34

937 59 11
                                    

Herkese merhaba!

Dün bölümü yetiştirmeyi planlıyordum fakat bölümün gidişatı planladığımdan çok farklı bir yere gitti. Bu sebeple ben bazı oynamalar yaparken epey geç oldu ve anca bugün tamamlayabildim. Kusura bakmayın.

Önceki bölümü yayınladıktan sonra gelen ilgi için teşekkür ederim. Açıkçası iki aydır yoktum ve kitabı kütüphanenizden kaldırdığınızı düşünüyordum. Fakat eski okuyucularımı hiç bir değişiklik olmadan görmek güzel. Tabii aranıza yeni kişilerin de katıldığını fark etmedim sanmayın ;)

Neyse, bu kısmı çok uzatmak istemiyorum. Bölüme geçebilirsiniz.

~

"Bu şeye binmem için beni kim ikna etti?" Diye söylendi Zafer. Yaklaşık beş dakikadır kızları ikna edemeyeceğini bile bile itiraz etmişti ve tabii ki itirazları sonuçsuz kalmıştı. Ege ve ben ise o sırada hüzünle bu dönen şeye bakıyorduk. Göksu'yu birkaç saat daha fazla görürüm diye geldiğim bu yerden tabutla çıkmazsam iyiydi. Tekrar Göksu'nun yanına yaklaştım.

"Bu şeye binmeyi sende düşünüyor musun?" Dedim korka korka. Eğer istemiyorsa onu alıp kaçacaktım. Bakışlarını dönen salıncağa çevirdi ve yutkundu. "Sen düşünüyor musun?" Dedi sonra. Anlaşılan o da gece gece vücuda adrenalin toplama meraklısı değildi.

"Sen binmeyi düşünüyorsan belki bende düşünebilirim." Dedim farkında olmadan. Sonra dediğim şeyi idrak ettiğimde gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Birde evlenme teklifi et istersen gerizekalı.

Göksu ne dediğime çok dikkat etmemiş olacak ki herhangi bir tepki vermedi. Rahatlayarak derin bir nefes verdim. Ege bana flört dersleri veriyordu ama Göksu'nun bundan rahatsız olup olmayacağını bilmiyordum. Hâliyle bu durum beni geriyordu. Sonuçta benden uzaklaşabilirdi.

Çok düşünüyorsun. Sadece yapsan.

İçimdeki ses bana bir hakaret edip bir öğüt verirken Göksu'nun sesiyle dikkatimi ona çevirdim. "Bence bir an önce burdan tüymemiz lazım Mali." Sonra ben daha herhangi bir cevap vermeden bileğimden tutup beni çekiştirdi.

Tanrım! Bileğimi tutuyor. Sımsıkı. Teni tenime değiyor. Ve bu yanlışlıkla değil.

Ergenliğini atlattığını sanıyordum?

İç sesime göz devirdim. Gerçekten fesat düşüncelere sahipti ve fesat bir iç sese sahip olmak dünyanın en zor şeylerinden biriydi.

Ben hâlâ Göksu'nun beni bileğimden tutup çekiştirmesinin şokunu atlatamadan bakışlarımı bizi gördüler mi diye bizimkilere çevirdim. Zafer kızlarla kavga ettiği için dikkatleri bizim üzerimizde değildi. Zaten Ege de sigara içiyordu. Çocukların olmadığı yerde içmesi gerektiğini defalarca kez ona söylesem de açık havada olduğumuz için bu dediğimi çiğnemişti.

"Ee, ne yapacağız şimdi?" Diye sordum. Bizimkilerden yeterince uzaklaşınca durmuştuk. Aklımı hâlâ bileğimi tutan elinden uzaklaştıramamıştım.

Çek o eli! Ya da dur çekme! Dursun. Bence çok güzel gözüküyor. Ama daha fazla bileğimi tutmaya devam ederse kalp krizinden gidebilirim tahtalı köye.

Sende bir karar ver gerizekalı!

"Bilmiyorum ama o tehlikeli şeye binmeyeceğimiz kesin. Zafer ve Ege kendi başlarının çaresine baksınlar." O kadar çok gerilmiştim ki nefes almayı unuttum. Dümdüz ve boş bakışlarımla ona baktığımı fark etmesi tabii ki kaçınılmaz oldu. "Sen iyi mi-" Ağzından ince bir 'hi' sesi çıktı. "Siktir, nefes alamıyorsun?" Elbetteki nefes alamama durumum kısa sürmüştü ama o bunu fark edecek kadar zekiydi. Fakat ellerini yanaklarıma koyup ağzımı aralaması ve hafifçe beni tokatlaması iyi olmamıştı. Elleri bileğimdeyken daha iyiydi!

BAĞCIK ||TEXTİNG|| (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin