Neredeyse iki hafta geçmişti ve Ateşi hiç görmemiştim. Diğerleriyle karşılaştıkça selamlaşmaktan öteye gitmiyordum. Yataktan hiç çıkasım yoktu, pastaneye bile zorla gidiyordum. Rahat edemediğim yerlerde olmak istemiyordum, her an biri ortaya çıkacak kaygısı beni yiyip bitiriyordu.
Yine gelip düzenimi mahvettiler. Gitmeyi düşünsem de nereye kadardı bu kaçmalar. Elbet yine karşılaşcaktık. Bu defa ne gibi bahane uydururum o bile meçhuldü. Yataktan ayaklarımı sarktıp ellerimi iki yanıma koydum. Başım eğikti. Saate baktığımda üçe geliyordu. Birden önümde hissettiğim bedenle çığlık atıp geriye kaçtım.
Ateş önümde çökmüş elleri dizlerimi sıkı sıkı tutuyordu.
"Sakin ol "
"S sen nasıl girdin içeri? " korkudan gözlerim dolmuştu
"Uyuyamıyorum, bir yıldır adam akıllı uyuyamıyorum.. siktiğimin aklından bir an olsun çıkmıyorsun. Her haltından haberim olmasına rağmen yanımda arıyorum seni." Yutkunduğumu görünce yatakta yanıma oturdu. Yine çok yakın duruyordu.
"Senden uzak durmak istemiyorum artık. Gülümseyişine ihtiyacım var " cevap verme yetimi kaybetmiş gibi sadece ona bakıyordum. Bir elini belime koyup iyice kendine çekti. Bacaklarım onunkilerin üstündeydi resmen. Baş parmağını hafifçe hareket ettirken
"Ateş " Diye fısıldadım. Devamı gelmedi boştaki elini Yanağıma koyup
"Daha nereye kadar devam edeceksin, bir yıl tam bir yıl zaman tanıdım sana. Kafanı toparla, yaktığın ateşin külleri dağılana kadar bekledim. Sen hala kaçma peşindesin "
"Kaçmıyorum.. yaşamak istediğim gibi yaşıyorum ve çok mutluyum. Hayatımda beni kullanan kimse yok. Çıkar ilişkim yok değerli olduğumu hissediyorum. Eskiler gelmiyor. Siz buraya gelene kadar hiç kabus görmedim. Seni görene kadar.. şimdi yine uyuyamıyorum, dışarı çıkarken temkinli yürüyorum bir yerden biri çıkacak mı diye. Ben bunları istemiyorum Ateş, eskiye dair kimseyi istemiyorum. Öldürebileceklerimi bedenen öldürdüm, sizi de ruhen öldürdüm varlığınıza ihtiyacım yok. Bozmayın düzenimi sessizce gidin" gözlerini bir an olsun gözlerimden çekmeden beni dinlemişti
"Haklısın " deyip yanağımdaki elini çekince boşluğa düşmüş gibi hissettim. Az önce herşeyi kabul etmiş gerekli açıklamayı yapmıştım ama itiraz etmesini bekliyordum, öyle ümit etmiştim...
"Kendince haklı nedenlerin var ama benim de sabrımın bi sınırı var, Afra sen o beyaz toprağı yeterince kirlettin. Biraz da benim kirletmemin sakıncası yoktur " deyip dudaklarıma iyice yaklaştı. Nefesi dudağıma çarpıyordu. Onu itebilirdim. Ama itmedim.
Yavaşça dudaklarımı öpmeye başladığında gözlerimi yumdum. Alt dudağımda dilini gezdirirken oyalanır gibi hali vardı. Hala vazgeçebilirsin der gibi. Elimi yavaşça yanağına koyduğumda dönüşü olmadığını anlamıştım sertçe alt dudağımı ısırıp dilini aralanan dudaklarımdan içeri itti.
Ona karşılık vermeye başladığımda sertleşti hareketleri. Arzusu o kadar yoğundu ki. Yeni çıkmış sakallarını okşarken sırtımı yatakla buluşturup üzerimdeki yerini almıştı. Belimdeki eli bacaklarımı okşarken diğer eli saçlarımı geriye itiyordu. Üst dudağını sertçe emdiğimde gülümseyip üzerime baskısını arttırdı.
Nefesimin kesildiğini hissetsem de ayrılmaya hiç niyetim yoktu. Diliyle dilimi okşarken kısık sesle inleyip karşılık vermeye devam ettim.
Dudaklarım artık uyuşmuştu. Sonunda ayrıldığımız da boynuma bastırdığı dudaklarıyla kafamı iyice geriye ittim. Islattığı yerleri emerken duracak gibi durmuyordu.