Gözlerim korkuyla iyice büyürken derin bir nefes alıp duruşumu dikleştirdim. Eğer o makas saçımdan bir milim bile keserse neler olacağını çok iyi biliyordu. Etraftaki meraklı bakışları umursamadan başımı kaldırdım. Yüzüne bakacak değildim. O bunu bekliyor gibi tek dizini yere koyup arkamda çökünce istifimi bozmadım.
Soğuk metali boylu boyunca sırtımda gezdirip boynumda durunca anlamıştım düşündüğüm şeyi yapmayacağını. Ve Bi anda duyduğum sesle yanıldığımı anlamam uzun sürmedi saçlarım gitmişti.
Şokla olduğum yerde duruyordum Ateş ayağa kalkmış arkasını dönmüş gidiyordu.Bir an bile düşünmeden ayağa kalkıp koşmaya başladım nereye olduğunu bilmeden. Nefes alamıyordum. Arkamda bıraktığım saçlarıma dönüp bir kere bile bakamamıştım... onlar benim herşeyim di yaşayamadığım çocukluğum, babamın okşadığını hayal ettiğim, belki de o yaşımda herkesin bana bakarak kıskandığı tek şey olan saçlarım gitmişti.
Ana caddeye vardığımda duyduğum korna seslerini umursamadan koşmaya devam ettim. Ve beklenen oldu bedenimde hissettiğim keskin acıyla gözlerimi yumdum.
1 YIL SONRA
Oturduğum yerde doğrulup ellerimi saçlarıma attım gülümseyerek. Eski hallerine dönsünler diye az uğraşmamıştım. Tek farkla kızıllardı artık. Yeşil gözlerimle öyle uyumlu duruyorlardı ki kendimi beğeniyordum artık. Sonuçta lindaydım ben .. linda ersoy.
Hayatımdaki tüm insanları silmiştim tek bir gece de. Hepsi yalanlarla girmişti hayatıma, Gül bile. Diğerlerini söylememe gerek bile yoktu. Hepsinin bir çıkarı vardı yanımda dururken annemin ve o çok değer verdiğim abilerimin bile. Babalarından intikam alma yollarıydım ben. Bilmediğimi sanıyorlardı. Oysa ki öğrendiğim andan beri bugünü planlıyordum. Yavaşça güvenlerini kazanıp hayatım güzelmiş izlenimi veriyordum.Tabi bir yandan da para biriktiriyordum. Biricik babamın hesabıma yatırdığı para her geçen ay eksiksizce harcadığım kısmı dolduruyordu garipsesem de takılmadım. Benim için parayı çekip ordan üç çocuğu için market alışverişi yapıyor gibi görünen, eşini iki yıl önce kaybetmiş bir kadın. Kimse sorgulamıyor şifresini nasıl bulduğunu hayat akıp gidiyordu. En azından benim istediğim şekilde.
Üzerime giydiğim tişörtü düzeltip evden çıktım. Binadan çıkmadan solda duran ayna da kendime baktım. En son ne zaman ağladığımı hatırlamıyordum. Gözlerim çoğu zamanın aksine parlıyordu. Saçlarımı kıvırcık yapasım gelmişti son zamanlarda. Sürekli dalgalı yapıyordum bu yüzden.
Yırtık kotum ve bol siyah tişörtümü son kez düzeltip binadan çıktım. Üç katlı binanın en üst katında oturuyordum. Alt katımda Sibel teyze evet yanlış duymadınız Sibel teyze, en alt katta da kimsesiz bir kadın yaşıyordu. Yaşlı olduğundan evden hiç çıkmaz arada bahçede oturur etrafı izlerdi.Sibel teyze en başından beri hep yanımdaydı. Bu evi o bulmuş o döşemişti. Hayallerimden bile güzel öyle sıcak bir yerdi ki ilk gün ne kadar doğru birşey yaptığımı anlamıştım. Çoğu zaman benim evimde kalsa da inadı inattı. Ne diyebilirdim ki var olması bile yetiyordu bana.
Çalıştığım pastaneye ulaşınca önlüğümü giyip arka tarafa geçtim. Dün yarım bıraktığım pastaya başlamadan önce Saliha ablayla havadan sudan konuştuk. Para dahi almadığım işi evde bunalmamak için yapıyordum. Ne kadar itiraz edip her ay para vermeye çalışmış olsa da gerçekleri anlattığımda kabul etmek zorunda kalmıştı.
Tabikide babamın açtığı hesaba güvenmiyordum. Sibel teyzenin evindeki kasada yüklü miktarda param vardı yıllarca bana yetecek kadar ama ona dokunmuyordum. Hesapla ilgili sıkıntılı bir durum oluşmadığı sürece tabiki. Arkada çalan şarkıya hafif eşlik ederken pasta hamurunu şekillendirmeye başladım.
Ne kadar küçük mahalle pastanesi olsa da yakındaki büyük şirketin çoğu çalışanı her gün mutlaka ya poğaça ya da tatlı almaya buraya geliyordu. İlk başta garibime gitse de zamanla anlamış sorgulamayı bırakmıştım.