*Önceki bölümler çok sade ve tekdüzeydi. Bundan sonra olaylar daha da gelişip farklılaşcak. Umarım bu değişimi seversiniz :) *
"Ali" dediğimde kendini içeriye attı. Salona geçene kadar konuşmadı. Koltuğa oturup
"Özür dilerim, rahatsız etmek istemedim. Buraya gelmekten başka seçeneğim yoktu" dediğinde aceleyele mutfaktan getirdiğim buzu uzattım.
"Önemli değil de ne oldu?" Diye sorduğumda
"Küçük bir baskın oldu diyelim " deyip buzu kaşına bastırdı.
"Hastaneye gidelim mi?"
"Hayır hayır. Benim dalgınlığım yüzüne oldu bunlar. Ateş bey sayesinde böyle iyiyim "dediğinde
"O nasıl ?" Kısık sesle söylemiştim bunu.
"Pek birşeyi yoktu Ateş beyin. Benim lastiğim patlamasaydı, eve gidecektim."
"Götürmemi ister misin?" Şaşkınca bana bakıp
"Araba?"
"Babamınki burada "
"Sürmeyi biliyor musunuz ?"
"Gidelim mi?" Şuan tek isteğim Ateş'i görmekti. Ayağa kalktığında kolundan tutup yürümesine yardım ettim. Arabaya bindiğimizde hemen arabayı çalıştırdım. Eve vardığımızda bu defa kolunu tutmama izin vermeyince şaşırsamda
"Ateş bey bundan hoşlanmaz" deyip hafifçe güldü. Ama canının yandığını anlamamak için aptal olmak gerekirdi.
"İyi görünmüyorsun "
"Alışığım ben Afra hanım yarına birşeyim kalmaz. Teşekkür ederim herşey için "deyip içeri girdik. Benim öylece durduğumu farkedince
"Ateş bey odasındadır " deyince kafamı sallayıp yavaşca içeri girip yukarı çıkmaya başladım. Odasının önüne gelince derin bir nefes alıp kapıyı tıklayıp içeri girdim. Yatakta uzanıyordu. Ama çatık kaşları yaklaşmamı engelleyecek kadar sert gösteriyordu onu. Tam çıkacakken
"Afra" deyip doğruldu. Ona bakmaya devam ederken sinirle
"Ne işin var burada?" Dediğinde
"Şey ali'yi getirmiştim." Çenesini sıktığı belli oluyordu.
"Yanıma gel" dediğinde ağır adımlara yanına gidip oturdum. Otur dememişti ama ayakta da durmak istemiyordum. Birden belimi kavrayıp kucağına oturttu. Gözüm hemen kanamış dudağına ve dağılmış saçlarına kaydı. Nefesim hızlanırken belimdeki elleri bacaklarıma gözleri de dudaklarımdaydı.
"İyi misin?" Diye sorduğumda
"Burada olmaman gerekiyordu." Kalkmaya çalıştığımda engel olup
"Madem geldin biraz eğlenelim" dediğinde sinirle ona bakıp
"Nasılsın ona bakmaya geldim, eğlenmeye değil!" Sinirle kurduğum cümleyi sırıtarak dinlemesine daha da sinir olup
"Hem ben böyle eğlenmem "
"Nasıl eğlenirsin "diye sorduğunda
"Sanane! Hem bu halinle hala bu konuları konuşman ne kadar mantıklı?"
"Hmm " deyip
"Nasılken konuşalım "
"Konuşmayalım hiç, bıraksana beni eve gideceğim."
"Buraya niye geldin?" Diye sorunca
"İyi darbe almışsın kafana belli az önce söyledim ya"