39 |FİNAL|

412 12 0
                                    

Öncelikle sizden özür dileyerek başlamak istiyorum bu veda konuşmasına. Göksu ve Ali benim için çok özeldi. Her zaman da özel olarak kalacak. Bu kurguyu böyle bitirmek, biraz daha üstüne düşmemek beni üzse de aradan çok zaman geçti ve artık onları size aktaracak kadar tanıdığımı düşünmüyorum. Bu sebeple onları daha fazla yazamayacağım. Özel bölümler belki gelir belki gelmez. Net bir şey diyemeyeceğim. Ama onları baştan sona okuyup tekrar yazıp yazamayacağıma bakmam lazım ve bunun için inanın vaktim yok. Çünkü iki ay sonra sınavım var ve ciddi bir şekilde hazırlanıyorum. Önceliklerim hayallerim ve bu yüzden bir iki ay daha özel bölüm bekleyeceksiniz.

O zaman son kez oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın diyorum ve gidiyorum. Bu bulut kaçar.

~

"İşte ondan sonra Ege ve Mali yüzünden bugünkü maçta yedeklere soktu beni." Dedim somurtarak beni kahkahalarla dinleyen takım arkadaşlarıma. O kadar çok gülmüşlerdi ki az sonra hepsinin patlayacağını düşünmeye başlamıştım.

Dilan elini ağzına götürerek kahkahalarını sonlandırmaya çalıştı ve hayretle konuştu. "İnanmıyorum ya, tüm olaylar yanı başımdaymış da haberim yokmuş. Bilseydim smaç çalışmayı bırakır koşa koşa soyunma odasına gelirdim."

"Ya ya, tam izlemelik bir olaydı. Bir çekirdek eksikti." Diyerek ters ters konuştum hâlâ gülen Dilan'a. Kızlar benim bu tepkime daha çok güldü.

"E Leyla hoca sana neden maç yasağı koydu. Hiç haberin yokmuş gibi davranmıştın."

Hemen cevapladım Yağmur'u. "Heyecandan 'ben ejderhayım' ve 'bende ejderha terbiyecisiyim' diyen iki asalağın yanlışlıkla beni ele vermeyeceğini düşünmemişsindir umarım." Ali ve Ege taklidim onların yavaş yavaş azalan kahkahalarını tekrar arttırdı. Göz devirdim.

Sinirden âdeta ejderha gibi burnundan soluyorsun Gök, sakin ol.

Bana ejderha deme!

"Artık bu saatten sonra efendi Begüm diyeceksiniz bana." Dedi birden Begüm. Ona anlamazca baktık. Herkes kahkahayı kesmiş ona bakıyordu.

Begüm bizden istediği tepkiyi alamamış olacak ki omuzlarını düşürdü ve huysuzca konuştu. "Bu kısımda bana 'havalara bak, sanki ejderhası var' demeniz gerekiyordu. Bende 'e var' diyecektim." Diyerek kendine gülmeye başladığında göz devirdim.

Cidden... Espri yeteneği sıfır olduğunun farkında değildi. Gerçi her kızın kalabalık bir kız ortamında kafayı bulacak şekilde davranması kadar normal bir şey yoktu. Bu yüzden bu hallerini boşverdim.

Ejderha lafını duyan canım takım arkadaşlarım ise tekrar gülmeye başladı. Az sonra yarı final maçına çıkmayacaklarmış gibi saçma bir rahatlık vardı üzerlerinde. Tekrar göz devirdim ve Begüm'e 'hangi gezegenin varlığısın' bakışımı attım.

"Neyse, sizin alaylı kahkahalarınızla uğraşamam daha fazla. Benim gazabımdan kaçan..." Derin bir nefes verdim ve dişlerimin arasından konuştum. "Ejderha ve ejderha terbiyecisini bulmam lazım." Ve tekrar alaylı kahkahalar...

Sizcede biraz abartmadınız mı?

Oflayarak soyunma odasından çıktım ve bakışlarımı etrafta gezdirdim. Fakat biraz ilerleyince gördüğüm manzara karşısında öfkem iki katına çıktı. Bir tane 'bugün ölmek istiyorum' diyen kız ile 'Göksu'nun gazabına uğramak için daha fazla ne yapabilirim' diye düşünen Ali'yi yan yana görmek beni tahmin edersiniz ki mutlu etmemişti.

Adımlarımı hızlandırarak yanlarına geldim ve yapmacık bir gülümseme kondurdum yüzüme. Yanında beni gören Ali irkildi ama gülüşümü görmesi bu seferki irkilmesinin yanında hiçbir şeydi. Chuky gibi güldüğüme emindim.

"Merhaba tatlım, sen rakip takımın oyuncusu olmalısın. Sizin için ayrılan soyunma odalarını arıyorsan..." Kafamı geriye çevirip ilerisini gösterdim. "Sizin giyineceğiniz yer orası."

Meali: Burda istenmiyorsun, gideceğin yere kadar yolun var siktir git.

Ben daha kibarca demiştim iç ses ama haklısın, demek istediğim aynen bu.

Karşımdaki kız benim yüzümdekiyle aynı samimiyetsiz gülümsemeyle bize baktı ve teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı. O gidince sesimi incelterek onu taklit ettim ve huysuzca kollarımı göğsümde bağladım. Sert bakışlarım bu sefer Ali'yi bulduğunda kollarını yukarı kaldırarak yüzündeki sırıtık ifadeyle bana baktığını fark etmem zaman almadı tabii ki.

"Bana öyle bakma. Kendisi numaramı istedi. Bende tam senden bahsedecekken sen geldin. Ha, illa suçlayacak birini arıyorsan inanılmaz cazibemi suçlayabilirsin." Derken havaya kaldırdığı ellerinden biriyle saçını geriye taramayı da eksik etmemişti. Kollarına vurdum ve indirmesini sağladım. Hele hele bu tavırlar, bu hareketlerde neyin nesiydi?

"Sen bizim maçlar olduğunda artık izlemesen mi? Bu ne böyle canım? Ben her maç karşı takımın gücünü mü düşüneceğim aralarında güzel kız olup olmadığını mı?"

En güzel gülümsemelerinden birini yollayıp -aslında hepsi güzeldi ama bu gamzeli olanını daha çok seviyordum- beni kollarının arasına aldı ve başımı göğsüne yasladı. Saçlarımın arasına küçük bir buse kondurduktan sonra ise ona olan kızgınlığımın geçmesini sağlayacak o sözleri söyledi.

"Gök, her maç öncesi sana böyle sahiplenici sarılışımı yaparsak bu anlaşmayı onaylayabilirim. Önceki teklifini hiç sevmedim haberin olsun. Senin olmadığın dünya dediğimde senin en mutlu halini -voleybol oynarken- görmediğim, öpmediğim, sarılmadığım, sesini duymadığım, sen beyaz çikolatalı pastanı severek yerken izlemediğim bir dünyayı kastetmiştim."

O saatten sonra yüzümde şapşal bir sırıtış yerini aldı ve maç boyu yedeklerde olmama rağmen o sırıtış hiç gitmedi.

#

BAĞCIK ||TEXTİNG|| (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin