6

1.3K 70 11
                                    

Allah belamı verirken yazdığım bir bölüm daha.

Herkesin yeni yılı kutlu olsun. Sağlıklı, mutlu, huzurlu ve başarılı olduğumuz bereketli bir yıl olur inşallah

Bölüme geçebilirsiniz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınızı bekliyorum.

~

Burnumu ovuşturarak tam karşımdaki kişiden özür dilemek için kafamı kaldırdığımda Dilan'ı gördüm.


"Önüne baksana!" Ben korkuyla içimden benim Ali'ye baktığımı görmemesi için dualar ederken onun bu ani çıkışıyla kaşlarımı çattım. Kavga etmek istesemde cezalıydım ve takım kaptanıyla kavga etmem, Leyla hocanın bir sonraki maça beni yedeklere bile koymayacağına katkı sağlardı.

Ona cevap vermeden koşmaya devam etmiştim. Arkamdan bana şaşkınlıkla baksa da o da bir şey dememişti.

Dilan takım kaptanıydı ve Leyla hoca Ali ile Dilan'ın halasıydı. Voleybol aşkları genlerinde vardı.

Dilan ilk kaptan olduğu zamanlar Leyla hocanın ona torpil geçtiğini konuşmuştu herkes. Fakat her ne kadar Dilan'ı sevmesemde bu düşüncelere katılmamıştım. Dilan kesinlikle aramızdaki en iyi oyuncuydu. Gerek takımı koordine etme gerek moral verme gerekse en kritik sayılarda oyunu döndürme de, her şeyiyle kaptan olmayı hak etmişti. O zamanlar elbetteki bu dedikodulara üzülmüş ama belli etmemek için elinden geldiğince çabalamıştı ama ben Onrat genleri üzerinde master yapmış biri olarak onun ne kadar üzüldüğünü anlamıştım.

Ona tüm kalbimle üzülmemesi gerektiğini ve böyle düşünmediğimi anlatmıştım olay sıcağı sıcağınayken. Ama o ne dedi?

'Gereksiz insanların laflarını kafaya takan biri olarak mı görünüyorum dışardan bakınca? Gerçi öyle olmasa bu konuşmayı yapmıyor olurduk.'

Bu dediğine hafifçe gülümseyip gitmiştim yanından. En başından beni düşman bellemeseydi çok iyi arkadaş olabilirdik belkide.

O gün aklıma geldiğinden dudaklarım kıvrıldı. Çoktan on yedinci turumu tamamlamıştım. Çok çabuk yorulmamaya çalışıyordum.

Bakışlarım takımları karışık bir şekilde yerleştiren Leyla hocaya çevirdim. Begüm, Ege ve Ali aynı takımdaydı. Leyla hoca hakem portalına çıkıp boynunda çıkardığını asla görmediğim düdüğünü çaldı ve maçı başlattı.

Biraz daha hızlandığımda en sonunda bitirmiştim yirmi beş turu. Ayaklarımı sürüye sürüye tribünlere çıktım ve bıraktığım su şişesini aldım. Henüz yeni açtığım şişenin içindeki tüm suyu bitirdiğimde midemde oluşan sel felaketini umursamadım. Her hareketimde midemden culop culop sesler gelecekti. Tribünlerden birine oturup birazcık dinlenmeye karar vermiştim ki Leyla hocanın sert sesi buna engel oldu.

"Göksu! Ne oyalanıyorsun? Suyunu içmen bittiyse kenarda ısınma hareketlerini yap." Daha ne kadar ısınayım demek istesemde henüz yürek yemediğim için bu fikrimden vazgeçtim. Fakat o sanki düşüncelerimi okumuş gibi tekrar konuştu.

"Bir insan sadece koşarak ısınmaz. Koşmak vücudun hamlamasını engeller. Sen az önce kollarını ve ayaklarını çalıştırdın. Bedeninin de ısınması gerek." Kafamı onaylayarak salladım. Leyla hoca o sırada benimle ilgilendiği için maçtakilerde bizi izliyorlardı. Ali'nin gözlerini üzerimde hissederek tribünlerden indim ve voleybol sahasına en Uzak köşeye geçip sırayla başımı, kollarımı ve ayaklarımı esnetmeye koyuldum. Bir yandan da maçı izliyordum.

BAĞCIK ||TEXTİNG|| (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin