Yuji, kesinlikle Megumi' nin ablasının neden birileriyle bu kadar erken tanışmasını garipsediğini anlayabiliyordu şimdi. Fazla içine kapanık bir insandı ama Yuji kesinlikle vaz geçmeye niyetli değildi. Herkesle arkadaş olması gerekirdi ve Megumi' den umudu kesmeyi kesinlikle düşünmüyordu. Her ne kadar kendisi konuşma başlatmakta beceriksiz olsa da, birisi soru sorunca cevap verirken soğuk davranmıyordu.
Piknik örtüsünün etrafında toplaşıp karınlarını güzelce doyurup güzel sohbetler ettikten sonra gençler, tekrar denize girmeye karar vermişti. Fakat Megumi kim sorarsa sorsun reddedip, ayaklarını sokmaktan daha fazlasını yapmayacağını tembihleyerek Yuji' nin, denize girmesi için yalvarmasını sağlıyordu.
Kısacası bütün gün denize girmeyen inatçı Toge ve Megumi' nin; Okkotsu ve Yuji tarafından zar zor denize sokulmaya çalışmasıyla geçmişti. Nanami bile on dakikalığına uğrayıp herkesi gömdükten sonra evine geri dönmüştü. Satoru için bu büyük bir gelişme olarak nitelendirilebilirdi kesinlikle.
Eve gidip bütün tuzlu suyu üzerinden atmak için güzelce duş aldı Yuji. Deniz fazla yorucuydu ve bayağı uykusu gelmişti ve biraz kestirmeyi düşünmüştü. Fakat saatini kontrol ettiğinde bunun çok da iyi bir fikir olmadığına varıp uykusunu kaçırtacak şeyler yapmaya çalıştı. Şimdi uyursa sabaha kadar uyanamayabilir ve Megumi ile tekrar konuşamayabilirdi.
Kahve içti, oyun oynadı, dizi izledi, müzik dinledi... en sonunda kısa bir yürüyüşe çıkmaya karar verip telefonuna kulaklıklarını tekrar taktı ve spor ayakkabbılarını giyerek evden çıktı. Kocaman caddede tempolu bir şekilde koşup kaldırım üzerindeki taşları engelmiş gibi hayal edip üzerinden atlayarak yoluna devam etti. Birkaç sokak yukarıya çıktıktan sonra denizi zar zor görebilir hâle gelmişti artık. Geri dönmesi gerektiğini düşünüp tekrar zıplaya zıplaya bütün sokakları geçti.
Yürüyüş yapmayı seviyordu Yuji. Özellikle akşam saatlerinde, hava hafifçe eserken ve güneş yer yüzüne veda ederken, köpeklerin havlamalarıyla dolmuş daracık ve bomboş sokaklarda kaldırım taşlarının çizgilerine basmadan yürümeye devam etmeye bayılıyordu. Sanki sanal bir oynunun içerisindeymiş de, çizgiye basınca yanıyormuş gibi hayal ediyordu. Ruhu asla yaşlanmazdı Yuji' nin. Her zaman çocuk gibiydi o.
Komşuları ve kendisinin evinin bulunduğu sokağa girdiğinde, Megumi' nin bahçesinden gelen havlama seslerini duyar duymaz hemen oraya döndü. Yeni duş almış olduğu her halinden belli olan oğlan, üzerine geçirmiş olduğu yeni kıyafetleriyle köpeklerinin yemek kaplarına mama dolduruyor, kafalarını okşuyordu. Yuji, bahçenin tahtadan kapısının önüne geçip kollarını üzerine attı ve Megumi' ye seslendi. "Hey, Megumi! Ne yapıyorsun?"
"Köpeklerimi besliyordum. Gelmek ister misin? Onları sevebileceğini söylemiştim."
Yuji ilk başta tedirgin olsa da, Megumi babasının evde olmadığını söylediğinde endişesini bir kenara bırakıp bahçeden içeriye girdi ve kenarda duran salıncağın üzerine oturup köpekleri sevmeye başladı. Özenle bakıldıkları nereden bakarsanız bakın belliydi. Tüyleri tertemiz, ışıl ışıl ve göz alıcıydı. İkisi de birbirinden çevik ve cana yakın hayvanlardı. Yuji' nin üzerine atlayıp duruyor, asla yabancılık çekmeden elini tüylerinin arasında gezdirmesine izin veriyorlardı.
Biraz daha köpeklerle oynadıktan sonra Yuji eve gitmesi gerektiğini söyleyerek yanından ayrıldı. Gece yine görecekti onu nasıl olsa...
###
Yuji aynı saati bekledi tekrar yanına gidebilmek için. Kafasını dağıtmak adına birçok şey yapmış olsa da, tekrar o kayanın üzerinde oturup denize birlikte taş atabilmek için sabırsızlanıyordu.
"Hey sen!" Nobara ayağıyla ittirdiği odanın kapısını sonuna kadar açıp yatağında manga okuyan Yuji' yi korkuttu. "Satoru bu gece onların eve çağırıyormuş haberin olsun."
"Siz gidin. Ben çok yorgunum." diye geçiştirdi Yuji. Nobara da böyle bir şey için inatlaşacak bir insan değildi zaten. Omuz silkip kapıyı açık bırakarak odadan ayrıldı. Koridorda ilerlerken "Onu ikna etmen gerekecek!" diyerek gülüyordu. Yuji kimi kast ettiğini anladığı zaman içinden küçük bir küfür ederek yatağından yuvarlanıp yere düştü. Koridordaki adımların sesi daha da yaklaştıkça yaklaştı ve sonuna kadar açık olan kapıda memnuniyetsiz bir surat belirdi.
