çekerken hapı yuttuğumu düşündüm. Korktuğum başıma gelmişti işte! Sonunda herkesin sakındığı o kategoriye girmeyi başarmıştım. Bakalım şimdi ne yapacaktım?
"Kurallar size anlatıldı. Neden gece yarısı üst kattaydın?" Sorusuna birkaç saniye cevap veremedim. Çünkü az önce duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. "Bir şeyler yemek istemiştim. Bu yüzden yemekhaneye gittim."
"Neden, akşam yemeğini yememiş miydin?" diye sorunca yutkundum "Yemiştim ama..." Sözümü tamamlama izin vermeden tekrar soru sordu. "O halde neden oradaydın? Doyumsuz musun?"
O konuştukça ben gitgide gerildiğimi hissediyordum ama sakin kalmak istedim. Sinirlenirsem çok kötü şeyler olabilirdi. Karşımdaki bir yöneticiydi sonuçta, ona karşı gelemezdim ama düşündüklerimi açıkça dile getirebilirdim. Susmak zorunda değildim. "Verdiğiniz yiyecekler berbat, onları yemek istemiyorum." deyince sesini bir çocuğu azarlar gibi yükseltti "Onları yemek istemiyorsan puanını yüksek tut ve üst katlara çık! Alt katta kaldığın sürece kurutulmuş gıdalarla besleneceksin."
Bakışlarım anında sertleşti. Bir şey diyecektim ama kendimi zor tutuyordum. Şu an en doğrusu susmaktı.
"Şimdi çıkabilirsin." deyince öfkeyle ona bakmaya devam ettim. Bunu fark ederken "Ne bekliyorsun?" diye sordu. Aslında bir şey demeye niyetli değildim ama dudaklarımdan merak ettiğim o soru çıktı. "O yiyeceklerin içinde ne var?"
Sorduğum soruyu anlayamamış gibiydi "Ne?"
"Sürekli halüsinasyon görüyorum. Yiyeceklere bir şey mi katıyorsunuz?"
Çatık kaşları iyice çatıldı. "Yiyeceklerde bir şey yok Lila. Halüsinasyonları yorgunluktan sebep görüyor olmalısın." deyince anlamış gibi başımı salladım. O an böyle bir soru sorduğum için pişman olmuştum. Böyle bir şey varsa bile söylemeyeceği kesindi. Ama ben bu işin peşini bırakmazdım. Ya o yiyecekler de bir şey vardı ya da Onat Gencer'de. Bunu yakın zamanda çözecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANKU BADİ
FantasíaÇocukluğunu iki dostuyla geçirerek büyümüş olan Lila, o akşam arkadaşının çalıştığı hastanenin morg bölümünde yalnız kalmıştı. Başına geleceklerden bihaber oturmuş cesetlerin bekçiliğini yaparken, bir ölünün canlanmasıyla neye uğradığını şaşırır. G...