Okkotsu...
"Ne demek gelmiyorum?"
"Okkotsu... cidden çok yorgunum sadece yatıp mangamı okusam olur mu? Bu gecelik sadece. Lütfen."
Yerden kalkıp yatağında bağdaş kuran çocuğa baktı ellerini beline koyarak Okkotsu. Memnun değildi... moodundaydı... inatlaşacaktı.
O inatlaşıp Yuji' ye gelmesi gerektiğini anlata dursun, Yuji elini çenesine koyup dinliyormuş gibi yaparak kendini savunmaya çalışıyordu. Yarım saat süren tartışma sonucunda bunun acısını çıkaracağını söyleyen Okkotsu pes ederek odasından ayrıldığında zaferle yumruğunu havaya kaldırdı Yuji. Biraz sonra da kapanan kapının sesiyle gittiklerini anlamıştı.
Tekrar balkonuna çıktı. Daha çok vardı saatin gelmesine. Sabırsızca beklemeye devam ederken telefonunda oyalanmaya çalıştı. Zaman öldürmek için telefonda yapılan sonsuz bir gezintiden daha iyisi olamazdı sonuçta.
Kapı gıcırtısı duyulduğunda Yuji, balkonda saklanıp Megumi' nin çıkıp çıkmadığını kontrol etti. Sapık gibi onu bekliyor olduğunu bilmesini istemezdi çünkü. Megumi, yavaşça ve dikkatlice kapattığı kapıyı iyice kontrol edip sessiz bir şekilde sahile indi tekrardan. Yuji de biraz bekleyip hemen arkasından gitmek istiyordu.
Altına uzun bir eşofman giyip anahtarını da unutmadan evden çıktı. Sahile indiğinde Megumi aynı kayada, aynı biçimde oturmuş duruyordu. Yuji' yi görünce şaşırdı. "Yine gelmişsin." dedi ikisi de aynı anda. Sesleri birbirine karışıp tek bir ağızdan çıkmış gibi duyulurken ikisi de şaşkındı. Yuji harika bir oyuncuydu her şey tesadüfmüş gibi davranmayı seviyordu.
Ensesini kaşıyarak gergince gülümsedi Yuji. "Eğer rahatsız oluyorsan gidebilirim." dedi sıcak bir sesle.
"Hayır hayır. Neden olayım?" diye karşılık verdi Megumi. Daha sonra tekrar oturması için kayıp eliyle yanını patpatladıktan sonra gelmesini bekledi. Yuji kayaya çıkıp kendisi için ayırılan yere yerleştikten sonra sessizce oturan çocuğa döndü. "Ailenden kaçmak için mi buraya geliyorsun?"
"Hayır aslında. Kafamı dağıtmak için."
"Nedenini anlatmak ister misin?" Yuji ellerini cebine sokup kapüşonunu kafasına geçirdi ve serin havadan saklanmaya çalıştı. Neden yeni tanışmış olmalarına rağmen ona bunu anlatmasını ummuştu bilmiyordu. "Fazla can sıkıcı olabiliyorlar ve... yeni anneme fazla alışabildiğim söylenemez. Babam da muhteşem bir baba değil ne de olsa."
"Aile meselelerine karıştığım için kusura bakma. Belki anlatırsan iyi hissedersin diye düşündüm."
"Önemli değil. Başkasına anlatmak iyi hissettiriyor haklısın."
"Yani onlardan sadece gece kurtulabiliyorsun."
Megumi omuz silkmekle yetindi. Yine de bu Yuji için gayet net bir cevap olmuştu. Rüzgar biraz şiddetlenmiş olmasına rağmen Megumi hiç üşüyormuş gibi görünmüyordu. Onun yanı sıra kat kat giyinmiş Yuji bile titremeye başlamıştı oysaki. Ellerini birbirine sürterek ve "hoh" layarak ısıtmaya çalıştı. "Sen gelmeden önce yine taş sektirmeyi denedim." dedi Megumi. Yuji gülümseyerek oğlana döndü. "Sonuç ne peki?"
"Hâlâ ikiden fazla olmuyor." diye yanıtladı hayal kırıklığıyla. Yuji kıkırdayıp kafasını, karnına doğru çektiği bacaklarına gömdü ısınmak için. "Gülmesene." Megumi hafifçe Yuji' nin sırtına vurduktan sonra ellerini çenesine koyarak önüne döndü. Uyarısı daha da çok gülmesine neden olmuştu.
Deniz hafifçe dalgalanıp, sivrisinekler daha da fazla vızırdamaya başladığında sahil pek de huzurlu bir yer olmamıştı artık. Megumi ensesine konan kaç tane sivri sineği öldürdüğünü sayamıyordu bile... Yuji ise sürekli ertesi akşam böcek ilacı getireceğinden bahsedip duruyordu. "Ertesi akşam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] ᴍɪᴅᴅʟᴇ ɴɪɢʜᴛ ʟᴏᴠᴇ » 𝘪𝘵𝘢𝘧𝘶𝘴𝘩𝘪
Fanfictionİtadori Yuji için, geceleri yapabileceği en güzel şey sahilde Megumi ile buluşup denizi izlemekti. Siyah saçlı çocuk denizi izlerken, Yuji ise gözlerini onun üzerinden hiç ayırmazdı. O gece mavisi gözleri ay ışığında parlarken, Yuji kendini kutsanmı...